|
Türkiye Mecburiyeti
Sıklıkla 'bir arada yaşama kültürü'nden bahsediliyor. Yazıyorlar, okuyoruz. Konuşuyorlar, dinliyoruz. Fakat bu ifade meselenin derinliğini ve ciddiyetini tam manâsıyla yansıtmıyor.
Kendi adıma, 'bir arada yaşama mecburiyeti' denilmesinden yanayım
.

'Ortaklık' diyen de var. Ortaklığın çağrışımları da pek hoş değil. Mesela kâr-zarar ortaklığı. İki ay kâr vermeyin yahut zarar açıklayın, bakın ne oluyor? Bu yüzden, birlik iyidir.
Kader birliği
.

İnsanların ömrü, milletlerin hayatı olur. İnsan ölür, hayat devam eder.
Terör bahsini yazarken, 'millet hayatına kastediyorlar' dememizin esas nedeni bu
. İşin aslı ve esası.

İş. Anadolu coğrafyasını yurt tutmak ve sonrasında tutunmak, milletimizin yaptığı iki esaslı işten birisidir. Diğerini de söyleyelim: İslâmiyet'i seçmek. Hakkı ve hakikati tercih etmek.

Nihayetinde, biliyor ve inanıyoruz:
Türkiye, İslâm dünyasının iç kalesidir
. Bilgi olarak verelim: İç kaleyi dışardan düşürme imkânı pek yoktur. Çoğunlukla içerden olur. Birileri ihanet eder.

***

Artık daha iyi görüyoruz:
Batı'ya yaklaşma hamlesi, insanımızı birbirinden uzaklaştırmıştır
. Tahribatın büyüklüğünü ancak bu şekilde anlayabilir, anlatabiliriz.

Milletin içinde birbirine aykırı gruplar / topluluklar vücuda gelmiştir. Hayır, partilerden ve siyasi görüşlerden bahsetmiyorum. Fikir ayrılıklarından da. Peki, mesele nedir? Şu:
Önceliği millet ve memleket olmayanlar.
Vatanın ve vatandaşın iyiliğini kendisine yönelmiş bir kötülük gibi görenler. Kişisel ihtirasları ve husumetleri nedeniyle ülkenin parçalanmasını bile dert edinmeyecek olanlar.
Yani kapıyı içerden açacak duruma gelenler.

Bu köşede, bazı bilgileri sıklıkla tekrar ediyoruz. Çünkü belli aralıklarla tekrar eden bir şeyler var. Misal:
Batı dünyasının yüz sene önce ortaya attığı şark sorunu, Osmanlı vilayetleriyle ilgiliydi
: Basra, Bağdat, Musul, Halep, Şam, Kudüs… Bugün 'doğu sorunu' diyorlar.
Bu kez söz konusu olan Türkiye'nin illeri
. Böylece, terörün arkası da görünmüş oluyor.

Evet, tekerrür eden bir şeyler var. Efemeraya biraz merakı olanlar daha iyi bilir. Sultan İkinci Abdülhamid Han'ı rencide etmek, halkın gözünde küçük düşürmek için milyonlarca propaganda kartı (kartpostal) basılıp dağıtılmıştır. Bu kartların kimi Avrupa ülkelerinde, kimi de 'içerde' hazırlanmıştır. Yurtiçi çıkışlılar, genellikle gayrimüslim 'vatandaşlarımızın' icraatıdır. Çok çirkin kartlardır bunlar. Sakalın içine gizlenmiş üryan kadınlar, çizilebilecek en biçimsiz surat vs.
Bu kartlar, efemera dükkânlarında ve müzayede salonlarında hâlâ karşımıza çıkar
. Bir ara, bunları satın alıp imha ediyordum. Baktım ki bitecek gibi değil, vazgeçtim.

İlginç olan şu: Batılılar, Abdülhamid'e reva gördükleri çirkinliğin onda birini, savaşa tutuştukları Sultan Reşad için yapmamışlardır. Acaba neden?

Tekerrür demiştik. Bugün Avrupa basınında ve ülkemizdeki malum gazete ve dergilerde, benzer muameleye kim maruz kalıyor? Sorumuz yine aynı: Acaba neden? Anahtar kelime: Korku.

Yalnız küçük bir değişim var: İçerden çizenler bu kez gayrimüslim değiller.

***

Bu böyledir:
Kaybettiklerimizi hatırladıkça, elimizde kalanlara daha sıkı sarılırız
. 'Kaybettiklerimiz nedir' sorusunun sayfalar dolusu cevabı var. Muhit, millet, memleket olarak.

Muhit bahsi için şimdilik şu:
Halimizden değil de kendimizden memnun muyuz?

Milletimize, yetmiş yıl boyunca yanlış istikamet verilmiştir. '
Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' denilmiş, hemen sonrasında ise yetki gaspı yapılmıştır
. Milletin hayatına ve kararlarına ipotek konulmuştur.

Memleketimiz, ırmağın yatağının değiştirilmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalmıştır. Bir insanın zorla bir yere götürülmek istenmesi de diyebiliriz.

Ömrümüzün önemli bir kısmı, bu gidişatı durdurmaya çalışmakla geçti. Gücümüz, imkânımız ve bilgimiz yettiğince. Nasibimiz kadarıyla.

'Bazı insanların nasıl zalimleştiğini görmek istiyorsanız, hakkınızı arayınız' denilir.
İşte o hakkı aradık ve bir kısmını aldık
. Haddimizi bildirmek isteyenler çıktı, çıkıyor, çıkacaktır. Sonuç ne, ona bakalım.

Evet, yeni bir seçimin öncesindeyiz. Bütün bu okuduklarınızı, plansız ve hesapsız bir biçimde yazdım. Parti yahut gazete binasından değil, evimin en küçük odasından. Nasıl anlaşılır, bilemem.
#İslâm dünyası
#terör
#gayrimüslim
#Basra
#Bağdat
#Musul
#Halep
#Şam
#Kudüs
8 yıl önce
Türkiye Mecburiyeti
2022 yılında da etik ihlalinde belediye başkanları yine başı çekti
“CHP’ye bekçi değil lider lazım…”
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı