|
Türkiye içinde ‘şer ekseni’ ve ‘iç işgal’
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan,
Çin gezisine hazırlanırken Türkiye'de hiç
tanık olmadığımız
yaygınlıkta
Doğu Türkistan
kampanyası başlatıldı. Doğu Türkistan'a yıllardır
olağanüstü bir hassasiyet
gösteririm. Dünyanın en ciddi sorunlarından biridir ve
müthiş bir mücadele tarihi
vardır. Bu hassasiyete bizden daha fazla sahip olacak olan bir ülke de yoktur. Türkiye kamuoyu da böyledir.

Ancak kampanyanın geleneksel çevreler dışında,
“yabancı" kaynakları
garip bir
kuşku
uyandırdı. Bu servisi kimler, ne amaçla yapıyordu? Oradaki
trajedinin üzerinden
hangi güç oyunları sergileniyordu?

Acaba Erdoğan'ın ziyareti mi etkilenmek istendi? Acaba birileri Afganistan'dan sonra
Doğu Türkistan'da da bir IŞİD cephesi
açmak için ortam mı hazırlıyor? Acaba Şanghay İşbirliği Teşkilatı'nın
Atlantik Ekseni
karşısındaki yükselişi ve
Türkiye ile ilişkileri mi sabote ediliyor?
Acaba Çin'e verilen
füze ihalesi
mi sorun? Acaba Türkiye ile Çin arasında
savunma alanında yeni büyük projeler
mi var?

Ölümcül kuşak ve kalıcı harita

Öyle
girift
bölgesel ve uluslararası sorunlarla mücadele ediyoruz ki,
masum gibi görünen birçok
kampanyanın arkasından bazı güçlerin
etki ofisleri
çıkıyor. Bu yüzden benzer gelişmeleri ciddi bir şekilde
sorgulama alışkanlığını
çoktan kazandık. Bize ait olmayan, bizim acılarımız üzerine sergilenen her kampanya bizi ürkütüyor?

Sınırlarımızın hemen güneyinde
bu tür sayısız senaryolarla mücadele ediyoruz. Örgütlerin devletler yerine ikame edilmeye çalışıldığı bir dönemde, güneyimizdeki örgütlerin hangisinin hangi uluslararası projenin
“Truva Atı"
olduğunu anlamakta bazen zorlanıyoruz.
Mezhep
kimliği üzerinden
coğrafyayı paramparça edecek
bir senaryo uygulanıyor ve bizlere bu senaryoların
kurbanı olma dışında bir seçenek,
güç, imkan bırakılmıyor.

Türkiye'nin hemen güneyindeki ölümcül kuşak denemesini günlerdir ısrarla gündemde tutmaya çalışıyorum. Bu kuşak
mezhep
ve
HDP/PKK Baasçılığı
çatışması üzerine şekillendirmeye ayarlı. Maalesef,
7 Haziran
seçimlerinde
Doğan Grubu ve ortakları
üzerinden içeriye
pazarlanan
, içerideki ortamı hazırlanan,
o şirketlerin basit enerji ve kazanç hesaplarıyla tavlandığı proje
ciddi anlamda,
kalıcı bir harita çalışmasıdır.

İç işgal ve o şer ekseni

Durumun vahameti gerçek boyutlarıyla açığa çıktığında bu ülkede kimlerin
Türkiye'yi boğma
çabalarının içinde yer aldığı da ayan beyan ortaya çıkacaktır. Bu grubun
son altı aydır yoğunlaştırdığı medya üzerinden kamuoyu oluşturma çalışmaları bu ülkeyi, milleti zehirlemekte,
yüz yıl sonra başlatılan en büyük mücadelede bir tür
iç işgal ortamı
hazırlamaktadır.

Milli ve yerli olana,
Türkiyeli olana, coğrafyayı yakınlaştırana, Dünya Savaşı'ndan sonra biçimlendirilen vesayet sistemini sona erdirme mücadelesine karşı tam anlamıyla
içeride bir şer ekseni kurulmuştur.

Gezi
ve
17 Aralık
müdahalelerinden sonra, Türkiye'yi
Mısır
ya da Ukrayna yapma denemelerinden sonra bu
yeni bir müdahale biçimidir.
Yeni müdahale bu sefer seçim öncesi başlatıldı,
seçime ayarlandı
, seçim sonrası koalisyonu biçimlendirme girişimleriyle devam etmektedir. Bir adım sonrasında
Alevi
kimliği istismar edilecek,
Kürt milliyetçiliği ile Alevi kimliği denklemi
kurulmaya çalışılacak, bu eksen üzerinden
Türkiye'ye karşı büyük bir hesaplaşma
başlatılacaktır.

Bizim
Türkiye mücadelesinden başka bir derdimiz yoktur.
Bizim, coğrafyanın kardeşliği dışında bir mücadelemiz olmayacaktır.
Yerli ve onurlu
, etnik ve mezhep savaşlarına teslim olmadan, Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana devam eden mücadelenin son bulmasından başka bir amacımız yoktur.

Biz de onları hedef alacağız!

İşte Türkiye'de, yerli olanla o savaş sonrası oluşturulan mekanizmalar arasında bir mücadele vardır. Dolayısıyla
bu direnci hedef alan her gücü, her çevreyi biz de hedef alacağız.
Onları açığa çıkaracağız, kirli ilişkilerini ortaya sereceğiz, yüz yıldır devam eden bu mücadelede
geri adım atmayacağız.

