|
Artık hakiki gündemimize dönelim
Son on yılda topluma bir denge gelmiştir. Yargıdan askeriyeye, medya ve sermaye dünyasından sanat alanına kadar. Dikkat ederseniz, 'kutuplaşıyoruz' şikâyetleri bu dengenin kurulmasından sonra başlamıştır. Bazı kimseler, Türkiye el değiştirmiş gibi davranıyor, konuşuyor. Oysa değişen iktidardır, zihniyettir. O çok sevdikleri demokrasinin bir sonucudur bu. Seçimler yapılmış ve halklar değil, millet kazanmıştır. Millete rağmen halkçılık yapanlar kaybetmiştir. Cumhuriyetin kazanımlarını ceplerine koyanlar yahut cezalandırma aracı gibi kullananlar hüsrana uğramıştır. Söz sahibini bulmuştur. Bu kez arkalarında, milletin tercihini iptal edecek, sözünü geçersiz kılacak herhangi bir güç de yoktur. Bu durumu kabullenmek elbette kolay değildir. Kim bilir daha neler diyecekler?

Pazartesi günü, Halk Partili bir vekil basın toplantısı düzenledi. Konuşmasından bir cümle alalım: “Bu ülkede büyük

bir çoğunluk AKP iktidarının değişmesini istiyor.” Seçimden çıkalı bir hafta olmuş. Sözünü ettiği parti, muazzam bir oy farkıyla ve ender görülen bir teveccühle birinci gelmiş. Haberi yok mu? Var. Bilmiyor mu? Biliyor.

Evet, ülkemizi rehin alan ve tekrar almak isteyen bir zihniyetten bahsediyoruz. 'Milletin yüzde yetmiş beşi bize karşı' demezler. Demedikleri için de işte böyle konuşurlar. Kendi insanını hor gören bir ideolojinin son sözleridir bunlar. Kalemleri 'seçmen davranışından' bahseder. Ekonomistleri 'piyasalar tedirgin' der. Biz 'insan' diyoruz.

***

Yazıya başlamadan önce geçmiş günleri düşündüm, notlar aldım. 28 Şubat sürecinde mütedeyyin camianın kuvvetli bir medyası olsaydı, daha farklı sonuçlar yaşanabilirdi. Toplumu istedikleri gibi yönlendiremezlerdi. Algı operasyonu yapamazlardı. Birinin kabahatini binlerce insana yükleyemezlerdi. Ne zaman ki denge geldi, 'havuz medyası' demeye başladılar. Kim söylüyor bunu? Erbakan Hoca'nın kurduğu havuz sistemine savaş açanlar. Milletin hayrına olan bir uygulamayı, menfaatlerine dokunuyor diye yıkanlar.

İşte bu denge sayesinde, proje haberler hemen çürütülebiliyor. 'İşin aslı öyle değil, böyle' denilebiliyor. Yıkıcı mağduriyetler çok sık yaşanmıyor. Başka ülke adına konuşanlar eskisi gibi cesaret bulamıyor.

Bu millet, yıllar boyunca, İslâm dünyasını, mümin kardeşlerini, batılı ajansların servis ettiği yalan yanlış haberlerden takip etti. Osmanlı tarihini batılı kaynaklardan okuyup öğrenmek gibi. Şimdi birbirinden kıymetli dış haber muhabirimiz, editörümüz, yazarımız var. Bize 'uzman' diye takdim edilenlerin hiç de öyle olmadıklarını görmüş, anlamış bulunuyoruz.

***

Toplumsal gerginliğe, muhitler arasındaki uçurumun açılmasına elbette karşıyız. Millî kaynaşmadan ve dayanışmadan yanayız.

İsteğimiz, huzurlu başarıdır. Arzumuz, merhametli büyümedir. (Ercan Yıldırım'dan ilhamla.) İnsanların yanı sıra diğer canlılara da merhametle yaklaşmak. Suya, toprağa, ağaçlara. Birçok beldemizde yeşil alan olarak sadece mezarlık kaldı. İstiyoruz ki bunları tartışalım. Birinci sınıf tarım arazileri elden gidiyor. Sulak alanlar küçülüyor. Bütün bu olumsuzluklar için, 'büyümenin yan etkisi' deyip geçemeyiz. Kalırız.

Muhterem Esa'd Coşan Hocaefendi'nin isteğiyle tabiat

derneği kurulmuştu. Bunun ne anlama geldiğini mutlaka düşünelim.

Kabul edelim veya etmeyelim; milleti oluşturan fertler birbirinden uzaklaşıyor. Farklı illerden değil, aynı binadan bahsediyoruz. Geçim kolaylaştıkça, geçimsizlik artıyor. Çünkü manevi yükselme değil, maddi kalkınma önceleniyor. Sayısız insanın aidiyet bağı kopmuş veya zayıflamış durumda. Gidişat nasıl düzeltilir, bunu yazalım.

Evlatlarımız hayata pek dokunmadan; bilgasayarın, televizyonun, telefonun içinde büyüyor. Oraların alışkanlıklarını, kültürünü ediniyor. Zarar en aza nasıl indirilir, bunu konuşalım. Kırılsak bile kırmadan. Dışlanmış olsak bile dışlamadan.

Dememiz o ki, artık hakiki gündemimize dönelim.

İktidar, aynı zamanda imkân demektir.

Her imkân bir imtihandır. Bu köşe, bu

makam, bu yetki, bizlere birer emanettir. Emanetin hakkını verelim.
#Türkiye
#AKP
#Ercan Yıldırım
٪d سنوات قبل
Artık hakiki gündemimize dönelim
Keşke “Ben demiştim” diyemeseydim
Devrimci şiddet
Baykal’ın durumu
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?