|
Terörden daha önemli

İstanbul'da bir Halk Ekmek bayii işleten bir kardeşimizin, ekmek kulübesi içinde bir sandalyesi var.



Ara sıra oturup dinlenmek, müşteri beklerken iki satır bir şey okumak için kullanıyor.



Büfenin önceki sahibinden kalan bir koli kitap alt rafta duruyor.



Abonesi olduğu dergilerin yeni sayıları da elinin altında.



*



Geçenlerde yaşlı bir kadın gelmiş.



“Aaa…” diye bağırmış.



Bizimki anlayamamış ne olduğunu.



“Ne oldu teyze?”



“Aaa… Hayret ettim vallaha. Tıpkı benim sandalyelerden.”



Bir ithamla karşılaşacağını düşündüğünden, açıklama yapmaya hazırlanmış ama teyze sözün gerisini daha çabuk getirmiş.



“İşte bunlardan benim yazlıkta bir takım var.”



“Eee… İyi… Ne güzel. Güle güle kullanın.”



“Nereden aldın evladım sen bunu?”



“Büfeyi devraldığımda buradaydı. Kendim almadım.”



“Eh…”



“Ekmek?”



“Ver iki tane. Biri kepekli olsun.”



“Buyurun.”



“Yalnız benim aklım sandalyede kaldı.”



“Nasıl?”



“Şimdi yazlıktaki sandalyeler daha önce evdeydi. Yazlık alınca oraya götürdük. Biraz yüzleri eskidi. Onlara yeni yüz yaptırmak istiyordum.”



“Yaptırın. Yeni gibi durur.”



“Yalnız bundan ölçü almak gerekir. Bizim mobilyacıya söyleyeyim de gelip alsın.”



“Olur teyze.”



*



İki saat geçmeden marangozun çırağı gelmiş.



“Usta sandalyeyi istiyor.”



“Gelsin, ölçüyü burada alsın.”



“Olmaz abi. Çok işi var. Bana sandalyeyi al gel dedi.”



“Pekâlâ, al bakalım. Ne zaman getirirsin?”



“Bir saat sonra getiririm.”



Çocuk sandalyeyi omzuna vurup götürür.



Gidiş o gidiş… Bekle ki gelsin.



Bir gün geçer, iki gün geçer… Bir hafta tamam olur. Ortada ne teyze var, ne mobilyacı, ne çırak.



*



Hiç biri olmasa da elde internet diye bir şey var.



Açar, bakar, mahallede bir mobilyacı bulur.



Hemen telefonla arar.



İsmini cismini bilmediği halde doğrudan konuya dalar.



“Benim sandalyeyi ne zaman göndereceksin usta?”



İsabet, mobilyacı odur.



Teyze tatile gitti de, hemen gönderecektim de, işler çoktu da…



“Gönder abicim. Bekletiyorsun bak bir hafta oldu.”



Tamam, hemen gönderiyorum.



*



Aradan iki saat geçmesine rağmen sandalye gelmeyince, bizim eleman tekrar arar.



“Sandalye gelmedi.”



“Hemen yolluyorum, kusura bakma. Şimdi çıkıyor, şimdi…”



Yarım saat sonra sandalye gelir.



Bazen gazetelerde, televizyonlarda “Bir şişe gazoz için cinayet işlendi. On lira için adam yaralandı…” gibi haberlere rastlarız.



Oturduğumuz yerden “Cık cık cık” eder, “Bir gazoz için cinayet işlenir mi?” diye söyleniriz.



İşlenmez elbette.



Fakat gidin sorun bakalım, mesele bir gazoz veya bir sandalye mi sadece?



Verdiğin sözü tutmak nerede?



İnsana saygı duymak nerede?



İşini düzgün yapmak nerede?



*



Emin olun, bu konular (dürüslük ve temizlik) terörden bile önemli.



Terörü bir şekilde çözer hallederiz.



Fakat bu işlerdeki aksaklıkları oturtamazsak, yazık bu memlekete.



Adam Avrupa ülkelerini gezmiş görmüş, ”Oralar şöyle temiz, böyle düzenli… Adamlar nasıl dürüst çalışıyorlar bilmem ne” diye ahkâm kesiyor.



Sonra bakıyorsunuz, aynı kişi sahilde yürürken veya bankta otururken yediği ay çekirdeklerinin kabuklarını yere atıyor.



Bence onları da topuğundan vurmakta fayda var.



Hatta törenle Taksim meydanında vuracaksın ki ibret-i âlem olsun.


#İstanbul
#Terör
8 yıl önce
Terörden daha önemli
Kim o?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü