|
Zaman ve Can Dündar.. Casuslar ve 3. Köprü!..
G
azeteciliğin
hareket alanı çok geniştir ama bunların içinde
casusluk
yoktur, olamaz. Hiçbir gazetecinin böyle bir
dokunulmazlığı
,
ayrıcalığı
yoktur, olamaz.
Hiçbir gazeteci ülkesine, insanlarına, devletine operasyon çekemez
. Hiçbir gazeteci
ifade özgürlüğü
, temel haklar gibi değerlerin arkasına sığınıp
mafyatik, istihbari projelerin içinde yer alamaz
. Bu kişiler gazeteci değildir ve asla olamaz.


Can Dündar

olayı bir gazetecilik meselesi değildir. Bir

örgüt, istihbarat, örtülü operasyon

biçimidir. Dolayısıyla burada harekete geçmesi, tavır alması gereken sadece

devlet, hükümet

değildir.

Milletin kendisidir

. Ülkesini seven, insanlarını seven, Türkiye'nin ortak iyiliğini

en üst değer

olarak tutan herkes bu tür

örtülü operasyonlara açık tavır

almalıdır.



Gülen'in planı: Milli olan her şeyi tasfiye

17-25 Aralık darbe planı

nın ne olduğu artık gün gibi aşikar. Türkiye, açık biçimde bir

operasyona

maruz kalmıştır, bir

çokuluslu

darbe planlanmıştır, uygulamaya geçirilmiştir.

Bu, bir dış müdahaledir

.

Cemaat

adı altında örgütlenen bir yapı,

siyasi ve ekonomik iktidar alanının en mahrem alanlarına

kadar sızan bir yapı, Türkiye'ye karşı kullanılmıştır.



Fethullah Gülen

ve ekibi üzerinden Türkiye, Cumhuriyet tarihinde

hiç tanık olmadığımız türden bir iktidar operasyonu

na maruz bırakılmış, yeniden

dizayn

edilmek istenmiştir.

Bu biçimlendirmede milli olan ne varsa tasfiye edilmesi

projelendirilmiş, bu yüzden de çok uzun gözaltı listeleri oluşturulmuştur.



İsrail ve ABD

aşırı sağı

nın rahatsız olabileceği

ne kadar yapı, çevre, kişi, cemaat, sermaye grubu, kanaat önderi, medya mensubu

varsa tasfiye listesine konulmuştur. Ülkenin

Başbakanı tutuklanacak

, ekibi hapsedilecek, sermayesi yeniden yapılandırılacak yeni ve milli Türkiye isteyen ne kadar çevre varsa

ezilecektir

.



Türkiye'den intikam alınacaktı

Gülen üzerinden yürütülen

darbe ve tasfiye

planının tek amacı vardı:

Yüz yıllık vesayetin sonuna gelen Türkiye'yi yeniden yüzyıllık parantezin içine çekmek

. Çünkü Türkiye,

1. Dünya Savaşı

'ndan bu yana

ilk kez

bağımsız olacaktı, üzerindeki kontrol mekanizmalarını dağıtacaktı,

çokuluslu vesayet

i tarihe gömecekti.



Dikkat ederseniz, hedef alınan her

kişi ve çevrenin ortak
özelliği ülkeyi çok daha güçlü olarak yeniden biçimlendirme azmini taşımalarıydı

. Bu yüzden Gülen üzerinden yürütülen plan, daha önce tanık olduğumuz darbe planlarının hiçbirine benzemiyordu.



Tam bir

teslimiyet ve esaret

hedefini taşıyordu. Çünkü o bir

istihbarat örgütünün tepe

ismiydi, masum kitleler üzerinden bu

imparatorluğu

ayakta tutuyordu,

ihaleleri, elli yıldır kendine yatırım yapanlardan alıyordu

.



Bu darbe başarılı olsaydı,

artık bir Türkiye değil, Ürdün benzeri bir garnizon devlet şekillenecek

,

ülke paramparça edilecek, küçültülecekti

. İlk kez

dini argümanlar

kullanılarak Müslüman bir toplum paramparça edilecek, yüz yıl sonra ilk kez ayağa kalkma fırsatı yakalayan ve kendini bu yönde yeniden kurmaya çalışan

Türkiye'den intikam alınacaktı

.



Zavallı Anadolu çocukları

Zavallı Anadolu çocukları Anadolu'ya karşı cepheye sürülmüştü

. Değerler üzerinden, özgürlük söylemleri üzerinden

kendileriyle, kendi değerleriyle savaştırılacaktı

. Küresel vesayete başkaldıran Türkiye kendi

evlatlarıyla dövülecek, imha edilecek

, başı ezilecekti.



Çok büyük bir

tehlikenin eşiğinden dönüldü

. Bu dönemde mücadele veren,

sağlam duran

, tehlikeyi gören her kişi, Türkiye'nin yeniden kuruluşunun

mimarları

olarak tarihe geçecektir. Onların bu

tarih yapıcı

rolleri belki gelecek yıllarda çok daha belirginleşecektir. Çünkü onlar Türkiye tarihinin akışını değiştirmişlerdir.



Türkiye'yi büyüyerek varolmaya ayarlayanlar, ülkeyi küçülterek denetim altına almak isteyenlere karşı müthiş bir zafer kazanmıştır

. O dönemdeki siyasi akıl, liderlik, basiret belki geleceğin

“Selcuklu”

sunun, geleceğin

“Osmanlı”

sının ya da geleceğin gücü ve etkinliği sınırlarımızın çok ötesine taşan Türkiye'sinin kurucuları olacaktır.



Bu iş talimatla, ihaleyle yapıldı


17-25 Aralık

siyasette, sermayede, sivil ve askeri bürokraside, medyada, kültür alanında, cemaatlerde büyük tasfiye ve yıkımı

öngörüyordu. Başaramayınca, bu çevrelerdeki

gizli yapılar

harekete geçirildi.

MİT TIR'ları

olayı bunun en bariz örneği oldu.



Daha önce

“Kozmik Oda”

lara girip bilgi toplayanlar,

Başbakan'ın odasına bile dinleme cihazları

yerleştirenler bir

istihbarat

organizasyonunu deşifre ediyor, Türkiye'yi

“teröre destek veren ülke”

ilan ettirmeye çalışıyordu. Bu

ihale

kendilerine verilmişti.



Bu iş

talimatla

yapılmıştı.

Paralel organizasyondu ama sahipleri başkaydı

. Onlar Türkiye'ye karşı açık savaş yürütenlerdi. Operasyonu yapanlar da onların

tetikçileriydi

.



Dündar üzerinden örtülü operasyon


Can Dündar

, işte bu

kirli operasyonu yapanların ikinci hamlesi

ile gündeme geldi. MİT TIR'larına operasyon yapanlar bir kez daha operasyon yapıyor, bunu da medya üzerinden yürütüyordu.

Dündar'ın Paralel bağlantıları sorgulanacaktı elbet.


Ama asıl Paralel'e bile talimat verenlerle bağlantıları sorgulanmalıydı

.

Anayasa Mahkemesi

ne karar verirse versin

bu bir örtülü operasyondu, casusluktu

ve gazetecilikle hiçbir alakası yoktu.



Bu yüzden kimse

ifade hürriyeti, medya etiği, gazetecilik dokunulmazlığı yaygaraları

koparmasın. Kimse bu olay üzerinden “Türkiye bilmem nereye dönüyor” diye

tehlike senaryoları

uydurmasın. Türkiye artık bu gerekçelendirme

telaşlarını

umursamıyor.



Bunlar

eski ezberler

ve yeni Türkiye'nin gerçekleriyle örtüşmüyor.

Özgürlükleri casusluk operasyonu üzerinden pazarlayanların

itibarlarına da gölge düşürüyor.



Can Dündar gazetecilik değil bir

operasyon adamlığı

yaptı. O paralel yapı, o dışarıdan yönetilen istihbarat yapılanması, aynı operasyonu kendi medya kuruluşları üzerinden de yürüttü.



Zaman gazetesi bir 'Karargah'tı

Gazetecinin sınırları varsa

gazetelerin, medya organlarının da sınırları, değerleri vardır

.

İfade hürriyetinin kaleleri

hiçbir zaman bir

casusluk operasyonunun, bir darbe planının operasyon merkezleri olamaz

.

Gülen'in medya kurumları

, operasyon merkezi görevi yapıyordu ve Türkiye'ye karşı darbe planlarının

uygulama üslerine

dönüşmüştü.



Bu anlamda

Zaman gazetesi bir “Karargah”tı

. O karargah üzerinden büyük bir savaşa giriştiler ve

savaşı kaybettiler

. Gülen'in medya organlarına yönelik girişimleri bu yönden sorgulamak lazım. İfade özgürlüğü diye dünyayı ayağa kaldırmaya çalışanlar daha dün,

gazete üzerinden linç operasyonları

yapıyor,

Başbakan için darağaçları kurmaya

çalışıyordu.



Başarsalardı Türkiye'yi Mısır'a dönüştürecek, Sisi mahkemeleri oluşturacak büyük ihtimalle darağaçları kuracaklardı.


Zaman bir operasyon merkeziydi. Darbe planlarının yürütüldüğü merkezlerden biriydi. Tasfiye projesinde

kendine düşen rolü

tam olarak yaptı. Bunu kendileri de gizlemediler.



Casusluğu savundular, terörle ortaklık kurdular

, onları savundular. Bunları yaparken öyle

pervasız ve kibirli

davrandılar ki,

“sadece gazete” oldukları akıllarına bile gelmedi

. Kendilerini hep

o çokuluslu planın parçası

gördüler ve öyle yayın yaptılar.



Zaman ve Dündar: Eski ezberlerin karşılığı yok

Gazeteci, siyasetçi, işadamı, cemaat, STK, yazar, aydın, kanaat önderi ne olursanız olun; otuz yıl önceki Türkiye gerçeklerine göre hareket eder, öyle pozisyon alır, öyle konuşur ya da yazarsanız kaybedersiniz

.



Bu yüzden o eski cümlelerin bir karşılığı yoktur. Özgürlükler tartışılmaz bile. Ama özgürlük kavramının arkasına gizlenerek

Türkiye'nin kendi içinde ve coğrafyada verdiği büyük mücadelenin karşı safında yer alırsanız

kaybedersiniz.

Paralel'den sonra terörü Türkiye'nin başına bela edenler

in durduğu yerde durursanız, küçük hesapların ve dar iktidar arayışlarının peşinden giderseniz kaybedersiniz.



Vuruşa vuruşa yazılır bu tarih

Yeni durumu okuyamayanların

birer birer etkisizleştiğini

görüyoruz.

Dündar

ve

Zaman

olayında Batı'dan gelen

“kaygılıyız”

söylemleri de

otuz yıl

öncesinin söylemleri ve onlar da Türkiye'nin yeni halini okuyamıyor.



Dün

'de tören vardı.

Dev projelerin, dev arayışların, dev bir mücadelenin ülkesiyiz

biz artık. Göreceksiniz,

terör üzerinden servis edilen son müdahalenin de üstesinden gelecek bu ülke

.



Çünkü bu tarihsel bir kırılma,

dönüşümdür ve durdurulamaz

. Bugünkü

siyasi akıl, devlet aklı ve toplumsal şuur

bu dönüşümü yönetecek birikimdedir. Sancılı da olsa, bedel de ödense, bu yol yürünecektir.

Türkiye'nin ayağına takılan her şey, birer birer tasfiye olacaktır

. Bu kaçınılmaz bir zorunluluktur.



Akıllı olanın, vicdanlı olanın, basiretli olanın, ülke sevgisi olanın

, geleceğin Türkiye'sine inananların ayakta duracağı, onların

vuruşa vuruşa

tarih yazacağı bir dönemdir bu.



3. Köprü

gibi, dev projeleri engellemeye güçleri yetmedi. Her türlü operasyonu yaptılar, hiçbir şeyi durduramadılar.

Bu işaret yeter

. Dündar'a ihale edilenler de,

Zaman'ı Karargah haline getirenler

de dün o Köprü'de yapılan törene iyi baksın.



Ve herkes durduğu pozisyonu bir daha

kontrol

etsin.


#FETÖ
#Zaman
#Can Dündar
#3. Köprü
8 yıl önce
Zaman ve Can Dündar.. Casuslar ve 3. Köprü!..
Geride kalma ihtimali olanları geride bırakmamak başarının ön şartı
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…