İki gündür kıvranıyorum desem yeridir.
Bayram günü, insan güzel şeyler yazmak ister. Olur da Ramazan'ı uğurlarken, bayram telaşında bir şeyler okumak istese okur, bari bayrama uygun sevimli bir şeyler okusun isteriz.
Dün sabah değerli ağabeyimiz Ali Saydam aradı. Bizim mahallede olup biten rezaleti, saçmalıkları çözememiş, anlayamamış bana soruyor. Yarama iyice tuz bastı. O'nun da bugün yazı günü Yeni Şafak'ta. O da kıvranıyor.
bir internet sitesinde ve sosyal medyada edilen hakaretlerin yaşattığı sarsıntı, Ali Bey'in sorularıyla daha da derinleşti içimde:
Ne cevap vereceğimi, ardından da ne yazacağımı bilemedim. Daha doğrusu ne yazacağımı biliyorum ama bayram günü okuyucunun karşısında böyle çıkmak olmuyor işte.
***
İHH-Hükümet gerilimi üzerinden başlayan tartışmalar, birbirine olmadık hakaret, suçlama yönelten mahalle sakinleri, dostlar, yol arkadaşları... Bunlara dur demeyen büyüklerimiz.... Buyurun bunu da ekleyin bayram günü sancılarınıza.
***
dostlarla konuşuyorum. İsrail'in orayı bombalamasını, buruk teşekkürleri, çaresiz cümleleri dinliyorum:
Karnımdaki sancıları kalbime kadar çıkarıyor bu cümleyle. Bu nasıl bir şeydir, ne oluyor bize...?
Bağdat'ta bombalar patladı... Flaş haber değil aslında. Bağdat'ta patlayan bombaların yerini gösteren bir harita gördüm. Noktalar haritayı kaplamış. Yani her gün patlıyor. Bomba camide patlamış. Zaten herkes diğer mezhebin camisini bombalıyor...
Ama bu denli büyük katliam duymamıştım.
Bayrama iki gün kala, belki de bayram alışverişindeyken insanlar, oruçluyken, he tarafta çocuklar varken patlatıyorlar bombaları.
Gazeteleri okumuyorum, sosyal medyaya bakmıyorum... Bangladeş'te bir restoranı basıp, onlarca kişiyi bıçaklarla öldürenlerin haberi var radyoda bu kez. Yine IŞİD... Radyoyu da kapatıyorum...
***
Havalimanını bombalayan katillerin biri İngiliz, biri Ukrayna, biri bilmem nerenin ajanı çıkmış. 45 canımızı alan bu zihinsel özürlü insanları bir de istihbaratlar kullanıyor. Güçlü devlet olup, dünyayı ayağa kaldıramıyoruz işte. Biz ancak birbirimizi yiyebiliriz... Neden elimizden bir şey gelmiyor, neden gelen tehlikeyi göremiyor insanlar...?
bayram hediyesi gibi müjdeyi veriyor:
Çok büyük bir olay. Milli eğitimden üniversitelere, ekonomiden diplomasiye ve yeni Anayasa'ya kadar her şeyi etkileyebilecek bir karar. İyi yönetilirse büyük zenginlik, kötü yönetilirse sıkıntı. Ama güzel haber, güzel şey. 2.7 milyon arafta kalmış, perişan olmuş Suriyeliyi düşünün... Bayram hediyesi değil mi?
Bakıyorum, bir kampanya başlatıyorlar:
Nasıl acımasız şeyler yazıyorlar, nasıl akla zarar, kötü, ırkçı sözler... Sonra anlıyorum, Bağdat'taki canilerin elindeki silahlar bunlarda olsa, kullanırlar.
Sancıların, krampların ve uykusuz gecelerin sonunda, masaya oturup yazı yazıyorum işte. Bugün bayram günü. Bugün, İslam dünyasının en mutlu günü. Halimiz, durumumuz, gerçeklerimiz mutlu değil maalesef. Tüm coğrafya perişan. Belki de asıl bizi kahreden, bu kötü gidişata 'dur' diyememek, bitirememek. Herkeste bir akıl tutulması...