Samimi insanların vatan derdi, üslubundan anlaşılır. Onların fedakarlıkları, özverileri yaptıkları şeylerden bellidir. Uykusuz geceleri, huzursuz gündüzleri vardır. Mutsuzlukları kişisel değildir. Ülkesi sorun yaşıyorsa, mutsuzdurlar. Buna 'vatan derdi' denir.
Beş yıldan beri durmadan devam eden sorunları, saldırıları, terörü, kıyımları yaşayan bir ülkeyiz. Sonunda, 15 Temmuz'da öldürücü bir darbeyle bu ülkeyi esir almaya kadar cüret ettiler.
O gece en ön safta, samimi olarak vatan aşkı taşıyanlar vardı. Onlar sayesinde bir yaşama ve bir vatana sahibiz. Bu ülke onların emaneti olarak bize bırakıldı. Bedeli de şehit kanıyla ödendi.
Darbeyi başaramayanların, şimdi ülkenin fay hatlarına saldırarak bir toplumsal çatışma çıkartmaya çalıştığı aşikar. Cumhurbaşkanından muhalefete, solcusundan sağcısına kadar herkes bu çatışmaya dikkat çekiyor. Herkes provokasyona, kamplaşmaya, kutuplaşmaya sakın kapılmayın diyor.
Özellikle Reina saldırısından sonra, bu çatışma riskinden herkes rahatsız oldu ki, muhalefet liderleri, bakanlar, Başbakan ve Cumhurbaşkanı konuya dikkat çekti. İsabet ettiler.
Dünkü yazımdan sonra, her yandan mesaj alıyorum.
diyorlar. Katılıyorum. Muhalefetin ya da iktidarın savunuculuğunu yapanların köşelerinde, televizyonlarda, sosyal medyada yazdıkları, söyledikleri hiç de toplumsal çatışmayı önleyecek türden değil.
Herkes kendi haklılığını anlatmak, karşıdakini suçlamak için uğraşıyor. Kimse kendi hatasını görmek ve düzeltmek niyetinde değil.
Sorun çözmek isteyen, kendisinin, kendi gibi düşünenlerin yaşam biçimini savunduğu kadar, şiddete bulaşmamış, 'ötekinin' de yaşam tarzını savunur.
Reina saldırısından sonra, 'laik-dindar' çatışması çıkarmak istedikleri aşikar. O zaman en başta muhafazakar insanların, kendini laik-seküler gören insanların haklarını savunması gerekir.
Aynı şekilde dindar, sakallı, cami görevlisine 'laiklik adına' saldırı olduğunda, en başta laik-seküler insanların onların hakkını savunması lazım.
PKK, güvenlik kuvvetlerimizi şehit ettiğinde, Kürt-Türk fay hattını tetiklemek istiyorlarsa, en başta Kürt kökenli vatandaşlarımızın öne atılması, bunu yapanlara tepki göstermesi gerekir (yaptılar da).
Aleviler Sünnilerin, Sünniler Alevilerin, Caferilerin haklarını savunduğunda, o zaman ülkede toplumsal çatışma çıkartmaya çalışanların başarısız olduklarını görecek herkes.
Sosyal medyada, medyada ateşi söndürdüğünü zannedip, körükleyenleri birisinin uyarması, düzelmiyorlarsa susturması gerekir.
Birbirini anlamak yerine, daha da bilenmesine neden olan her türlü mesajların son bulması bir temenniden öteye geçmeli artık. Terörü ve terörle amaçlanan toplumsal çatışmayı önlemek retorik ile olmuyor sadece.
Güvenlik politikası gibi, bir sosyal politika oluşturmak, bir iletişim stratejisi oluşturmak Ankara'nın görevi. Buna uymak da bizim görevimiz.
aradı önceki gün. Bu yönde bir çalışma başlattıklarını söyledi. Ne güzel. Hepimiz tek kuruş almadan bu yöndeki çalışmalarda gönüllü olarak çalışmaya hazırız.
, teröre karşı şok edici, rutin dışı davranışlar sergilememiz gerekir demiştim. Örnek olarak, Iğdırlı Caferilerin İran büyükelçiliğine tepki vermesini de yazmıştım.
Bu, yanlış anlaşılmaya neden oldu. Sanki Türkiye'de yaşayan Caferileri de yabancı kategorisinde göstermişim gibi olmuş cümle. Kastım böyle değildi tabi ki. Ancak böyle anlaşılmışsa hata benimdir. Bu köşeyi takip edenler, vatansever hiç kimseyi ayrıştırmadığımı, ötekileştirmediğimi, yabancılaştırmadığımı bilir.
tepkilerini dile getiren Caferi kardeşlerim için bu düzeltmeyi ve özrü yayılıyorum. Haklarını helal etsinler.