|
Fesih iyi de, şu sandık olmasa

Referanduma sunulan ve 16 Nisan'da oylanacak Anayasa değişikliği ile ilgili 'Hayır' cephesinin iddialarına cevap vermeyi başından beri doğru bulmadım. Hâlâ da aynı düşünceyi koruyorum. Ancak şu fesih meselesine değinmekte fayda var.



Halk oylamasına sunulan teklifin 11. maddesiyle Anayasa'nın 116. maddesinde yapılan değişiklikle seçimlerin nasıl yenileneceği hüküm altına alınıyor. Yeni düzenlemede, “

Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır. Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır”

hükmü yer alıyor.



Bu düzenlemeyi diline dolayan 'Hayır' cephesi,

“Efendim Cumhurbaşkanına Meclis'i feshetme yetkisi veriliyor. Bir kişiye böyle bir yetki verilir mi?”

diye feryat ediyor. Öyle bir anlatıyorlar ki sanki bir sabah

Cumhurbaşkanı kalkacak canı sıkıldığı için “Meclis'i feshettim!”

diyecek. Halbuki yeni sistemde Cumhurbaşkanının başvuracağı en son yetki seçimleri yenileme yetkisi olacak.



Yeni sistemde Cumhurbaşkanlığı 5+5 şeklinde iki dönemle sınırlandırılıyor.

Yani bir kişi allame-i cihan olsa en fazla iki kez seçilebilir.

Dolayısıyla bir Cumhurbaşkanı seçimleri yenileme kararı alması halinde bir dönemini gözden çıkarması lazım.

Tabii yenilenecek seçimde bir daha seçilebilirse. Seçimi yenileyeyim derken, Cumhurbaşkanlığından olabilir.

Bir Cumhurbaşkanı ikinci döneminde seçimleri yenilerse zaten bir daha Cumhurbaşkanı adayı bile olamaz. Dolayısıyla bırakın Meclis'i feshetmeyi, seçimlerin tam zamanında yapılması için gayret içinde olacak Cumhurbaşkanları.



Peki, bu düzenlemenin amacı ne ve 'Hayır'cılar niye feryadı figan ediyor? Yeni sisteme göre, Meclis için tek tur, Cumhurbaşkanlığı için iki turlu seçim öngörülüyor. Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri birlikte yapılacak.

Seçilen Cumhurbaşkanı ve Meclis arasında zamanla bir inatlaşma yaşanması ve ülkenin yönetilemez hale gelmesi durumunda çare olarak milletin hakemliğine başvurulacak.

Yani Cumhurbaşkanı, Meclis ile uzlaşamaz ise tıkanmayı aşmak için seçimleri yenileme kararı alabilecek.

Tabii bunun için bir döneminden fedakarlık yapmayı ve bir daha seçilememe riskini göze alarak

.



'Hayır'cılar niye feryadı figan ediyor? Bunun için yakın tarihe bir göz atmamız lazım. Türkiye 1946 yılında çok partili hayata geçti. 1950'de de seçimle iktidar el değiştirdi.

Menderes'li Demokrat Parti'yi sandıkta yenemeyenler, 1960'ın 27 Mayıs'ında yönetime el koyup Meclis'i feshediyor.

Darbecilerin idaresinde yapılan seçimlerde kim iktidar oluyor? CHP. Ne zamana kadar? Bir sonraki seçimlere kadar.

Sonraki seçimlerde ne oluyor? 1965'te Demokrat Parti'nin devamı olan Süleyman Demirel'li Adalet Partisi silip süpürüyor

.



1969 yılında Adalet Partisi yine seçimden zaferle çıkınca, homurdanmalar başlıyor.

Alavere dalavere derken, önce 9 Mart cuntası, sonra 12 Mart muhtırası. Böylece milletin iradesine ipotek konarak, emir komuta çerçevesinde hükümetler peş peşe gelmeye başlıyor.

Darbeciler bu kez akıllanıyor. İktidarı İnönü'lü CHP yerine CHP'den istifa ettirilip bağımsız hale getirdikleri Nihat Erim'e veriyorlar. İşte ilk fesih tartışması o günlerde yaşanıyor.



Yılların tecrübeli siyasetçisi İsmet İnönü, dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a seslenerek, Meclis'i seçime götürme çağrısında bulunuyor.

Baharı bekleyen kumrular gibi darbeyi bekleyenler, “Sen misin millete gidelim” diyerek, İsmet Paşa'yı yerden yere vuruyorlar.

İsmet Paşa'ya hakaret ve saldırının başını Akşam ve Cumhuriyet gazetesi yazarları çekiyor. Akşam yazarı İlhami Soysal, “

Parlamentonun 'Mütevelli'si, 'Gedikli' İsmet Paşa kalkmış 'Meclis'i feshedelim, yeni seçimlere gidelim' diyor. İnsaf bre İsmet Paşa insaf”

ifadeleriyle hakaret dolu yazılarını art arda sıralıyor.



İlhami Soysal'ın, Çetin Altan'ın, Doğan Avcıoğlu'nun, Altan Öymen'in, Uğur Mumcu'nun, Uluç Gürkan'ın, “sandığa gidelim” diyen İsmet İnönü'ye niye bu kadar saldırdıklarını Alev Alatlı'nın babası Ertuğrul Alatlı'nın

“9 Mart 1971 'Antiparlamentarist-Baasçı' Darbe Girişimi”

adlı kitabından öğreniyoruz. Bu isimler, tıpkı bugünkü gibi millete güvenmedikleri için çare olarak askeri müdahaleleri görüyorlarmış. Sistem tıkandığında askere başvurabilmek için seçim yolunun kapalı olması gerekir.



Sistem tıkanıklığı, Türkiye'de hep darbelere neden oldu. 12 Eylül'ün en önemli gerekçesi Meclis'in cumhurbaşkanı seçememesiydi.

2007 yılında 367 garabetiyle Meclis'in Cumhurbaşkanı seçmesini engelleyerek sistemi tıkama sonucu bir şeyler elde etme hevesi içine giren CHP, bugün de fesih yetkisi tartışmalarıyla aynı zihniyetini sürdürüyor ve bir yerlere mesaj veriyor.

CHP, Cumhurbaşkanının Meclisi yenileme yetkisine karşı değil aslında. Karşı olduğu şey sistem tıkandığında çare olarak millete gidilmesinin önünün açılması.

Yoksa fesih kötü değil, kötü olan, feshin neticesinde milletin hakemliğine başvurmak…
#Referandum
#Sandık
#16 Nisan
7 yıl önce
Fesih iyi de, şu sandık olmasa
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset