|
Bu mu sizin ittifak anlayışınız, bu mu baba-oğul ilişkiniz?


Erdoğan’ın başını çektiği ittifak karşısında yenilen Kılıçdaroğlu’nun liderlik ettiği ittifak oldu. O ittifakın resmi-gayrı resmi tüm bileşenleri yani.

Kemal Bey şimdi neden yalnız?

Mağlubiyet öksüz ve yetimdir de o yüzden.

Galibiyetin sahibi çok olur ama mağlubiyet sahipsizdir.

Kemal Beyin yaşadığı trajedinin tam olarak tanımı bu işte!

Kemal Bey galip gelseydi ittifakın bilcümle unsurları başlarını uzatırlardı. Şimdi hepsinin başı kuma gömülü. Dilleri susmak nedir bilmezdi. Şimdi o diller suskun.

Kemal Beyi sabah-akşam televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde ve sosyal medya mecralarında öve öve bitiremeyenler şimdi zehir zemberek suçlamalarda bulunuyorlar, istifa çağrılarında bulunuyorlar. Sanki kendileri pir ü pakmış gibi. Sanki kendileri o yenilen ittifakın militan aparatları değilmiş gibi. Sanki bir tek yenilen Kemal Beyin kendisiymiş gibi.

Oysa hep birlikte yenildiler.

Kaffesi birden hezimete uğradı.

Ama şimdi oturdukları yerden değişim diyorlar, istifa naraları atıyorlar.

Öngörülerinin tümü boş çıkanlar, bir demokrasi kahramanı olarak ilan ettikleri Kemal Beyin mutlak galibiyetle sandıktan çıkacağını haykıranlar, hızlarını alamayıp devr-i sabık yaratacaklarını pervasızca ilan edenler şimdi kalkmış Kemal Beyi diktatör ilan ediyorlar. Kemal Bey için “Seninle olmaz, çek git!” diyorlar.

O malum gazeteciler, televizyoncular, sanatçılar ve aydınları ağız birliği etmişçesine aynı nakaratı tekrarlıyorlar.

Kemal Bey ise koltuğunu bırakmamakta kararlı.

Hani demokrasi getirecektiniz?

Hani tek adam rejimine son verecektiniz?

İnsan kendi iddiaları üzerinden vurulurmuş.

Apaçık görüldü.

***

Hiç kimse özeleştiri vermiyor.

Ne Kemal Bey ne de dün en azılı destekçileri iken bugün Kemal Beyin karşısına dikilenler.

Dünün militan destekçileri bugünün militan muhaliflerine dönüştüler.

Dün Erdoğan gitsin Kemal Bey gelsin diyenler bugün Kemal Bey bırakıp gitsin diyorlar.

Siyaset seçim öncesinde de sonrasında da ilginç savrulmalara ve hizalanmalara sahne oldu. Bu savrulmaların veya hizalanmaların merkezinde ilkenin olmaması önemle not edilmesi gereken hususların başında geliyor.

İlkesizlik, siyaseti ahlaken de çürütüyor.

***

Hep birlikte yenilenlerin birlikte yenilgiyi omuzlayıp hesap vermeleri gerekirken, hiç kimsenin o yenilgide kendine düşen payı kabul etmeyip bir diğerini pişkince suçlamaya yönelmesi, sizce de pek bir manidar değil mi?

Böyle mi olur yol arkadaşlığı, bu muydu yol arkadaşlığınız?

***

Söylemek bile gereksiz: Niyetim ne Kemal Beyi savunmak, ne de Kemal Beyin koltuğunda ısrar eden tutumunu haklı göstermek değil elbette. Olamaz da.

Çünkü Kemal Bey her anlamda yenilen biridir. Baş kimse, asıl sorumlu da olur.

İstifa edip etmemesi gerektiğine dair söz söylemek bana düşmez. Çünkü yenilmesi için sahada gece gündüz çalışmış biriyim. CHP içindeki değişim konusunda konuşmayı da siyaseten kendimiz açısından yanlış bulurum. Bu konu CHP içi bir konudur. Kiminle yola devam edeceklerine de bırakalım onlar karar versinler. CHP içindeki bir hesaplaşmanın durduk yere tarafı olmak zaten akla ziyan. Başka işimiz kalmadı da CHP’nin nasıl dizayn edilmesi gerektiğine dair fikir mi imal edeceğiz?

Kemal Bey yenilmiştir. Ama Kemal Beyle beraber hareket eden bilumum partiler de yenilmiştir. Bu yenilgiden ders çıkarıp çıkarmamak onlara kalmıştır. O konuda söz söylemek bize düşmez. Onlara akıl vermek de vazifelerimiz arasında bulunmuyor.

Ama ittifak anlayışlarına veya baba-oğul ilişkilerine ayna tutmak elbette bize düşer. Çünkü bu konuda sergiledikleri tutum, ilkesel siyaset adına ilginç ve üzücü bir durum oluşturuyor.

Kemal Bey kazansaydı makam bölüşecek olanların veya Kemal Bey sayesinde hak etmedikleri vekil sayısı elde edenlerin bugün Kemal Beyi yenilginin tek müsebbibi olarak görüp yalnız bırakmaları yol arkadaşlarının seçimi konusunda nasıl dikkatli davranmak gerektiğine dair hepimize bize düşündürücü dersler sunuyor.

Şimdi sormanın tam vaktidir: Sahi bunlarla mı ülke yönetilecekti?

Doğrudan Kemal Beye soralım: Bunlarla mı ülke yönetecektiniz?

Sizi kaybettiğiniz günün ertesinde sırtınızdan hançerleyen İmamoğlu gibi oğullarınızla mı ülke yönetecektiniz?

Milletimize bir kez daha teşekkür etmek gerekir. Derin ferasetiyle ülke yönetimini bu ittifakın eline bırakmadığı için. Yoksa ülke bu ittifak anlayışıyla tam bir felaketin içine sürüklenmiş olurdu.

Umarım CHP’liler bu Erdoğan düşmanlığı eksenine oturtulmuş devşirme siyasetiyle yenilgiden başka bir sonuçla karşılaşmayacaklarını anlamışlardır.

***

Sanki kaybedenlerden biri kendisi değilmiş gibi İmamoğlu’nun kalkıp Kemal Beyin koltuğuna göz dikmesi ve kendinden değişimin mimarı olarak söz etmesi ne kadar da tuhaf.

Hani ortada bir başarısı olsa.

Sözgelimi, İstanbul’da vâdettiklerini yapan başarılı bir belediye başkanı olmuş olsaydı, bu başarısını siyasete tahvil etmesine kimsenin itirazı olmazdı.

Veya arkasında alkışlanacak bir siyasi tecrübesi ve başarısı olmuş olsaydı veyahut da Kemal Beyle Cumhurbaşkanı Yardımcısı sıfatıyla afrayla tafrayla sahaya inmemiş olsaydı kendisine şans verilmesi halinde CHP’yi zafere taşıyacağına inanılırdı.

Ama bugünkü pozisyonu tamamen farklı.

İstanbul’da başarısız ve sahada Kemal Beyle yenilmiş biri sadece.

Dahası, kendisini İstanbul belediye başkanlığına taşıyan liderine karşı en ufak bir sadakat ve vefa duygusuna sahip olmayan, kişisel iktidarı için her şeyi yapmaktan kaçınmayacak narsisist biri olduğu algısı, İmamoğlu’na ilk başlarda duyulan güven duygusunu büyük ölçüde aşındırmış durumda.

***

Kemal Beyle Ekrem Bey artık karşı karşıyalar. Bundan sonra dikiş tutmaz ilişkileri.

Oğul, babanın karşısına dikildi.

Meral Hanım ve diğerleri suskun.

Oysa onlar da siyaseten yenildiler.

Bir tek kazançlı çıkanlar, kendi amblemleriyle girmiş olsalardı belki de tek vekil çıkaramayacak olanların Kemal Bey sayesinde mecliste kazançlı çıkan partiler.

Kemal Bey rahmetli Deniz Baykal’ı yalnız bırakmakla yetinmemiş onu bizzat devirmişti.

Şimdi yaptığı şeyle sınanıyor.

Şimdi oğul İmamoğlu kılıcını çekmiş durumda.

Ama görünen o ki Kemal Bey gidici değil. Çünkü onu CHP’de tutan çok güçlü bir damar var. O damar İmamoğlu gibi birisinin gelmesi halinde iktidarını kaybedeceğini biliyor. Bir daha da CHP içinde Kemal Beyle sağlanan iktidarın elde edilemeyeceğini görenlerin direnci, değişim taleplerini akamete uğratacağa benziyor.

Görünen o ki Kemal Beyi ölümüne koruyacak olan o damar bugün partinin asıl sahibi.

İmamoğlu’nun siyasi akıbeti ne mi olur?

Lafın tamamı akıllıya denmez.

#Siyaset
#Politika
#CHP
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Ekrem İmamoğlu
#Mehmet Metiner
1 год назад
Bu mu sizin ittifak anlayışınız, bu mu baba-oğul ilişkiniz?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi