|
İslamcı terör örgütlerinden aşık gönüllere...

Merkel gibi Müslümanların içinde bile İslamcı teröristler yakıştırmasını sıkça kullananlar var. Aslında sorunlarımızın kaynağı burası. Bir yandan elbette Cumhurbaşkanı'nın dediği gibi İslam ile terör bağdaşmaz. Mümin bir kalp asla terörist olamaz, ne kadar radikalleşirse o kadar aşık olur. Sıksan içinden Resulullah çıkar. Hak dostu, ehlullah!



Ama bir yandan da bu gerçeği canlandıran örneklerden / Kuran'la ikiz olmuş insanlardan daha fazla İslamı şiddetle saldırganlık ve terörle gündeme taşıyan terör örgütleri var. Gözümüzün önünde olan nedense hep bunlar.



Veliler, arifler, salihler, tevhid ehli, ilmi ledün sahibi Zatlar, Yunus'lar, Gaybi'ler, Mısri'ler, Mevlana'lar, Karacaoğlanlar, Ruşeni Dedeler, Somuncu Babalar, Yeseviler, nerede geziniyor diye merak edenler de bugün kendilerini bir an önce derviş yapacak bir şeyhe intisap etmiş buluyorlar.



Hiçlik ve yokluğa ermeye, olduğun bütün sıfatlardan soyunmaya gidildikçe Hakka karışma gerçekleşecekken, çabuk yoldan derviş olma / bir şey olma hevesiyle benlik besleniyor, büyütülüyor durmadan. Bu da yeni senlik benlik davalarını getiriyor gündeme. Senin tarikatın, benim şeyhim, şu cemaat, bu yol derken yine tevhidi duruş zedeleniyor, yine araya çizgiler giriyor, ince ve kalın çizgiler.



***


Güzelliğin cevheri her kalpte kendi kımıltısıyla parıldarken, insanı kendi nuruyla buluşturacak gerçeği gönülde değil silahlı örgütlerde görüyoruz. Cahil ve gafil bir bakış bu kuşkusuz. Ama hepimizi kuşatmış durumda. Çünkü önümüzdeki örnekler ve insanlığın içinden geçtiği tecrübe bunu gösteriyor.



Bir yanıyla Batılı aktörlerin kışkırtması, çatıştırma tuzakları filan desek de, hepimiz biliyoruz ki bir yanıyla da din adına masum insanları katlederek kendini canlı bomba yaparak cennete gitme hesabı yapanlar da kendilerine dindar diyor. Bugün Merkel'e “asla İslam ile terör bağdaştırılamaz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan ne kadar haklı olursa olsun, bizzat Müslümanlar'ın nezdinde bile terörist İslamcı örgütler insanlığı katletmeye devam ediyor din adına.



***


“Dini en iyi biz yaşarız, din bizim tekelimizde” diyerek başkalarının imanını kurtarmak için cemaat halinde kendilerini heba ettiklerine inanıyor kimileri de. Ama bu fedakarlık teorisi nasıl oluyorsa hep kendi cemaatindeki yakınların itibarını yükseltti, devlette kadro imkanlarını genişletti, cebini doldurdu. Diğerleri ise kendi düzenlerine tehdit olarak görüldükleri için iftira ve hilelerle uzaklaştırıldı durmadan. Bu cemaat taassubu öyle bir şeydi ki, nedense kendilerinden olmayanın ahiretini kurtarmak kimseyi ilgilendirmedi.



Örnekler o kadar çok ki. Mensuplarından birinin yazdığı kitabı, çektiği filmi veya düzenlediği sergiyi cemaat olarak 'satın alıyor', parasını ödüyorlardı. Fakat kitabı okuma, sinemaya gitme zahmetine katlanmıyorlardı bile. Cemaat olarak topluca mümin olunamadığı gibi sanatsever de, sanatçı da olunamıyordu işte!



15 Temmuz'da komşularının, yakınlarının, kardeşlerinin üzerine nasıl da pervasızca ve hunharca ateş edecek hale geldiklerini gördük. İmdi hal böyleyken, hangi İslam? Hangi din? Müslümanlar olarak cemaatlerin menfaatiyle, devletlerin yüksek çıkarlarıyla, terör örgütlerinin maşalığıyla gündeme gelen dinimizin ne kadarını gönlümüzde yaşıyoruz?



***


Şimdi referandum süreci evetçilerle hayırcılar arasındaki geleneksel rekabetten öteye, muhafazakar camiadaki çekişmelere kilitlenmiş durumda. İnsan şaşırmadan edemiyor: Bunca darbe girişimini, suikast planlarını, düzmece delillerle devletin ele geçirilme operasyonlarını atlatmamışız gibi, Kerbela kurgusuyla Cumhurbaşkanını ve ailesini kanlı bir biçimde katletmeye gidenler püskürtülmemiş gibi, bunca sivil ve masum vatandaş darbe ve işgale boyun eğmediğimiz için teröre kurban edilmemişiz gibi şimdi birbirimizi bıçaklıyoruz!



Fertler iç dünyasını değiştirmezse o toplumu değiştirmez Cenab-ı Hakk. Yunus Emre, “ben gelmedim dava için” diyor. “Siz gelmeyin dava için” demiyor. Çünkü nefsinde Hakkı bulmayanın davası batıl olmaya ve birbirine kan kusturmaya meyyaldir her daim.



***


Gönül terbiyesi ise topluca gerçekleşen bir hadise olmadığından, her nefis kendi yolculuğunu yapmaktadır. Nefsi emmare düzeyinde kalmış biri isterse dini en yüksek mercilerden tebliğ etmiş olsun, aktarımdan öteye geçemez. Tatbikatı olmayan kuru bir aktarımla da iman tamam olmaya yetmiyor maalesef. Bize Kuran'ı mushafından hatmedenlerden öte, onu yaşayanlar lazım.



Güzel ahlak ile tamam olacak din, ferdin nefs eğitimini yani terbiyeyi kabul etmesiyle başlar. Nefsini safiye mertebesine getirme yolculuğu tamam olmadan vaaz ettiğimiz din, nefsimizin geldiği düzeyi yansıtır en fazla. Kimi terör estirir, kimi güzelin cevherine yaklaşır, güzel olur, güzeli yansıtır. Radikal örgütlerden radikal aşıkların gönlüne dikenli yollar var vesselam.


#Recep Tayyip Erdoğan
#Angela Merkel
#Cumhurbaşkanı
#15 Temmuz
٪d سنوات قبل
İslamcı terör örgütlerinden aşık gönüllere...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi