|
Aşk sanatçıları da yetiştirilsin artık!

Bir sinema öğrencisi anlatıyor. Beraber büyüdüğüm kuzenim Silvan'da evinden çıkarken Pkk'lı teröristler tarafından şehit edildi haberi gelince okulu bırakıp iki haftalık izin aldım ve memlekete gittim diyor.



15 Temmuz işgal ve darbe projesini gerçekleştirebilmek için ortam olgunlaştırma dönemidir dönem. Yani Kürt halkının çoğunluğu karşı çıksa da bizzat halkı canlı kalkan olarak kullanan hendek terörünün tavan yaptığı ve devletin içindeki ihanet şebekesinin özellikle istihbarat zafiyeti uyguladığı günler.



Fakat sinema öğrencisinin şehidini gömmeye gitmesiyle okulda kimse özdeşlik kurmamış olacak ki hiçbir öğretim üyesi ne başsağlığı dilemiş ne de hatırını sormuşlar.



Bir ay kadar sonra katıldığı bir sinema ödülleri töreninde ise bir belgesel tanıtımına denk gelmiş. Dağlarda grup halindeki kahramanlar olarak gösterilen Pkk'lı teröristleri izlerken salon ayağa kalkıp alkışlamaya başlamış. Çok içi yanmış çok. Ama gözyaşını içine akıtmış.



***


Sinema öğrencisi o vakit idrak etmiştir belki: Köyündeki okulda geçen bir istiklal marşı hikayesi üzerine çektiği kısa filminin dahi “bu neyin propagandası şimdi” denilerek neden hakir görülüp dışlandığını...



Uyurken teröristler tarafından sırtından vurulan polisler de olsa “devlet katliam yapıyor” diyenlerin muhalif olmak adına nasıl vicdansızlaştıklarını yıllardır izliyoruz.



Bu ülkede ilk kez devlet tarafından başlatılmış barış müzakereleri dönemini “barış istiyoruz” diyerek nasıl sabote ettiklerine ve direniş adı altında halk savaşı zulmünü dahi meşru gösterme çabalarına defalarca şahitlik ettik.



Nefret moderasyonu ile direniş olmaz, devlet karşıtlığı sabit veri alınarak adalet ve hakkaniyet eksenli bir muhalefet uygulanamaz diye yazıp çizdiğimiz için geldiğimiz aydın muhalif çevreden nasıl dışlandığımız da ortada.



***


Gencecik kızların eline özgürlük eşitlik adına silah verilip dağa yollanmasının hikayesinin bu ülkede hep direniş ve muhalif duruş olarak kutsanması ne çok heba olmuş hayatın vebalidir! Sadece terörist örgütler adına değil saldırganlık ve terörden direniş ideolojisi üreten aydınlar adına da.



Fakat iki yıl sonra dağdan ölüsü gelen gençlerin uluslararası destekli bir tek filmi dahi yapılamamışken...15 Temmuz direnişini bile faşist diktatörlüğü selamlamak olarak yorumlayan muhaliflerin vicdan iddiasında nice kanlar dökülmeye devam ediyor.



İmdi aydının tavrı elini taşın altına koymaktır diyenler düşünce özgürlüğü adına terörist ve işgalcileri kahraman görmeye ve göstermeye şuursuzca devam ediyor. İtiraz edenler içinde bir kısım vicdanlı ise faşist veya milliyetçi damgası yememek için mahalle baskısına göz yumarak geveleyip duruyorlar. Devletçi gözükmemek adına zulmü direniş olarak görmeye boyun eğiyorlar. Bir tür efsunlanma bu.



***


Elbette devletin içinde bildiğimiz bilmediğimiz onca liyakatsiz adaletsiz iş dönüyor. Bunlara karşı çıkmak hepimizin boynunun borcu. Tek tek her haksızlığın hesabı sorulmalı. Üstü örtülerek zulmü çoğaltanlardan hesap sorulmalı.



Fakat iş bununla bitmiyor ki. Bunları önlemek için uğraşmak yerine ve evladını birlik ve beraberlik içinde kendi düzenini daha adaletli kılmak için yetiştirmek yerine her şeye düşman, nefret dolu, yakıp yıkan muhalifler olarak yetiştirmeyi kahramanlık addetmek vicdani tavır için yeterli değildir.



Çünkü devlet de vatan da biziz. Hepimiz! Gayrı değil ki. Düşman olan kendine, evine barkına, bayrağına, suyuna toprağına komşusuna düşman oluyor. Uzak ve ayrımcı oluyor. Sevebilen yakınlaşırken sevemeyen yabancılaşıyor.



Adalet ve zulüm ekseni için elimizdeki temel kriter sevmek. Nefretin hakim olduğu bir akademik dil ile ne kültür sanatta manevi bir gerçeğin dili kurulabiliyor. Ne de toplumsal hayatın herhangi bir alanında.



***


İktidar kirletiyor ve çürütüyor evet. Kültür sanat yetkililerinin “şimdi sıra bizde” tavrıyla evrensel değerlerimizi ihyâ edemedikleri ve sanat ölçütlerini hakkaniyetle değerlendirmek yerine kendi kesimini kayırmaya meylettikleri ortada. Lakin içinde adalet ve halis niyet olmayan hiçbir sanatçı tavrının da güzellik medeniyetinin ihyasına katkıda bulunacak büyük eserler vücuda getiremediği bir vakıa.



Sinema öğrencisinin şahitliğinden çok ama çok daha vahim onlarca canlı örneğimiz var maalesef.



Gönül istiyor ki devletin zulmüne karşı çıkmakla yetinip nefsini “aydın oldum artık” diyerek tatmin eden gençlerin içinde körüklenen nefret duygusu aşka tahvil edilebilsin. Sevebilenlerin adaletli olabildiği ve sevemeyenlerin zulmettiği bir dünyada sanatın anadilinin aşk olduğu idrak edilebilsin.



Asıl direniş sevmektir. Nefret etmekle gelen direniş ise saldırganlık üretiyor.



Pamuk dede ya da uyuyan prenseslerle mülayim / resmi bir kültür sanat anlayışı 8uoluşturmaktan asla bahsetmiyorum.



Aşka bedel candır. Bir örneğini 15 Temmuz direnişinde gördüğümüz gibi!



Yaşadığı yeri, vatanını, devletini, suyunu taşını toprağını, insanını... Hak için sevebilen adalet kuşağına bürünmüş aşk sanatçısıdır vesselam.


#15 Temmuz
#FETÖ
#PKK
7 yıl önce
Aşk sanatçıları da yetiştirilsin artık!
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!