|
Ahmet Hamdi Akseki Camii

"Gezi Olayları" hakkında haddinden fazla yazıldı. Ben burada meseleye konu olan bina hakkında bir iki şey söylemek istiyorum.

Gezi Parkı"na daha önce orada bulunan Taksim Kışlası yapılacak denildi. Sonra AVM olacağına dair haberler çıktı. Ardından, hayır kültür merkezi, din-lenme alanı olacak dendi, vesaire.

Taksim Meydanı o kadar büyük değil. Etrafında yüksek yapılar var. Tek yeşil alan "Gezi". Oraya değil bina yapmak, mümkünse var olanları yıkıp, ağaç dikmek gerekir. Nitekim bu yapılmıştır. Ve bana göre bu iş de bitmiştir.

Asıl derdim o değil. Taksim"de cami yok.

Bir ufak Ağa Cami (Ki o da restorasyonda galiba), bir de Maksim"den aşağıda yüz kişilik bir kat. Millet sokakta namaz kılıyor. Bunun yazı var, kışı var; yağmuru var, karı var. Taksim kalabalık bir yer, cami acil ihtiyaç. Ben Sayın Başbakan"ın yerinde olsaydım camiyi Çamlıca"ya değil, Taksim"e yapardım. Zaten yeri hazır, hatta vakfı var. Öteden beri tartışılmıştı.

Gelelim Ankara"da Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından inşa ettirilen Ahmet Hamdi Akseki Camii"ne.

Ne yazık ki bu müstesna eser hakkında şimdiye kadar bir yorum yapılmadı, benim görebildiğim dişe dokunur bir yazı yazılmadı. İşte biz böyle kıymet biliyoruz. Yazık.

Oysa ki bu eser öteden beri hedeflenen "cami mimarisinde geleneğin pençesinden kurtulmak" konusunu neticeye başarıyla ulaştırmış; hem geleneği sürdürmüş, hem de onu yenilemiştir. Gelenekten kurtulmak pek de makbul bir şey değildir. Tıpkı geleneği taklit etmek gibi. Gelenek taklit ile kalırsa kurur, etkisini kaybeder. Onu sürekli yenilemek lazımdır. Tabii bu yolda abuk-sabuk fantazyalar, sürrealist işler ile değil.

Ahmet Hamdi Akseki Camii bence durgun ve temiz suda bir su kabarcığı gibi duru, şeffaf ve uçucu olmuş; bir mimari başarıya imza atmıştır.

Geleneğin kavisli kubbe çizgileri ile yeniliğin köşeli hatlarını birleştirmiş, âdeta "kubbeyi yere indirmiştir".

En beğendiğim tarafı kubbe hakimiyetinin cephelerle dengelenmesidir. Cephelerdeki sütunvari pencere inişleri o satıhlara bir şeffaflık vermiştir. Bunu Mimar Sinan"ın Edirnekapı Mihrimah Camii"nde görebiliriz. Cephelerin neredeyse yekpare pencereleri iç mekanı ışık seline boğar.

Bu camide tasarım olarak "avize" kullanılmaması bile başlı başına devrimdir. Kubbe kasnağından ve yan kubbelerden gelen ışık, zemindeki Turkuaz halıya çarparak iç mekânı bir ışık havuzuna döndürüyor.

Cepheler ve iç içe geçen yan kubbeler Sidney"deki Opera binasını hatırlatıyor ama taklit etmiyor. Minareler beyaza yakın gri-taş ve tek şerefeli. Şerefe-lerde caminin tamamına yayılan sadelik görülüyor.

Sadelik iç mekanı da kapsıyor. Mimari unsurlar ve tezyinat ile kullanılan renkler bunu tamamlıyor. Turkuazdan, Marmara mermeri grisine kadar mavi ve yine başak sarısından mermere kadar giden sarılar hakim renkler.

Elbette hatlar siyah üzerine sarı yazılmış. Kubbede Hattat Hüseyin Kutlu"nun kotardığı "çarkıfelek" bir harika ve bir ilk. Tüm âyetler ve şekillerin zâhiri ve batınî mânaları var. Duvarları kaplayan Selçuklu yıldızları abartılı değil. Ufak çaptaki levhalar bu zarafeti tamamlıyor.

Caminin alt katında namaz vakitleri dışında halkın ailece vakit geçirebileceği sergi vitrinleri, el sanatları kursları ve sosyal mekânlar var. Mekânda huzur veren bir şadırvan ve havuz bulunuyor.

Tek takıldığım nokta cami müştemilatına yapılan kübik binaların hantallığı. Yoksa peyzaj çok güzel. Cami altı bin kişi alıyor, cenaze namazında bu ra-kam otuz bin kişiye çıkıyor.

Işıklandırması ve gece görüntüsü de harika olan bu caminin tüm özelliklerini (Çiniler, kündekâriler, sedefler, hatlar, vitraylar, füzyon cam, vb.) bu kısa yazıda ifade etmek güç.

En iyisi gidip görmek.

Cami eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu"nun gayretleri ile vücut buldu. Başta Mimar Salim Alp olmak üzere bu esere pek çok sanatçı emek verdi.

Hatlar Hüseyin Kutlu"nundur. Özel çiniler Mehmet Koçer tarafından hazırlanmıştır.

Sedef kakma işler Hilmi Emekli ve ekibi tarafından yapılmıştır. Tezyinatın başında Nakkaş Semih İrteş vardır. Yine bu alanda Mimar Merih Şengül ile Mimar Sonay İlbay"ı zikretmeliyiz.

Vitraylar tifany tekniğinde olup sanatçı Şekip Oğuz tarafından tasarlanarak uygulanmıştır. Füzyon camları yapan sanatçı Cumali Özdeş"tir. Aydınlatma tasarımcısı Ayrım Yaser Talu"dur. Akustik çalışmalarını projeyi gerçekleştiren Ender İnşaat akustik danışmanı Prof. Dr. Mehmet Çalışkan"dır.

Çevre düzenlemesi için Belediye Başkanı Melih Gökçek"e teşekkür borcumuzdur.

Bu nadide esere başka pek çok isim emek verdi. Hepsine teşekkür ediyoruz.

Ahmet Hamdi Akseki Camii mimaride "geleneğin yenilenmesi", "gelenekten yararlanma" konularında başarılı bir adımdır. Örnek alınarak yeni özgün eserler beklediğimizi belirtelim.

11 yıl önce
Ahmet Hamdi Akseki Camii
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi