|
Musul ve Halep’in kuzeyi Türkiye’ye devredilmeli..
15 Temmuz
darbe ve iç savaş
girişimi başarılı olsaydı, bugün
Suriye ve Irak'ın kuzeyi
Türkiye için ne hale gelirdi? Türkiye'nin iç savaşa sürüklendiği,
Türkiye-İran kapışması
nın ateşlendiği,
Türkiye-Rusya krizinin çatışmaya dönüştüğü
bir ortamı hayal edin.


Birilerinin

PKK ve PYD üzerinden Akdeniz'den İran sınırına kadar Suriye ve Irak'ın bütün kuzey bölgesini denetim altına aldığını

, bu kuşağın Türkiye'yi

Suriyeleştirme

projesinin dışarıdan saldırı üssü haline getirildiğini hayal edin. Bir yanda

İran'la çatışma diğer yanda Rusya ile çatışma, ABD ile PKK/PYD üzerinden güneyden vurulma, Gülen ve teröristleri üzerinden içeride parçalanma…


“15 Temmuz bir darbe girişimi değildir” derken bunu kastediyoruz. 15 Temmuz Türkiye'yi

birkaç parçaya bölme

girişimiydi. Hem iç savaş yaşanacaktı hem dışarıda

birkaç cepheden saldırı

altında olacaktık. Bu yüzden, 15 Temmuz, Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Türkiye'nin yüzleştiği

en tehlikeli yok etme senaryosu

ydu.



Türkiye'yi durdurmak için şok edici saldırı!


Bu ülkeyi sadece

ABD eksenine demirlemekle

sınırlı değildi amaç. Suriye-Irak haritalarıyla birlikte

Türkiye'nin de haritasını değiştirme

planıydı. İki yıldır

“Son İstiklal Savaşı”

ve

“Acımasız direniş”

söylemini kullanmamızın nedeni de bu gerçeklerdi. Türkiye büyüyordu, güçleniyordu, nüfuz alanı

birçok merkez ülkesiyle boy ölçüşecek şekilde

genişliyordu, olağanüstü bir tarihi yenilenme ivmesi yakalamıştı ve

durdurulması giderek daha

güç hale geliyordu.



Şok edici bir saldırı

yapılmalıydı ve Türkiye birkaç cepheden birden vurulmalıydı. Ancak böyle durdurulabilirdi. Bunu yaptılar…

ABD yaptı, Avrupa ülkeleri destek verdi, Gülen ve teröristleri ile PKK/PYD bu amaçla harekete geçirildi

. O akşam tanklar sokaklarda durdurulmasaydı bugün Türkiye'nin her köşesi çatışma alanıydı,

toplama merkezleri

ve

infazların

dışında

onlarca örgüt içeride kan akıtıyor olacaktı

.



Gülen'in karşısında el ovuşturanlar akıl satıyor!


Gün geçtikçe o büyük tehdidin, planın

detayları

bir bir ortaya saçılıyor.

Gülen'in karşısında el ovuşturanlar, ziyaretlerinden nasiplenenler

, o sarmalın içine girip çıkar peşinde koşanlar,

15 Temmuz sonrası için güç hesabı yapanlar

bugünlerde

“en doğru yerde

” durduklarını göstermek için ön saflarda yer alsalar da, ülkemizi yok olmaktan Türkiye'nin

ana omurgası

,

o tarih yapıcı omurga

kurtarmıştır.



Zemini sağlam olanlar,

ayaklarını bu topraklarda sabit tutanlar

, bu ülkeden başka seçenek aramayı akıllarından bile geçirmeyenler,

bu ülkenin bin yıllık mirası ile kimlik bulanlar

için 15 Temmuz saldırısı da, bu

saldırıya ayarlı hesap yapanlar

da hiç de şaşırtıcı olmadı! Çünkü tarihimiz bu tür saldırı örnekleriyle ve bu tür

insan örnekleriyle

doluydu.



Kalbini bu ülkeye bağlayanlar

17-25 Aralık'tan önce de, 15 Temmuz'dan önce de hep endişeliydi

.

Yüz yıllık hesaplaşma

yaşandığını, hiçbir şeyin günübirlik olmadığını, konjonktürel gerçeklerin bize doğruyu göstermediğini biliyorlardı.

Kırk yıllık terörle mücadelenin de, Irak ve Suriye'nin kuzeyinde yapılmak istenenlerin de, Anadolu'yu içine alacak şekilde bütün coğrafyaya dönük yeni bir dizayn, harita çalışması olduğunun farkındaydılar

.



Haçlı Savaşları'ndan beri direniyoruz biz!


Bunu bilmelerine rağmen, bölgeyi talan edenlerle hiçbir zaman işbirliği yapmadılar, onları düşman gördüler, onlara asla

sempati

beslemediler. Tam aksine,

nasıl savunma hatları oluştururuz

, nasıl direniş geleneği oluştururuz,

nasıl fert fert, sokak sokak, şehir şehir direniriz

diye düşündüler. Çünkü

savaş Türkiye'nin sınırlarına dayanmış, ülke içine servis edilmeye başlanmıştı

.



Onlar son yüz yılı didik didik ediyorlar, son otuz yılda yaşanan küresel eğilimleri dikkatle izliyorlar, coğrafyamız üzerinde nasıl bir

istila

senaryosu uygulandığını görüyorlar ve

birkaç adım sonrasını

öngörebiliyorlardı.



Onlar 15 Temmuz'a hazırdı

. Hazır oldukları için de o gece,

dünya tarihinde örneği olmayan

bir karşı darbe gerçekleştirdiler,

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük işgal harekatını bir gecede tersine çevirdiler

. Türkiye'nin ana omurgası, tarih yapıcı irade yeniden harekete geçmiş, ona

öncülük eden siyasi irade ile kenetlenmiş,
Haçlı Savaşları

'ndan bu yana devam eden Batılı istilanın son saldırısını boşa çıkarmıştı.



Yeni Türkiye'nin kuruluş tarihidir


Türkiye'nin güvencesi bu ana omurgadır.

Sarsılmaz, sendelemez, zihni ve kalbiyle ülkesinde kimlik bulmuş

, bin yıllık siyasi derinlikle hareket eden bu güçtür.

Cumhurbaşkanı Erdoğan

, işte bu gücü arkasına almış,

21. Yüzyıl Türkiyesi'nin “kurucu aklı”nı

şekillendirmiştir.



15 Temmuz direnişi, Rusya ile savaşı önlemiştir. 15 Temmuz'u boşa çıkarmak Türkiye-İran savaşının önüne geçmiştir

. 15 Temmuz'da ayağa kalkan milletimiz, Afganistan'la başlayıp, Irak'la devam eden, şimdilerde bütün coğrafyayı savaş alanına çeviren, ülkeleri parçalayıp şehir devletleri planlayan, etnik ve mezhep savaşını sınırları aşan bir felakete dönüştürmek isteyenlerin Türkiye cephesini açmasını engellemiştir.



Bu nedenler

15 Temmuz yeni Türkiye'nin kuruluş tarihidir!


Savunma değil taarruz dönemi


Darbe ve iç savaş girişiminden hemen başlatılan

Fırat Kalkanı

operasyonu, Türkiye içine dönen

savaşı ülke dışına itmiştir

. Savunma kalkanlarımızın

sınırlarımızda değil, sınırlarımızın çok ötesinde

kurulacağı, tehdidin bize gelmeden doğduğu yerde yok edileceği dünyaya

ilan

edilmiştir. Fırat Kalkanı

son derece başarılı bir örnek

tir, bir kaç bölgede daha uygulanabilecek bir

modeldir

.



Büyük gürültü ve şovla başlatılan

Musul

operasyonu, ardından gelen

Kerkük çatışmaları

,

DAEŞ ve PKK/PYD üzerinden sahnelenen yeni oyun

lar açık bir şekilde Türkiye'yi hedef almaktadır, Türkiye'yi bölgeden tamamen uzaklaştırmaya dönüktür. Bu çerçevede

PKK/PYD ile DAEŞ'in her hareketi kurgudur

,

Akdeniz kıyısından İran sınırına kadar Türkiye karşıtı bir cephe inşası

nın zeminini hazırlamak içindir. Ancak 15 Temmuz sonrası büyük dönüşüm,

yeni savunma konsepti

, savunma yerine

taarruza

yönelik eğilim, Türkiye'nin o bölgelerden uzak tutulması planını

boşa

çıkaracaktır.



Yeryüzünün en kırılgan kuşağı


Kim ne derse desin,

Suriye'nin kuzeyi ile Irak'ın kuzeyi bugün yeryüzünün en kırılgan bölgesidir

.

Basra Körfezi ve İran'ı Akdeniz'de buluşturacak, Kuzey Irak-Akdeniz koridorunu açacak bir plan

vardır ve bu plan, coğrafyayı kimsenin

öngöremediği

ölçüde tahrip edecektir. Söz konusu planın

Irak'ın işgalinden çok daha büyük

bir senaryo olduğuna inanıyorum. Belki yeni

devletçikler

, bu plan sonrası ortaya çıkarılacak,

harita taslakları

bu plan sonrası gerçeğe dönüşecektir.



Bu

koridor

, kuşak üzerindeki

çokuluslu güç mücadelesi

tam anlamıyla bir

dünya savaşını

andırmaktadır.

Doğu Akdeniz

, dünyanın en gergin bölgesi haline gelmiş, her an

kıyameti koparacak

ve bütün bölgeyi saracak bir yangının başlaması endişesi ortaya çıkmıştır. Küresel

hesaplaşma

hiç bu ölçekte tehlikeli hale gelmemişti.



İki ülke de kuzey bölgesini kaybetti


Bu aşamadan sonra

iki ülkenin de kuzeyinde haritaların değişmesi kaçınılmaz

gibi görünmektedir. Bu aşamadan sonra

ne Suriye Halep'e ne de Irak Musul'a hakim olabilecektir

. Bu iki şehir çokuluslu hesaplaşmanın merkezlerine dönüşecektir. Bu rolleriyle bölgedeki bazı

devletlerden bile etkili

bir konum almış olacaklardır.



Türkiye'nin, kendi sınırlarını değiştirmeyi amaçlayan 15 Temmuz saldırısını savuşturduktan sonra Fırat Kalkanı'nı başlatması,

sadece terör tehdidini önlemekle sınırlı olmamalıdır

, olmayacaktır.

Halep'in kuzeyinde, Musul ve kuzeyinde hakim olacak bir örgüt, bir yerel devlet ya da yabancı bir güç Türkiye'yi çevreleyecektir, kuşatacaktır, zamanla da vuracaktır

. Bu yüzden

Musul-Halep çizgisi

nin kuzeyi Türkiye için yeni savunma hattıdır.

Maliyeti ne olursa olsun

Türkiye bütün gücüyle bu hatta yer almak zorundadır. O bölgede en etkin güç Türkiye olmalıdır.



Üç bölgeye kesin müdahale gerekiyor


Madem birileri oralarda

yeni haritalar

çiziyor,

Musul üzerinde, Kerkük üzerinde, Halep üzerinde senaryo üstüne senaryo uyguluyor

, bunu yaparken de

ne kadar Türkiye karşıtı örgüt varsa

ortaklık kuruyor, öyleyse bizim de aynı bölgede

kendi oyunumuzu kurmamız

zorunluluk haline gelmiştir.



Bu yüzden

Akdeniz'den İran sınırına kadar

söz konusu kuşakta

yarma harekatları

planlanmalı, Fırat Kalkanı modeli

Afrin

'e,

Tel Abyad

'a ve

Tel Afer

'e yönelecek şekilde uygulanmalıdır.

Halep-Musul-Kerkük, Suriye ve Irak'tan koparılacaksa

, o bölgelerin kimlerin denetimine gireceğine dair

en güçlü söz hakkı Türkiye'nin

olmalıdır. Eğer biz bunu yapamazsak, ihmal edersek, yakın tehlikeyi görmezsek

savaş yeniden Türkiye'nin içine yönelecek

, 15 Temmuz'culara yeni bir umut verilmiş olacaktır.



Artık bu kuşakta,

dost-müttefik yoktur

. Günübirlik, konjontürel, taktiksel işbirlikleri vardır.

Kimin bileği güçlüyse onun sesi yüksek çıkacaktır

. Çünkü devletlerle örgütler arasında ayırım ortadan kalkmıştır. Kimi DAEŞ üzerinden kimi PKK/PYD üzerinden oyun kurmaktadır. İran ise Bağdat birlikleri ve

Haşd-i Şabi

üzerinden oyun kuruyor.



Musul ve Halep'in kuzeyi Türkiye'ye devredilmeli


Örgütleri bir bütün olarak karşısına alan tek ülke Türkiye'dir

. Hem PKK/PYD ile hem de DAEŞ'le

aynı anda

mücadele etmektedir. Öteden beri örgütlere

zaafı

olan, onları

örtülü

bir şekilde dünyanın her yerinde kullanan, bunu yaparken de

terörle mücadele

yi bir doktrin olarak en güçlü argümanla pazarlamayı becerebilen

ABD

ise, Akdeniz-İran arasındaki kuzey kuşağında telafi edilemeyecek ölçüde terör finansörü olarak öne çıkmıştır. Bu, ABD için üstü örtülemeyecek bir

utançtır

.



Mesele özetle şudur:

Musul ve Helep ile iki ülkenin kuzeyi, artık Irak ve Suriye'nin denetiminde olmayacaktır

. Bu kuşakta, Türkiye'yi devre dışı bırakmak için

PKK/PYD ve DAEŞ'le

oyun kurulmaktadır. Bu oyun Türkiye'yi hedef almaktadır, bir süre sonra

savaş ilanı

olarak önümüze gelecektir. Öyleyse,

kim ne oyun kurarsa kursun Türkiye bu kuşağa hakim olmalı

, bölge Türkiye'nin denetimine geçmelidir.

Doksan yıl önceki oyunlara

bir kez daha kurban olmamalıyız.


#Irak
#Suriye
#Musul
#Halep
#DAEŞ
#PYD
7 yıl önce
Musul ve Halep’in kuzeyi Türkiye’ye devredilmeli..
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler