Meşru müdafaada, 'kim, ne diyecek' diye tereddüt edemeyiz.
eşi benzeri görülmemiş terör saldırı
Bugün acı gerçeği görelim:
Dünya üzerinde hiçbir ülkenin başına gelmeyecek şeyler bizin başımıza geliyor. En kanlı, en tehlikeli terör örgütleri Türkiye'ye karşı birleşti. Bunun ilanından bir gün sonra da Ankara'da bomba patlattılar. Gözümüzün önünde, baharda daha beterini yapmaya hazırlanıyorlar. Bu tehlikeli örgütlerin arkasında dünyanın en güçlü devletleri var. Yani gerçekten dünyada başka bir ülkenin başına gelmeyen şeyler yaşıyoruz.
O zaman bizim bu terör örgütlerine karşı mücadelede Batı normları aramak, Batının mücadele yöntemlerine bakmak ya da oradan örnekler aramak yanlıştır. Çünkü onların başına böyle bir şey gelmedi. Orada olmayan bir uygulama yapmak, dünyada örneği olmayan mücadele yöntemleri denemek bizim hakkımızdır ve kimse de bir şey diyemez. Burada anti demokratik bir şey yapacağımızı çıkarmak da safdilliktir.
Londra'nın göbeğinde, daha geçen hafta, 17 Şubat'taki Ankara saldırısını yapan teröristin posterleriyle PKK yürüyüş yapıldı. Buna ses çıkarmayan İngiltere
PKK'nın tüm finans ve lojistik merkezi haline gelen
PKK'nın ikinci evi haline gelen, bir zamanlar devlet başkanlarının eşi tarafından kucaklanan
.
Terörün hamisi olan Rusya, İran asıl baskıyı hissetmeli.
Bu ülkelerin,
'Türkiye'de olağan üstü hal durumuna geçiliyor, güvenlikçi politikalara geri dönülüyor' diyerek, Batı ile aynı perdeden ses veriyorlar. Neden onlara kulak asacağız anlamıyorum bir türlü?
Fransa, Belçika olağan üstü hal ilan ederken 'kim ne der' diye baktı mı? Eyfel Kulesi'nin önünde silahlı askerler nöbet tuttu mu? Brüksel'e ordu çağrıldı mı? Londra'ya saldırı olduğunda, ABD'ye 11 Eylül saldırısı olduğunda ne yapacaklarını, dünya kamuoyuna mı sordular? Hayır. Doğru bildiklerini çatır çatır yaptılar. Gelen tüm eleştirilere de ,
dediler.
Velev ki yapmamış olsalar bile, bizim yapma hakkımız var. Bu ülke görülmemiş yoğunlukta bir terör saldırısı altında. Hem de IŞİD, PKK, DHKP-C, PYD, YPG, Paralel Devlet ve daha adını bilmediğimiz onlarca çakal çukal örgüt bir arada saldırıyor.
Bir ülkenin başkenti bu kadar saldırıya uğruyorsa ve bunu önleyemiyorsak, şapkamızı önümüze alıp düşünmeliyiz:
Batı bizi anti demokratik görecek, güvenlikçi politikalar hakim oldu diye eleştirecek endişesiyle duramayız, tereddüt edemeyiz. Çünkü demokratlığımızı ispatlamış bir ülkeyiz.
Allah, bu millete öylesine bir direnç gücü verdi ki, yıkılmıyor, ülkesini ayakta tutuyor. Ancak millet artık güçlü bir ses verilmesini, masaya yumruğun vurulmasını istiyor.
Çok şükür bu millet
bürokratların, diplomatl
Türkiye'ye özgü terörle mücadele yöntemini
Bahara hazırlık yapan örgütlere cevabı vermeli.
Değerli arkadaşım Efkan Ala bu sıra en sıkıntılı bakanlardan biri. Eleştirmek istemem, ancak faydası olsun diye yazıyorum. Terörle mücadelede yeni konsept açıklamış, ancak kimse haberdar olmadı. Çok sayıda canlı bomba ele geçirilmiş ve saldırı önlenmiş, cılız bir şekilde anlatıldı, milletin haberi olmadı.
ü basın toplantılarıyla, güçlü iletişim yöntemleriyle bunlar anlatılmalı ve millet de görmeli. O zaman her saldırıdan sonra, 'hükümet neden bunları engelleyemiyor' diye eleştiri yapılmaz.
Hükümetin ve özellikle de İçişleri Bakanlığı'nın tam şu anda büyük bir iletişim atağına kalkma zamanı. Hem de uluslararası. Başbakan Davutoğlu'nun açıkladığı 'Master Plan' ne durumda? Sağlıklı bir şekilde anlatılmalı. Onun içinde hem demokratikleşme hamleleri, hem de güvelik ve iletişim planları vardı. Bunu gür sesle anlatmalıyız.
Şunu da unutmayalım: