|
Sibel Eraslan için…
Yokluk ve zorluk zamanı. İrticayla mücadelenin birinci hedefisin. Devletin seni iç tehdit olarak görüyor. Musibete uğradığında yardım isteyebileceğin hatırlı dostların yok. Yer pek, gök yüksek. Ne yar var, ne yaver. Hep birlikte yalnızız. Şimdi ise bir imkânın ortasındayız.

Bizim kuşağın ablası olan Sibel Eraslan'ı işte o yıllardan biliyorum, hatırlıyorum
. Sayın Erdoğan'ın il başkanı olduğu dönem. Lider Erbakan.

Milli Gençlik Vakfı ve Refah Partisi. İki güzel kardeş. Her ikisinde de görev yapmanın sevincini hâlâ yaşıyorum, taşıyorum. Sibel Eraslan, Refah Partisi İstanbul İl Hanımlar Komisyonu Başkanı idi. 1989'dan partinin kapatılmasına kadar. Fazilet Partisi'nin de emekçilerindendir. Daima kavganın içinde bulundu. Çile çekti.

O
yıllarda iyi yetişmiş, dürüst ve düzgün insanlara ne kadar ihtiyaç olduğunu genç arkadaşlarımız bilemez
. İstanbul Hukuk Fakültesi'ne Türkiye beşincisi olarak girmiş bir yetenekten söz ediyorum. Bir hukukçu olarak çeyrek yüzyıldır başörtüsü mücadelesi veren.
Saklı Kitap
işte bunu anlatır. (Timaş, 2014) Aynı davanın peşinde olan yedi hanımın hayat hikâyesi.

Sibel Eraslan'ın mücadelesi birkaç cümleye elbette sığmaz. Davayı anlatmak için gitmediği il ve ilçe kalmamıştır. Hayatını tek kelimeyle özetmek istersek, ancak 'adanmışlık' diyebiliriz.

İnsan hayatı bir yolculuktan ibarettir. Yolda türlü zorluklar olur. Sıkıntılar yaşanır. Savrulmadan, yılmadan, kanmadan, yani alnınızın akıyla bu yolculuğu sürdürürseniz, onurlu olursunuz. Yaşadıklarınız ve gördükleriniz sizi tecrübeli kılar. Böylece, onurlu ve olgun.

Şunu da söyleyelim:
Üşüyenin el ve ayaklarını soğuk suyla yıkarlar. Zorluk, başka bir zorlukla aşılır ki felaket olmasın. Rahmet gelsin.

***

İstanbul beyazlar içinde. Güneş ve kar. Demiştim, yine diyeyim:
Asıl marifet kışın açmaktır. Biz buna 'zor zamanda konuşmak, yazmak ve yaşamak' diyoruz.

Bir de edebiyatçı Sibel Eraslan var. Okuyucusu ve kardeşi olarak, bu maceranın / mecranın en yakın şahitlerinden biriyim.

Sibel Erslan'ın öykülerini hep aynı duyguyla okudum:
O büyük yorgunluktan geriye kalanlar
. Bakalım kendisi ne diyor? "Bildiğim şey; yazmaktan başka akranım yoktu ve gurbetteydim." (
Balık ve Tango
, sayfa 27.) Aynı kitabın farklı öyküsünden bir de soru: "Şayet yazmak olmasaydı, nerede kurban ederdik kendimizi?" (Sayfa 61.)

Bildiğim kadarıyla ilk öyküsü
Kırklar
dergisinde yayınlandı. Sonrası
Dergâh
ve
İtibar
. İlk öykü kitabı
Balık ve Tango
, ikincisi
Parçası Benden
. Eylül 2006, Nisan 2008, Dergâh Yayınları. Her iki kitabın da yayınlanma heyecanını mutfaktan ve candan yaşadım.

Neler yok ki bu öykülerde? Elvan gazozu, Hızır Aleyhisselâm, Gaziosmanpaşa, Kimyâ-yı Saâdet, Mabel sakızları, Saka kuşları, Tetris oyunu ve daha niceleri. Geniş bir ilgi ve bilginin yanı sıra, hayatın tâ kendisi. Unuttuklarımız: "Rüzgâr, yıldız istikametinden esiyor." (
Balık ve Tango
, sayfa 91.) Ve kokular. Kar Kokusu başlıklı öyküsünden: "Kalktığımda her taraf bembeyazdı. Kar yağmış." (
Balık ve Tango
, sayfa 45.) En güzel öykülerinden biri olan Oyunbozan şöyle başlar: Fısss…

Sade fakat dokunaklı bir anlatım. Farklı öykülerinden birkaç cümle alalım: "Yüzünü ziyarete geldim. / Sonsuz doğum ve sonsuz ölüm. / Her şey hiçbir şeydi aslında. / Burası çocukluk evim." Evet, bir şiirin dizelerini okuyoruz.

Parçası Benden
'i yıllar sonra kütüphanemden çıkarıyor ve sayfalarını çeviriyorum. Birinci hikâyenin ilk cümlesi: "
Çok yaşamadı babam.
" (Sayfa 7.) Bu da son yazısından: "
Bunlar babanızın akciğerleri. Bunlar da sizin işaret parmaklarınız hanımefendi
." (
) Hayat.

***

Bir nesle sessiz sedasız ablalık yapan, üzerimizde hakkı ve hatrı bulunan Sibel Eraslan.

Yazacak ne çok şey birikmiş. Bu beni çok üzüyor. Her fırsatta 'mümin vefa yurdudur' diyoruz. Gerçekten öyle miyiz?

İlim ve İrfan
dergisinin ocak sayısı kardeşlikle ilgili. Dosyanın başlığı:
Kardeşlik Hukukunu Çiğnemeyelim, Çiğnetmeyelim
.

Bir soru: 'Kardeşimizi seçerken nelere dikkat edeceğiz?' Elcevap: 'Sadıklarla, güzel ahlak sahipleriyle ve hikmet ehli insanlarla beraber olmaya ağırlık vermeliyiz.'
Bunun konumuzla mutlaka bir ilgisi vardır
.

Sibel Eraslan'ın edebiyatçı yönü sadece öykülerinden ibaret değil. Hz. Fatıma, Hz. Hatice, Hz. Asiye, Siret-i Meryem gibi aşkla yazılan başka eserleri de mevcut.

Bu yazı bitmez, devam eder. Sayısız hatıranın, üzüntünün, sevincin ve şaşkınlığın arasından şu iki cümle bana bakıyor: "
Kızgın ile kırgın. İki kardeş gibi, gözleri birbirine benziyor bu sözcüklerin
." (
Balık ve Tango
, sayfa 106.)
#Sibel Eraslan
#Saklı Kitap
#Hz. Fatıma
#Hz. Hatice
#Hz. Asiye
#Balık ve Tango
8 yıl önce
Sibel Eraslan için…
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…