İyiler ölmez

04:007/01/2017, Cumartesi
G: 17/09/2019, Salı
Mehmet Şeker

Kapı açıldı, biri içeri girdi. Onunla beraber yağmurun kokusu, fırtınanın ayazı. Kahveci Hacı Kadir uzun süpürgenin sapına dayanarak gelene baktı.



Biraz ürperdi ama renk vermedi.



Ne de olsa gecenin bir vakti



Saç-baş birbirine karışmış, sırt çantası taşıyan bir garip adam. Üstelik sakallı. O yıllarda memlekette sırt çantası yoktu. Demek bu adam yaban ya da turist. Orada öylece gözlerini kısmış duruyor, dimdik Hacı'ya bakıyor.



Kadir Usta Hacc'a gidip geldikten sonra saldığı akı karasından fazla sakalını kaşıdı.



Sessizlik ortamı gerdi.



Kadir Efendi eski kulağı kesiklerdendi. Babadan kalma Cihan Otel ve Kıraathanesi'ni işletiyordu. Sakalı salmış ama delikanlı günlerinden kalma meşin bilekliği sağ kolundan çıkarmamıştı.



Bu küçük taşra kentinde gelenek böyle idi. Yaş kırka varıncaya kadar her bo.. ye, vur-kır sana delikanlı desinler, lâkin Hakk'a riayet et, sonra dost hayatı, alkol falan neyse fırtına evlenince diner.



Yaş kırk dedi mi doğru Hacc'a. Dönünce sakalı salıp, takkeyi başa geçirip, mescitte en ön safta yerini alırsın.



Kadir de bu köprüden geçmiş namlı kabadayılardandı.



Gün biter, gece biter, müşteriler gider, garsonlar gider, Kadir son bir defa dükkânı süpürür, sobayı kontrol eder, Kıraathane'ye bitişik otelin kâtibini uyandırıp tenbihatını yapar, sonra gönül huzuru ile evine giderdi.



Gececi takımından idi, eski alışkanlık. Sabah namazından sonra yatar, geç uyanır, sıkı bir kahvaltı yapar, kahveye öyle gelirdi.



Çenesini süpürgenin sapına dayayıp seslendi.



- Hoş geldin ağa, buyur.



Karşıdaki bu sıcak daveti bekliyormuş demek, hemen geldi, henüz tam sönmemiş olan koca sobanın başına çöktü. Sırt çantasını çıkardı, iri deri valizini masaya dayadı. Bu valize de dikkat. Başında bir deri kasket, sırtında lacivert yağmurluk vardı.



Üstünden başından akan sular tahta döşemede kendine bir yol bulmuş, Kadir'in süpürgesinden kurtulan kibrit çöplerini, sigara izmaritlerini yüklenerek kapıya doğru akmaya başlamıştı. Kapı altında bir delik, delikten sonra dökme demir boru, bunlarla yürüyen bir hat, en dipte kanalizasyon. Dışarda fırtına uğulduyor, yağmur şehrin üzerine kırbaç gibi iniyor.



Garip misafir şapkayı masaya koydu, ıslak ve uzun saçlarını parmaklarıyla geriye doğru taradı, yağmurluğu çıkarıp bir sandalyeye astı, üstünde siyah bir boğazlı kazak vardı. Kadife pantolon ve askeriye işi botlar. Buralarda bu botlara rastlanmaz, Amerikan pazarından alınmış, ikinci el, ama beton gibi on yıl giysen eskimez.



Ellerini oğuşturup sobaya uzattı, üşümüş belli.



- Trenden indim, dedim buralarda bir kahve bir otel var mı? Dediler bu saatte anca Hacı Kadir'in ora açıktır, o da şansına.



- İsabet, ben de süpürüp çıkıyordum. Hayırdır, yolculuk nerden?



Garip misafir eliyle müphem bir işaret yaptı.



- Gezginim ben.



- Turist mi?



- Yoo!



Yüzüne bir hüzün çöktü.



- Rüzgârın önüne düşmüşüm işte.



Kadir bayağı meraklanmıştı. Süpürgeyi masaya dayadı, bir sandalye çekti.



- Senin karnın açtır şimdi.



Karşıdaki gülümsedi.



- Halden anlıyorsun Hacı abi.



- Hacı olduğumu nerden anladın?



- Paçalarından akıyor be!



Kadir bu garip adamı sevmişti. Bir kahkaha patlattı.



*


2016 hışımla geçince, o patırtı içinde biz solgun bir yaprak gibi savrulunca, kaderle keder karışınca, aylar günleri önüne katıp kovalarken, bir baktık ki yıl bitivermiş de 17 yıldır geleneğimiz haline gelen bir işi unutuvermişiz.



Her sene Mustafa Kutlu kitabı çıkar ve biz de burada onu şerefle misafir ederiz. Bu sene işte o âdetimizi (bu sene değil, geçen seneki aslında) gecikmeli olarak yerine getiriyoruz.



“İyiler Ölmez”


#Kahveci Hacı Kadir
#Mustafa Kutlu
#İyiler Ölmez