Bu ülkenin
yüreği vatan sevgisiyle atan
insanları ilk kez bu kadar yaygın bir şekilde neyin mücadelesinin verildiğini kavramıştır. Bunun geri dönüşü olmayacaktır?

Neden Türkiye ile bu kadar çok uğraşıyorlar?
Neden her fırsatı, her farklılığı, her olumsuzluğu Türkiye karşıtı bir savaşa dönüştürüyorlar. Neden bu ülkenin
değerlerini, imkanlarını, gücünü, arayışını
dünyaya büyük bir
tehdit gibi
pazarlıyorlar?

Bunun cevabını bulmak için sadece kendimize bakmamız yeterli. Kullandığımız
siyasi dile, ilgilendiğimiz bölgelere, hayallerimize, amaçlarımıza, yeni yeni keşfettiğimiz dik duruşumuza,
otuz yıl-elli yıl sonra bu ülkenin bu hızla nereye geleceğine bakmamız yeterli.

O “cephe" yeni bir savaşa hazırlanıyor

Türkiye sadece Türkiye değil
artık. Bölge devleti, uluslararası güç. Bu yüzden de herkes kendini bir şekilde ülke ile yakın göstermek, bu ülkede tanıtmak, burada bir lobi oluşturmak istiyor. Bütün bölge ülkelerine, bölgede etkin olan güçlere, çevrelere bakın, herkes Türkiye'de ne kadar varsa o kadar bölgede etkin olma çabası içinde.
Sevgisi, ilgisi de o kadar büyük, güç arayışı da.

Bu yüzden savaş çok büyük. Bir an önce bu ülke durdurulmalı,
uysallaştırılmalı,
eski iktidar odaklarının denetimine girmeli. Gezi ve 17 Aralık bir
uluslararası ihaleydi.
İçerideki
parçalanmış muhalefete
verilen roldü. Devlet içine sinmiş
istihbarat ağına
verilen ihaleydi. Şimdi seçimler ve sonuçları üzerinden bu
cephe yeniden harekete geçti.

PKK'nın son saldırılarına, KCK'nın misilleme açıklamasına
iyi bakın. Eğer
siyaset üzerinden, yeni hükümet formülleri üzerinden amaçlarına ulaşamazlarsa, PKK'yı yeniden harekete geçirecekler.
Kürt milliyetçiliğini seçimler üzerinden bir güzel okşadılar. İslamcısından
demokratına hepsini Baasçılık çatısı altında topladılar.
Kuzey Suriye'de yürütülen proje de bunun bir parçasıydı. Bölgede uyguladıkları
etnik arındırma
bu amaca yönelikti.

Türkiye'yi iki savaştan birine mahkum etmek

Şimdi ortam hazır. PKK bir uluslararası kart olarak
Türkiye içi savaşta olduğu kadar bölgesel harita taslaklarından da elverişli bir güce
ulaştı. Bunu PKK yönetimi de biliyor, bizler de biliyoruz, politika yapıcılar da biliyor. PKK üzerinden başlatılacak yeni savaşta Alevi kimliği de alabildiğine istismar edilecek.
Ortak bir cephe
şekillendirmek isteyecekler. Türkiye'yi
etnik savaş ve mezhep savaşından en az birine
mahkum etmek isteyecekler.

Şimdi
kimmiş içerideki işgalciler? Kimmiş içerideki şer ekseni ve bunu Türkiye'ye pazarlayanlar?
İyi düşünelim.

Türkiye'nin attığı adımlar, uyguladığı siyasi tarz,
güvenlik stratejileri, savuma gelişmeleri, uluslararası eğilimleri
anında Türkiye içinde bir hareketliliğe yol açıyor.
Lobiler
harekete geçiriliyor. İç politikada etki uyandırmaya, politik karar vericileri yönlendirmeye çalışıyorlar.

Sağlam durma zamanı

Bu yüzden Türkiye'de
hükümet de, siyaset de, koalisyon pazarlıkları da sadece Türkiye ile sınırlı bir arayış olmayacak.
Klasik, kendini içeriye hapseden, sadece Türkiye ile sınırlı siyasetin de, hükümet projelerinin de, ekonominin de dönemi çoktan geçmiştir.

Siyasi
figürler, kimlikler ve söylemler
de kendini bu yeni duruma alıştırmak zorundadır. Liderlik profilleri de öyle. Türkiye'nin çok ötelerine uzanan, Kuzey Afrika'dan Orta Afrika'ya, Güney Asya'dan Ortadoğu'ya kadar bir şeyler söylemek, üretmek, zorundadır. Siyasetin dili de, siyasi kişilikler de böyle bir
donanıma
sahip olmak zorundadır.

Kimse bu ülkeyi artık sınırlarının içine kapanan bir siyaset ve politik dizayna mahkum etmeye kalkışmasın.
Bu artık mümkün değildir, olmayacaktır. Günübirlik manevraların modası çoktan geçmiştir.

Şimdi esaslı şeyler söylemenin,
esaslı bir duruşun
zamanıdır.
#Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan
#Doğu Türkistan
#PKK
9 yıl önce
Türkiye içinde ‘şer ekseni’ ve ‘iç işgal’
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…