|
Kurban ve kurbet

İslâm''ın en büyük bayramı yaklaşıyor. Bu yıl daha mı iyi olacağız? İbrahim Peygamber, oğlunu boğazlamaya kalkışmadı. İsmail Peygamber''i, o sırada tek oğlunu; çok seviyordu. Peygamberler de ma''sumdurlar. Allah''dan böyle bir emir de sâdır olmaz. İnanmayan varsa, Sâffât Suresi''nin 102. âyetine baksın! Burada Hazret-i İbrahim Halîlullah''ın adağından bahis var mı? Sadece “rüya”dan bahis var! İbrahim Peygamber bu rüyanın yorumunu elbette derhal yaptı: -Rabbim, çok sevdiğim tek çocuğumu alırsa benim sevgi ve imanımın sarsılıp sarsılmayacağını soruyor. Bu bir peygamberlik sınavıdır!

İşte bu sınavda Hazret-i İbrahim de, oğlu İsmail de başarılı oldular. Baba, biricik sevgili oğlunu secdeye getirerek, teslimiyetini her ikisi için Rabbine arz etti. Bunun üzerine o sırada bir insanın erişebileceği en büyük sevinç ve onur kaynağı İbrahim''e erişti: -Selâmun alâ İbrahîm! Selâm İbrahîm''e! (Sâffât, 37/109).

Ne var ki, İbrahim soyundan gelecek olan Yüce Sevgili Resûl-i Ekrem''in (S.A.) torunu Huseyn''in, ileride “Zibh-i Azîm” (Seyyid-uş-Şuheda) olacağı da vahyedildi. (Sâffât, 37/107). Daha sonraları Huseyn unutuldu ve bu mübarek ve mukaddes “simge”nin yerini “gökten indirilen kınalı koç” aldı. Buna rağmen; bir tarafdan Roma, bir yandan Fundamentalist, bir yandan da mahallî Yahudî yönetimi baskısıyla bunalan yoksul ve Mustaz''af Yahudî halkı; ve sonra diğer Mustaz''aflar; Hazret-i Mesîh''i (A.S.) tez yitirince, -Çarmıh''a gerilmeyip- gözlerden gizlenince; ümitlerini güçlendirmek için Hazret-i Mesih İsa Aleyhisselâm''a “Zibh-i Azîm” unvanını da verdiler. Esasen “imtihan olayı”nda imtihan edilenlerden İsmail''in (A.S.) yerine de, ırkçılık güçlenince, İsmail''den sonra, Sâra''dan doğan İshak (A.S.) geçirilmiş idi. “Allah''ın ahdi” sadece İshak soyuyla olabilirdi.

Resûl-i Ekrem (S.A.) Arz''ı teşrif edince, erkek çocuğu yaşamadığı için mukaddes ve mübarek gönlünü incitenlere karşı; Fâtıma''dan devam edecek olan mübarek soyu; “Kevser” simgesiyle kendisine bildirildi, ne var ki “v''enhar” ile Huseyn''e de işaret edildi.

Ey Azîzan, çocuklarımıza “Allah gökten koç indirmeseydi sizi kesicaktık!” demeyelim sakın! Koestler''in intiharına, Kierkegaard''ın, belki Nietzsche''nin de dimağî nezleden muztarip olmasına; vallahu a''lem, bu gibi temelsiz sözler sebep olmuştur, evlâdınıza kıymayın! İnsan sözünden sorumludur. Diline mukayyed olmak gerektir.

Ey Azîzan, sakın ve sakın, zinhâr ve zinhâr, “kurbanın anlamı; gan ahıtmah, böylece insanın canavar yönünü hayvanlar üzerinde, gan gohusu virerekten yaduşturmahdur ellelem!” de demeyelim sakın! Bu sözün şeâmeti, “kesicaktık!” boşboğazlığının şeâmetini solda sıfır kılar! İslamofobia sempozyumu kaşığıyla birşey verilebilse dahî, başka bir sempozyum sapıyla, kaş yapayım derken göz çıkarılabilir. Böyle diyenlerin, sonra ne yüzle Darwin''i suçladıklarını anlayamam.

Ey Azîzan, Vedûd, Rahman, Rahîm, Gafûr, Settar, Selâm ve Erhamerrâhimîn olan Rabbimiz Allah, “kurban” adıyla kesilen hayvanların ne eti, ne de kanının Allah''a erişmeyeceğini buyurmuyor mu? (Hacc Suresi, 22/37)

Ancak takvâmız erişeceğine göre, takvâ da sevgi, iman ve ümîd demek olduğuna göre, Emîr-ul-Mü''minîn''in “şüphesiz hayvanlardan da sorumlusunuz” uyarısına hiç kulak vermeyecek miyiz? Hacc Suresi''nin 22/33. âyetine bir bakın, hayvanların, ancak üreme ve üretme yeteneklerinin “kesilmesinden” sonra “kesilebilecekleri” anlamı çıkmıyor mu? Bu hayvanların da Hacc merasimi sırasında kesilmelerinin amacı; yedinci milâdî yüzyıl şartlarına uygun olarak, yoksul hacıların sıkıntı çekmelerini önlemek değil midir? Şu halde bugün bu sıkıntı başka yoldan giderilebiliyorsa, niçin mutlaka; kurban bayramlarında her yer kızıla boyansın ve “Allah için kurban, küp için kavurma!” kanunu yürürlüğe girsin? Görüyorsunuz ey Azîzan, “İslâm''ın en büyük bayramını kavurma şölenine döndürdünüz” tesbitini ilk kez yapan ben değilim! Bu sözün ikinci kısmına uyanlar, kavurma şöleni yapmıyorlar mı?

Şu halde “kurban”, “sadaka”nın bir nev''idir ve Ramazan Bayramı gibi, gücü yetenin bu malî ibadeti için de “fitre” (Fıtra) gibi bir ölçüt olması gerekir. Nedir? Kanaatimce, fitre, meselâ bir “aile” için verilecek ise, o ailenin bir aylık mutfak masrafının otuzda biri, diğer bir deyişle, bir kişi için bir günlük -ortalama- mutfak masrafıdır. Hacca gidenler veya gitmeyenler için Kurban (Allah''a yakınlaşma) sadakası, on günlük -ortalama- mutfak masrafıdır. (Bakara, 2/196)

Ey Azîzan, malî gücümüz yetiyorsa, bütün aile için, en az on günlük mutfak masrafımız tutarında bir parayı, açlık çekenlere verelim veya gönderelim. Bu paralarla, daha doğrusu bir kısmıyla, açlık çeken ülkelerde hayvancılığı da teşvik edelim. Onlar da bu hayvanların sütünden ve yününden yararlansınlar ve ne biz vaadesi yetmeyen bir hayvan keselim, ne onlar! Bizim canımız can da, hayvancağızlarınki patlıcan mı? Patlıcan yiyene kim ne diyebilir ki? Âşıklarını eyledi dîvâne badımcân! Âfiyet olsun ey Azîzan!

16 yıl önce
Kurban ve kurbet
Bu abuk tabloya kim gülmez ki !
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir