|
Dört saldırı, dört savunma hattı

15 Temmuz darbe girişimi ile yaşadıklarımız, çok şaşırtıcı bir şekilde tarihin bazı evreleriyle benzerlik gösteriyor. Neredeyse birebir aynı olan olaylar ve ardıl gelişmeler, bize bazı konuları anlamamız için yardımcı olabilir.



Birinci saldırı, Hıristiyanlık. Savunma hattı, Osmanlıcılık


Batı'nın ilk saldırısı; 1800'lü yılların başında milliyetçilik ve din üzerinden oldu. Fransız milliyetçiliği ve Hıristiyan propagandası ile Osmanlı'dan toprak koparmaya çalıştılar. Balkanlar'da Sırplar, Yunanlılar, Arnavutlar, Bulgarlar; Doğu'da Ermeniler ve Kürtler, Rusların, Almanların, İngilizlerin ve Fransızların etkisi altında alındı.



Osmanlı aydınları (Ahmet Cevdet, Ali Paşa, Fuat Paşa gibi),

bu ilk saldırıya karşı, 'İttihad-ı Anasır' (Osmanlı milletlerinin birliği) tezini ürettiler.

Buna göre din ve ırk farkı olmaksızın tüm milletler “Osmanlı" adı altında eşit sayılacak ve birleşecekti. Buna daha sonra '

Osmanlıcılık'

dendi.



Sultan Abdülmecid, bu fikri bir devlet politikası olarak uyguladı ve Tanzimat Fermanı ile de kanunlaştırdı. Batı'dan gelen saldırı, Osmanlı milletlerini birleştirerek durdurulmaya çalışıldı. Kavram, vatan savunması için üretilmiş ve yaygınlaştırılmış sosyopolitik bir kavramdı. Ancak Batı'nın güçlü saldırısı durdurulamadı. Savunma hattı işgal edildi ve Osmanlı geri çekilmek zorunda kaldı.



İkinci saldırı Müslüman toprakları. Savunma hattı, İttihadı İslam


Batı ve Rusya bu kez Müslümanların yaşadığı topraklara göz dikti. Rusların, Kırım Hanlığı ve Kafkas Müslümanlarına yönelik işgal 1860'larda başladı.



Osmanlı yönetimi ve aydınları bu kez, daha geride, ikinci bir savunma hattı kurdu ve adına “İttihad-ı İslam" (İslam Birliği) dedi.


1877'de Osmanlı-Rus savaşı çıktı. Osmanlı ordusu hırpalandı, büyük kayıplar verdi. Bundan yararlanan İngiltere Kıbrıs ve Mısır'ı, Fransa da Cezayir'i ve ardından Tunus'u işgal etti.



Osmanlı aydınları ve Müslüman halklar bu işgallere karşı direnişe geçti. Her ülkede vatan savunması yapıldı. 'İttihadı İslam' kavramı 1870'lerde ilk defa Sultan Abdülaziz tarafından kullanıldı. Bu kavramı kullanan ve yaygınlaştıran aydınlar Cemalettin Afgani, Namık Kemal oldu.

Abdülhamid

ise bu kavramı daha sonra devlet politikası ve birleştirici bir unsur olarak benimsedi. Batı, bu kavrama karşı, negatif anlamda “Panislamist/İslamcı" kavramını kullanarak direnişin önüne geçmeye çalıştı.



Osmanlı içinde yer alan Müslüman tebaaların bir kısmı (Araplar ve Arnavutlar) Batı'nın saldırısı karşısında Osmanlı'yı yalnız bıraktı ve 'İttihadı İslam' savunma hattı çöktü.

Kavram dini olmaktan çok, bir vatan savunmasını, siyasi birliği ve direnişi amaçlamaktaydı.


Üçüncü saldırı Anadolu. Savunma hattı, Türkçülük


Batının bitmez tükenmez saldırıları Balkanları, Kafkasları, Kuzey Afrika'yı ve Hicaz bölgesini topraklarımızdan koparmıştı. Osmanlı Birinci Dünya Savaşı'na girerken, iki savunma hattını kaybetmiş ve geri çekilmişti.

Osmanlıcılık ve İttihadı İslam kavramları çökmüş, elinde kalan son toprakları savunmak üzere bu kez “Türkçülük, Turancılık" kavramlarını üretmişti.


Kavramı Ziya Gökalp, Yusuf Akçura gibi aydınlar savunmuş, İttihat Terakki ve ardından Mustafa Kemal bir devlet politikası olarak kullanmıştı.

Osmanlı kurucu unsurlarının ayrılmasından sonra, yine vatan savunması için başlatılan bu akım, aslında etnik Türk ırkını değil, geride kalan Kürtleri, Çerkezleri vb milletleri de içinde barındıran ve direnen bir milleti kastediyordu

. Çanakkale, Medine, Kutul Amare savunma hatlarındaki bir çok millet, “Türk" adıyla anılıyordu.



Bu savunma hattı da Birinci Dünya Savaşı'nda Almanların yenilmesiyle çöktü. Kavram etnik bir kavramdan ziyade siyasi bir kavramdı ve vatan savunması için kullanılıyordu.



Dördüncü saldırı, altın vuruş, son savunma hattı: Erdoğanizm


Batı'nın son ve şiddetli saldırısını şimdi yaşıyoruz. Üç saldırı sonucunda parçalanan Osmanlı toprakları 64 ülkeye bölündü. Bu bölüşüm, tam yüz yıl önce, 1916'da 'Sykes-Picot' gizli anlaşmasıyla yapıldı.



Arap Baharı ile, sömürüye karşı tekrar ayağa kalkmaya çalışan Müslüman ülkelere karşı, Batı bir kez daha, son altın vuruşu yapmak için saldırıya geçti. Amaç bu ülkeleri tekrar bölmek ve yönetilmez hale getirmekti. Bu kez fiili işgal yerine, 'vekalet savaşları' adı verilen yöntemle farklı grupları ve kişileri kullandılar.



Irak'ta Şiileri, Libya'da General Hafter'i, Yemen'de Husileri, Suriye'de IŞİD ve Şiileri kullanarak fiili olarak ülkeleri parçaladılar. Mısır'da Sisi'yi, Gazze'de İsrail'i kullanarak yönetilemez hale getirdiler.



Türkiye Osmanlı'dan kalan refleksle bu saldırılara karşı çıktı. Recep Tayyip Erdoğan, “Ümmet, İslam Birliği, Rabia, ortak kader, dünya beşten büyüktür, Müslümanlar için refah, Osmanlı ruhu" gibi retorikler ve kavramlar üreterek yeni bir savunma hattı kurdu. Batının son saldırısına karşı bilinç oluşturmaya ve direnmeye çağrı yaptı. Bu yüzden bir sembol ve kahraman haline geldi, İslam dünyasına umut oldu. Belki de 'Erdoğanizm' olarak sonraki yıllarda tartışılacak bu paradigma, dini değil, siyasi ve coğrafi birliğe atıf yapıyordu aslında.


Batı buna karşı, Doğu'da PKK'yı, Batı'da Gezicileri, DHKP-C'yi, IŞİD'i ve merkezde de FETÖ örgütünü kullanarak Erdoğan'ı devirmeye, dirilen Osmanlı direniş ruhunu bitirmeye çalıştı. Ancak başaramadı. Bunun üzerine dışarından destekledikleri 15 Temmuz askeri darbesini yaptılar. Amaç darbe değil, Erdoğan'ı devirmek, kısmi işgal ve ülkenin bölünmesini sağlayarak altın vuruşu yapmaktı. Halkın muhteşem direnişi buna da izin vermedi.



Şimdi daha önceki işgallerde kullandıkları yöntem ve propagandalarına hız verdiler. Zira saldırı niyeti bitmedi.



Yarın Batı'nın işgal dönemlerinde kullandıkları propaganda yöntemlerini konuşalım.


#Darbe girişimi
#Hıristiyanlık
#Savunma hattı
#Osmanlıcılık
8 years ago
Dört saldırı, dört savunma hattı
BDP"nin açlık grevi
Kürtsüz Kürt sorunu
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!