|
Parmak izlerinin izinde

Parmak uçlarınızdan tuşlara, gözlerinizden ekranlara kelepçelenmiş olduğunuzu düşünün, ürpereceksiniz!



Günün her saatinde, zihinlerimizi sürekli meşgul tutmak üzere planlanmış bir sürü tuzak kurulu çevremizde. Ola ki birinden kurtulduğumuzda bir başkası hazır bekliyor bizi. Hiç boşluk bırakmıyor, aradan sıyrılıp çıkmamıza, bu mahkûmiyet halinin dışındaki herhangi bir başka hale geçmemize izin vermiyorlar. Heveslerimizin bizi içine sürüklediği bu kurgu çok uzun zamandır aynı şekilde devam ediyor ve biz uyuşmuş zihinlerimizle bu yaşadığımızı hayatın kendisi sanıyoruz artık. Her sabah uyanıp bu rutinin içine gönüllü teslim ediyoruz kendimizi.



İnsan olmanın gereği olarak, böyle yaşamaktan dolayı içimizde sıkıntılar peydahlanmalıydı aslında çoktan. Çünkü insan böyledir, aslından uzaklaştığında içinde belli belirsiz bir sıkıntı filizlenir. Ama bize olmuyor bu, zevk alıyoruz aksine içine tıkıldığımız bu çoktan seçmeli mahkûmiyet hallerinden. Çünkü sürekli bir şeylerle oyalıyorlar içimizin insanca sebeplerle sıkılmaya elverişli yerlerini. Hep iyi şeylerle, en azından bir yönüyle iyi olan şeylerle uğraştığımızı düşündürüyorlar bize. Beğenerek, paylaşarak, çoğaltarak, yayarak hem zamanımızı dolduruyoruz, hem de bedavadan duyarlı, düşünceli, duygulu, coşkulu, heyecanlı ve müthiş zeki hissediyoruz kendimizi. Hani meyveli diyerek meyve esansından mamul şeylerle doldurdukları gibi midelerimizi. Mutluluk değil belki ama mutluluk esanslı bir hayat artık bizimki.



Düştüğümüz tuzakları sever hale geldik, gönüllü atılıyoruz kucaklarına. Hatta yapamıyoruz onlarsız. Bir şey olup sistem çöktüğünde ve mesela beklemediğimiz bir anda bir şekilde gerçekten hayatla yüz yüze geldiğimizde, hayatın gerçek hali hafakanlar bastıran bir kâbus gibi görünüyor gözümüze. Şaşırıp kalıyor, panikliyoruz. Zamanın içine ne koyacağımızı bilemiyor ve bunalıyoruz. Çünkü bu döngünün içinde mahkûm, bu uyuşma halinin bağımlısıyız. Ve bu buz gibi bir gerçek, gerçeğin esansı değil!



Bir çoğumuz başımıza ne geldiğinin farkında bile değiliz; her gün her an, yerimizi çok iyi bildiğimiz zannıyla kayboluşumuzu koyulaştırıp duruyoruz.



Ömürlerimiz neredeyse gelip geçti ve duyarlılığın renk renk, çeşit çeşit yumağından, öre öre bu kaskatı dünyayı mı ördük biz?



“Yaşadığım nereden belli!” dedi biri. “Her yerde parmak izlerin var” dedi diğeri.



Kendisini kopyalanmış ama bir türlü yapıştırılacak yer bulunamamış zavallı bir cümle gibi hissediyordu, sanki sanal bir arafta mahsur kalmıştı!



“Sana bir şeyleri uzun anlatmayı çok istiyorum” dedi gözlerinin içine bakarak, “ama korkarım anlatacak hiçbir şeyim yok!”



Senin dahi uğraşmaya vaktin yok ise, söyle kim çözecek insanın düğümlerini?



İnsan olduğunu unutmamak için on parmağına on ip bağlayan insanlar da var.



“Havalanıp gönül çekme gel ceza/ Kılavuzsuz gökte uçar kuş olmaz/ Belaya sabret kazaya rıza/ Kişinin başına gelmez iş olmaz” deyip sözü tamam ediyor Aşık Noksanî.



“Yeter ki gafil olma” dedi meczup, “rahmetin yağdığı yerde leke barınmaz!”


#Parmak izleri
#Meczup
8 yıl önce
Parmak izlerinin izinde
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak