Her ne kadar siz bana, “yandaş gazeteci, Erdoğan yalakası, AKP borazanı,” gibi sevimsiz sıfatlarla hitap etseniz de, ben öyle yapmayacağım. Kibarca ‘yoldaş’ diyorum size. Yoksa ben de size, “Cihangir’in sümsük solcuları, Kadıköy’ün bitli komünistleri” diyebilirdim ama demiyorum. Nezaket bende kalsın. Bu girişten sonra konuya geleyim.
Yoldaşlar,
Neden bu değimle başladım yazıya yoldaşlar? Anlatayım.
Güzel bir şey. Ben de bu siteleri okuyayım, ‘acaba kendi mahallelerine yönelik bir öz eleştiri var mı?’ diye bakayım dedim. Yoldaşlar gibi hemen alıntı yapıp, tivit atmak istedim. Lakin heyhat, bir cümle eleştiren yok kendi mahallesini. Üstüne üstlük, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile resmi bir programda fotoğraf çektirmiş, eskiden tatlı sol sularda yüzmüş birini linç eden haberleri daha çok görüyorum. Lenin ne verdiyse vuruyorlar. İnsafınız kurusun yoldaşlar.
Şimdi soruyorum yoldaşlar: Hepinizin atası sayılan, yaşayan en eski solcu gazete Cumhuriyet’te özeleştiri yapma eğilimi içine giren Mustafa Balbay başta, kaç yazarın işine son verildi, kaç yazı sansürlendi, kaç haber çıkartıldı? Bu satırları yazdığım sırada Cumhuriyet’te Nuray Mert’in yazılarına son verildi. Neden? Bir fikriniz var mı? Yoktur. Bu genetik hepinize yayılmış gibi gözüküyor. Kendi arkadaşlarınızı bile linç etmeye hazır ‘kızıl kıta’ gibisiniz.
Neden böyle oldunuz yoldaşlar?
Sonra da başlıyorsunuz, ‘AKP medyaya baskı yapıyor, herkesi susturuyor, istibdat uyguluyor’ diye mangalda kül bırakmıyorsunuz. Canlarım benim, ne kadar da objektifsiniz (Cemil Meriç objektiflik için ne demiş bunu da okumanızı tavsiye ederim).
Deyimi kullanmamın ikinci sebebini de yazayım yoldaşlar.
TRT’de yayınlanan bir yarışma programında, ‘organik hoşaf” buluşu ile ikinci olan Kübra Ağca ile geçtiğiniz dalga-dümenden sonra keyfiniz gıcır olmuştur sanırım. ‘Hoşaf’ sonuçta ironik bir şey. Mesela, “eşek hoşaftan ne anlar” der güleriz (bu deyimin aslı da ‘eşek hoş laftan ne anlar’ olacak yoldaşlar).
Konu hoşaf ve TRT olunca tüm yoldaşlar, devrimci bir eylem koymaya karar verdiler sanırım. Sosyal medyayı yakıp yıktılar. ‘Hoşaf ne, organik ne, başörtülü bir bilim kadını mı olur, TRT işte, hoşaf gibi’ falan diye mizahın ve bilimin çanına ot tıkadınız.
Sabah bir baktım, Odatv ve Sözcü yazarı, sol kesimin önemli gazetecisi Soner Yalçın ismi sosyal medyada TT olmuş. Meğer Soner Yalçın, bu hoşafa dönmüş mevzuyu kaleme almış. ‘Organik hoşaf’ buluşunun bilimsel bir buluş olduğunu, Kübra Ağca’nın başörtülü olduğu için haksız yere eleştirildiğini yazmamış mı?
Marks aşkına! Bu da ne? Yoldaşların tamamı, bu kez Soner Yalçın’ı devrim ruhuyla infaz etmeye kalktı. İzmir Marşı okuyup, kavgayı durdurmaya kalkanlar bile arada ezildi.
Yani diyeceğim o ki yoldaşlar, durumunuz iyi değil. ‘Hoşafa dönmüş’ (bu da bir deyim sayılır) ruh halinizle bence biraz toparlanmaya ihtiyacınız var.
Ben kendi mahallemi güzelleştirmek için çalışıyorum, özeleştiri yapıyorum. Siz de kendi mahallenizi güzelleştirmek için Soner Yalçın gibi özeleştiri yapın (aleyhime en çok haber yapan Sözcü ve Odatv’nin bir yazarını örnek gösterdim ya, daha da iflah olmam ben!)
Aksi takdirde, ‘hoşafın yağı kesildi’ deyimi ile ‘eşek hoşaftan ne anlar’ deyimi arasında sıkışmış bir devrimci olursunuz ki, iyi bir şey değildir.