|
Fetih bitmez!

İstanbul'da fetih kutlamaları belediye etkinlikleri düzeyinde mehteran ile gümbürdetti yıldönümünden önceki geceyi. Fatih ise kırk günlük kuşatmanın son gecesinde orduya bütün meşaleleri söndürün emri vermişti. Gecenin en karanlık anında bir nur kuşatacaktı canından vazgeçmiş onlarca askeri: Onlar aşk eri olmuştu.



Yağmalamaya, işgal etmeye, katletmeye, sömürgeleştirmeye değil: Sessizliğin tefekküre döndüğü o gecenin ardında adalet ile hükmetmeye gelmişlerdi. Var olmaya değil yâr olmaya.



* * *


Bizim Anadolu hisarındaki fetih etkinliği, kuşatma günlerinden önce burada ilk şehit düşmüş olanların tarihi mezarlığından pek uzak olmayan bir meydanda gerçekleşmekteydi. Gün batımından önce mehteran başlamıştı. Gerçi kimileri trafik felç oldu diye homurdanıyordu ama siyasi ve diplomatik terimlerin ötesinde bir fetih ruhu yine de 'Diriliş' müziği eşliğinde canlanmaktaydı bir süredir gündelik hayatın maneviyatında.



Bir parantez açayım. Ülkemizde çeşitli terör örgütleri ölümcül katliamlar yapmaya elbet durduk yerde başlamamıştı. Birileri de bizzat kendi vatanında terörle savaşmaktaydı, kanı dökülmekteydi. Demek ki işgal altında esir gibi yaşamaya karşı direnme hakkı saklıdır ve fetih bunu da içerir. Apaçık fetih bir müjde olarak er meydanında tevhidi ispat edene gelmektedir. Her an.



Diriliş dizisiyle birlikte kılıç satışında da patlama yaşanmaktaymış. Kimileri “milliyetçilik hortladı, vayy gençler şahin kesildi” diye endişe etse bile... Savaşmanın adaleti tesisi etme niyetiyle, yani ailen komşun vatandaşın katledilirken zulme karşı direnme niyetiyle, yaşamaktan önce yaşatma niyetiyle gerçekleştirilmesi haktır.



Evet savaşın mücahade boyutu gündeme bir dizi ile de olsa gelebilmişti. Çünkü insanlığın can fedakarlığı elinde bir kılıç gerektirecek kadar gerçekti. Sanal bir ekranda masum kitleleri tek tuşla havaya uçurmayı kurgu olarak sunanlara karşı kılıç canlı bir semboldü.



* * *


Gelgelelim bizim beldede artık vakit geceyarısını geçmişti ve ilahilerden türkülere, onuncu yıl marşından mehter marşlarına geçilmiş, en nihayet pop müzik konserine dönmüştü şölen. Katılanlar bu kutlamayı bahane etmiş bütün kurtlarını dökmeye ant içmişlerdi anlaşılan. Meşaleler gece boyu sönmeyecek, zulmette nur idrak edilemeyecekti.



Bağırış çağrış, tezahürat, kahkaha sesleri uzadıkça uzuyordu. Fetih ruhu, irfani hava, sessizlik ve tefekkür, canını yok pahasına sur dibinde feda ettiren aşk... Bir yana... Gecemiz işgal altındaydı. Geçmişimiz. Dolayısıyla yarınımız.



Fetih günü Aya Sofya'da yağmaya girişen kimi askerlere izin vermemişti Fatih. Nefsini tatmin niyeti çünkü işgale işaret eder. Fetih ise sözgelimi ganimetin şehrin imarı için harcanması gibidir. Gönüller bitiştiğinde kavuşma olmuş demektir. Esaret ve tahakküm ile değil hürriyet ve dayanışma ile adaletin tecellisi gerçekleşecektir.



* * *



Fetih elbette birilerinin her fırsatta “563 yıldır alamadınız mı bu şehri, bu ne gereksiz bir gövde gösterisi” diyerek alay edip hakir gördüğü bir kavram değil. Fetih, nefsin sınırlı terimlerine hapsedilemez çünkü fethin mahali gönüldür ve gönül genişlemeye devam ettiği sürece fetih de bitmez.



Evet gönül şartnamesiz, vizesiz, gümrüksüz, pasaportsuz, hudutsuz, bariyersizdir. Sevdikçe kuşatılır, genişler. Bu sebeple fetih hiçbir zaman tamamlanmaz. Lakin fethin aşk kadar, yani “canım sana feda olsun ya Resulullah” mertebesinde irfani boyutu da vardır. İrfansız fetih olmaz.



Olursa nefsini tatmin için gece yarılarına dek konu komşunun hakkına girmekten çekinmeyen ve eğlence çılgınlığını gönül ihyâsı ile maneviyat sanan tanımsız yığınlar işgal eder gecenizi. Adalet duygunuz zedelendiği sürece ihyâ olmaz. Gecenin içinde güneşler doğmaz. Miraç ve hicretle ihyâ olmayan şehir nurlanıp Medine-i Münevvere nasıl olacaktır o halde? Medeniyet diye gece gündüz nutuk atarak mı?



* * *


Sanıyorum ki ordu fetihten önceki o gece tüm meşaleleri söndürdüğünde Ruh şehrin kalbine inmişti. Bizim gecemizi bitmeyen gürültülerle dolduran tanımsız bir yığın değildi o ordu. Kalabalık sessizlik içinde gönül cemaati olmuştu. O an bu mübarek belde mânâda mabed olmuştu işte. Belki o geceden açılmıştı Aya Sofya'nın gönlü. Yorgun yüreklerde.



Bir koldan değil her koldan girilecektir gündüz olunca şehre. Ol mübarek belde niyetine. Çünkü ordunun her bir askeri kendi içindeki meşaleyi aşk ile tutuşturmuştur o sessiz gecede. Hakikate şahitlik etmişlerdir.



Şuna vardık: İrfansız fetih olamayacağı gibi arifsiz fatih de olmaz! Akşemseddin olmadan İkinci Mehmed Fatih mertebesine delil teşkil edemezdi ki.



Gerek devlet olarak gerek sivil toplum olarak incitmemek gerek Akşemseddinleri, İbn Arabîleri, Mısrileri o halde. Aşk ve irfan ehli ölmez. Kıyamete dek gönülden gönle canlıdır ol emanet. Tamamlanmadığı gibi fetih; bitmez çünkü fütuhat!




#İstanbul'un fethi
#Diriliş
#Miraç
8 yıl önce
Fetih bitmez!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle