|
İslam birliği bir hayal mi?

Fas, Kazablanka'daki meşhur Hasan II Camii'ni gezerken dikkatimi çeken bir detay oldu. Caminin bir köşesini, İslam Medeniyeti'nin tarih boyunca insanlığa kazandırdığı en güzel mimari ve sanat örneklerine ayırmışlardı.



Hint-İran havzası, Selçuklu-Osmanlı havzası, Endülüs bölgesi ya da Mağrip havzasına ait birbirinden güzel çini, hüsnü hat ve süsleme sanatlarından örnekler vardı. Kaybettiğimiz medeniyet zenginliği orada sergileniyor.



Bir uzun bahçeyi andıran yeri gezerken, İslam dünyasının, tıpkı bu sanat eserleri gibi, bir araya geldiğinde ne büyük zenginlik oluşturabileceğini düşünmüştüm.



Gerçekleşeceğine inanılmayan ortak hayal


İslam ülkelerinin neredeyse tamamını gördüm. Bir çok düşünür, gazeteci ya da din adamıyla da konuştum. Genelde iki soru sorarım:

Bir,

İslam dünyası

,

içinde b

ulunduğu krizden nasıl çıkacak? İki, İslam ülkeleri arasında bir birlik kurulabilir mi?


Üzülerek belirteyim, içinde bulunduğumuz kriz ve kaostan çıkmak için çok parlak fikirler dinlemedim. Malezya'da, Bangladeşli siyaset bilimci bir profesör,

“İslam dünyası, İstanbul'dan bir çözüm bekliyor

” demişti bana. Bu sözü Fas'ta, Yemen'de, Filistin'de ve Suriye'de de duydum. Yani birinci sorumun cevabı, “çözümü Türkiye üretmeli” şeklinde özetleyebiliriz.



İkinci soruma, yine yaklaşık ortak bir cevap aldım:

“Elbette İslam ülkeleri arasında bir birlik olmalı ama gerçekleşmesi imkansız.”

Bir ütopya olarak ya da Müslüman dünyasının bir

“kızıl elması”

olarak,

herkesin gönlünde, aklında, fikrinde bir İslam birliği var. Ancak bunun gerçekleşebileceğine kimse inanmıyor.


Batıcıların yaftaları, 'İslamcı, Şeriatçı...'


Batılı ve batıcı aydınlar bu ütopyanın gerçekçi olmadığına dair oldukça fazla argümanlar ürettiler bir yandan.

Sanırım ilk yaptıkları

şey, İslam dünyasının birliğini

ve ortak hareket etmesini savunanları etiketlemek oldu. Böylece, bu insanlar azınlık gibi gösterilip, ana Müslüman kitlesinden kopartıldılar.


Son iki yüzyıldır,

“Pan-İslamist,

İslamcı

,

Şeriatçı

Hilafetçi, Siyasal İslamcı, Radikal İslamcı”
gibi kavramların çoğu, Batılı ve batıcı aydınlar tarafından insanları etiketlemek için

üretild

i.

Osmanlı'nın dağılmasını, ülkelerinin işgalini önlemek isteyen Müslümanlar, bir suçluymuş gibi bu etiketlerle damgalandı.



İngiltere, Almanya, Fransa, daha sonra da İsrail ve ABD'nin en çok dikkat ettiği şey, Osmanlı'dan doğan ve yayılan

“Ümmet, İttihadı İslam, Osmanlıcılık” gibi kavramların sömürge ülkelerinde etkili olmamasıydı.

Buna karşı ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Çünkü “Ümmet” ya da “İttihadı İslam” hayalinin gerçekleşmesi

,

dünyadaki tüm dengeleri etkileyecek güçte bir anafor yaratabilirdi.



Bugün, aynı korku ve aynı dikkat Batı'da devam etmektedir. Ne zaman ki Türkiye İslam dünyası ile ilgilenmeye başladı, ne zaman ki bir çok ülkede iktidarlar değişti, “Yeni Osmanlıcılık, Ümmetçilik, İslamcılık” tartışmaları yeniden başladı ve yeniden bir suçluymuş gibi insanlar damgalanmak istendi.

El Kaide, IŞİD, Boko Haram gibi terör örgütleri, bu damgalama eylemine en büyük desteği veren örgütler oldu. Şii-Sünni çatışmalarını körükledikleri gibi, “Cihatçı,

İşidçi

, Selefi” gibi yeni düşman etiket ürettiler.


Peki İslam birliği gerçekten bir hayal mi?


Suriye savaşı ve sonrasında yaşananlar, İslam birliğinin bir hayal olduğuna daha çok inandırdı insanları. Birbirini boğazlayan bu insanların, asla bir araya geleceğine inanmadılar. 'Bu vahşilerle bir araya gelmek istemeyiz' diyenler çoğaldı. Öyle ya, kafa kesen IŞİD'le kim birlik olmak ister ki?



Ben ise tam tersini düşünüyorum. Bu kaos, bu kriz ve savrulma büyük bir fırsat doğuracak ve İslam dünyasında güçlü bir değişimi tetikleyecek. İnsanlar kaostan yorulacak, Batı'nın iki yüzlülüğünde bıkacak ve artık dirlik, düzen isteyecek.


Burada bir “İslam Birliği, İttihadı İslam” doğmasına engel olan şey nedir? Bence bunun en güzel cevabı, Avrupa Birliği'nin tarihinde gizlidir. Avrupa mezhep savaşlarını yüz yıl yaşadı. Tüm dünyayı içine alan Birinci Dünya Savaşı'nda 15 milyon insanın ölümüne neden oldu. Bunun acısı daha dinmeden, İkinci Dünya Savaşı'nda bu kez 40 milyondan fazla insanın ölümüne neden oldular.

Almanların Fransa, İngiltere, Polonya, Yunanistan ya da diğer Avrupa ülkelerine uyguladıkları şiddet ve vahşet, bugün Ortadoğu'da yoktur inanın.


“Kuzey-Doğu-Asya Ekonomik İşbirliği”


Tam o dönemlerde biri,

“Avrupa gelecekte bir birlik olabilir mi?

diye sorsa, cevap ne olurdu? Birlik hayaline kim inanırdı? Hiç kimse. Ama oldu. Savaşın bitmesinden ve 40 milyon ölüyü toprağa gömdükten sadece 6 yıl sonra, 1951'de birlik için ilk adım atıldı ve bugünkü Avrupa Birliği doğdu.

Kaos bir fırsata dönüştü.


Şimdi, Avrupa onca ölümden sonra birlik olmayı başarıyor da, böyle cinnet savaşlar çıkarmayan İslam dünyası neden

başarmasın?

Nedense Avrupa birleşince

“Yeni Haçlı Ordusu”

olmuyor, bilakis çok başarılı bir sosyoloji tezi oluyor da, İslam dünyası birlik olunca, neden ürkütücü şeyler insanların aklına getiriliyor ki?



Peki bu birliğin adına

“Ümmet, İslam Birliği” değil de

, mesela “Kuzey-Doğu-Asya Ekonomik İşbirliği” desek, aklınıza başka bir şey geliyor değil mi? 'Evet' dediğinizi duyuyorum. Bence algılara müdahale

çok eskiden başladı.



İslam İşbirliği Teşkilatı bu hafta Türkiye'de toplanıyor. Bu konuları tartışmak için güzel fırsat.


#Fas
#Kazablanka
#İslam İşbirliği Teşkilatı
#İslam birliği
#ışid
8 yıl önce
İslam birliği bir hayal mi?
Çeşitli haklar
Üç sayılık atış, 3 puan
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar