|
15 Temmuz 2016

Mahallemizin camisinden ilk salâ okundu. Sonra da müezzin efendinin şu cümlesini duyduk: “İslâm kuşatma altındadır, Türklük tehlikededir.” Meselenin aslı ve esası işte buydu. Siyasiler 'demokrasi' diyebilir, desinler. Bizim için demokrasi mücadelesi değil, vatan müdafaası.



Millet hayatına kasteden üniformalı teröristlere göre, devletin

uluslararası

itibarı kaybolmuştu ve yeniden kazanılması gerekiyordu. Devamında, okyanus ötesinden gelen talep: “Darbeyi

uluslararası

komisyon araştırsın.” Aynı dili konuşuyorlar.

Biz ise şunu söylüyoruz: İffet bize, zillet size.


Gâvur kime denir? Acıma duygusu olmayana. Merhametsiz olana. Bunlar gâvurdan beter çıktı. Duyguları sinelerinde bile kalmamış.

İnsan ve İslâm olmanın şartlarını kaybetmişler.

Utanma hissinden ve pişmanlıktan uzaklar. Bütün kötü şeyler kıyafetleri haline gelmiş. Şehit edilen müminlere bir bakalım. Kimi boynundan vurulmuş, kimi göğsünden. Güzel kardeşimiz

Halil Kantarcı

, aziz ağabeyimiz

Mustafa Cambaz

.



Köprüde ve en önde bulunan kardeşlerimden biri, “ilk başta kuru sıkı mermi kullanıyorlar sandık” diyor. Ne yazsak yetersiz kalır, az olur.


İnsanlık, bir nasip meselesidir.
Bu nasipten pay almamış olan üniformalı teröristler, sadece devleti değil, milleti de ele geçirmek istediler.

'Kardeşliğin tesisi için' masum insanları katlettiler. Sormadan edemiyoruz: Millet ve memleket kimlere emanet edilmiş? Yazmayacaktım ama yazayım:

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ın da iyi bir çevre temizliği yapması gerekiyor.


Milletin ve ümmetin başına bela olan bu karanlık yapının tamamen tasfiye edilmesi şart olmuştur. Her türlü fenalığı yapabilecek tıynette olduklarını gördük. Cinnet hali, karakterleri, ruhları olmuş. Sapkınlık ve ihanet içindeler.

Kâfir için kullanışlı bir şeye dönüşmüşler. Bundan daha acı ve tehlikeli ne olabilir?


İşgal girişimi sırasında şu ifadeyi çok sık duyduk: “Ordu içinde küçük bir grup.” Küçük veya büyük, bu ayrı bir tartışma konusu. Tartışılmayacak olan, daha doğrusu artık tartışılması gereken şudur: Bu grubun arkasında hangi ülke var?

Soru ve sorun neredeyse, cevap da oradadır.


İçerdeki hainler, “vatandaş tarafından etkisiz hale getirildi” diyelim. Dışarda olanları bulup getirmek ise bu devletin milletine borcudur. Türkiye'nin büyüklüğünü görelim, gösterelim.



Yazmıştık, yine yazalım: Bu toprakların hain kontenjanı her zaman yüksek olmuştur. Kaderimiz ve imtihanımız böyle.



Vatan, namus demektir. Bu vatansızlara rahatlıkla namussuz diyebiliriz.


Kalbinde zerre kadar millî ve dinî duygu olan biri, kendi milletini / memleketini bombalar mı?



İşgal girişiminin ayrıntıları netleşiyor. Yeni görüntüler ortaya çıkıyor. Korkunç şeyler. 'Bizim gibi olmayan, düşünmeyen herkes ölebilir' diyen bir canilikle / toplulukla karşı karşıyayız.



Yumruk atan, yumruk yemeyi göze almış demektir. Yediğiniz zaman hukuktan, insan haklarından bahsetmeyecekseniz. Merhamet elbette iyidir. Adalet daha da iyidir.


Milletten olamamış bazı kimseler, onca cinayeti yok sayıp “bu ülkenin askerine saldıranlara yazıklar olsun” diyor. İki soru: Üniformalı teröristler gerçekten de bu ülkenin askeri midir? Peki, ülkeye saldıranlar ne olacak?



“Onların silahları varsa, bizim de iman dolu göğsümüz var” cümlesindeki 'onlar' kimdi? Kâfirler. Peki, bunlar kim?


***


Artık meydan ortaya çıktı. O meydan, milletin tâ kendisidir.


Allah'a şükürler olsun, millet kendine geldi. Bir adım daha atalım: Yeniden millet olduk. Vatanı tekrar kurduk. Birbirimize sahip çıktık.

'İnananlar' kelimesinin neye karşılık geldiğini hem gördük, hem gösterdik.


Milletimizin aziz evlatları, kaç gündür hep bunu söylüyor: Gerekirse ölürüz, fakat vatanımızın öldürülmesine müsaade etmeyiz. 'Milli Yürekler' ne kıymetli bir ifade, tanımlama.



Allah izin verirse, cumartesi günü, buradan devam edelim. Türkiye ne demek, onu anlatmaya çalışalım.


#Darbe
#İslâm
8 yıl önce
15 Temmuz 2016
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti