|
Bürokrasi

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz Salı günü kaymakamlara konuştu. Erdoğan konuşmasında “Statükonun gardiyanlığını yapan bir bürokrasi ülkeye sadece patinaj yaptırır” dedi. Bürokrasi bahsine, Özgür Mumcu'nun dünkü Cumhuriyet Gazetesi'nde yaptığı gibi Falih Rıfkı Atay'ın yazmış olduğu Zeytindağı'nı örnek göstererek girebilir, Osmanlı bürokrasisinin ne kadar da hantal olduğundan, ne derece kötü işlediğinden bahsedebilirsiniz elbette. Ama analiziniz hem eksik kalır, hem taraflı olur.



Zira bürokrasi bahsinde sadece Osmanlı bürokrasisinden şikayet etmek, Cumhuriyet bürokrasisini ya hiç bilmiyorsunuz, ya da biliyor olsanız bile durumdan memnunsunuz anlamına gelir. Çocuklara bile sorsanız, bürokratik yapılanmanın Osmanlı'nın son dönemlerinde başladığını; ama bürokrasinin pik noktasına varmasının, hatta oligarşik bir baskı mekanizmasına dönüşmesinin Cumhuriyet döneminde sözkonusu olduğunu bilir.



Eğer “Cumhuriyet'e toz kondurmayalım, Osmanlı'ya fırsat düştükçe vuralım” taifesinden değilseniz, edebiyattan bürokrasiye verilecek en şahane örneğin Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü olduğunu da teslim edersiniz.



Tanpınar'ın eseri aslında Türk toplumuna yönelik ironik bir modernleşme eleştirisidir. Modern bürokratik kurumlara yapılan bu eleştiride bu kurumların ortaya çıkışını, nasıl bir işleyişe sahip olduklarını ve bu yapılanmaların modern dönem öncesi kurumlarla nasıl bir bağa sahip olduğunu anlatır. Tanpınar okuyanları her bir satırda güldürür, ama acı acı…



Bürokrasi'nin ortaya çıkışıyla modernizmi birbirinden ayırt etmek mümkün değildir sahiden de. Daha ondokuzuncu yüzyılın başında bürokrasi kavramından bahseden Weber'e göre, bürokrasinin ortaya çıkışı rasyonalizasyon süreciyle doğrudan ilgilidir. Weber gerontokratik, ataerkil ya da patrimonyal otoriteye karşı bürokratik otorite kavramını öne sürmüş ve modern dönemde bürokrat sınıfın rasyonelitenin temsilcisi olacağını öngörmüştür. Modern olmayan her türlü iktidar biçiminin karşısına modernizm adına çıkarılan bürokrasi, yasal otoritenin devletle vatandaş arasındaki temsilcisi sayılmış, birbiriyle tutarlı somut kurallar bütününden ibaret telakki edilmiştir. Bürokrasi, gayri şahsi bir düzendir. Buna göre, kurallar bağlanmış ve sürekli resmi işlevler bürokrasi sayesinde örgütlenecektir. Avrupa'da ve Batı'da bu tanım işledi de…



Ama Türkiye'de modernizm nasıl kendinden farklı algılandıysa, bürokrasi de olduğundan başka bir anlama geldi. Bürokrasi, Türkiye'de rasyonel örgütlenme biçimi olmaktan çok hantallığın, yan gelip yatmanın, adam kayırmacılığın, torpilin, icraat yerine icraatı engellemenin adresi oldu. Bürokrasiye tıpkı modernlik uygulamalarında olduğu gibi taşıması gerektiğinden fazla rol yüklendi. Bürokrasi Türkiye'de bir oligarşiye dönüştü.



Seçilmişin yasal otoritesinin ve sorumluluklarının kanunlar çerçevesinde vatandaşa ulaştırıldığı, bu otoritenin vatandaş nezdinde somutlaştığı yerler olması gereken bürokratik yapılar, giderek atanmışın ideolojik kaprislerinin, bu kaprisler uğruna hizmet vermeyi ya reddetmesinin ya yavaşlatmasının, devlet kibrinin adı oldu. Yanlış anlaşıldı, bürokrasiye Türkiye'de kendi işi değil rejim bekçiliği yaptırıldı.



Oysa bürokrasiden bahsederken rasyonaliteden, bürokratik örgütlerdeki memurların vatandaşın hizmetini seçilmişler adına üstlenmesinden ve görevini hızlı, akılcı biçimde yerine getirmesinden, yasal otoritenin temsilcisi olmaktan söz etmemiz gerekirdi. Kişisel ögelerden arınmış, kurallara dayalı, rasyonel olarak işleyen bir model olması gerekirdi.



Oysa Türkiye'de bürokrasi, hantallığın, tembelliğin, iş bilmezliğin adresi oldu.



Erdoğan'ın “Statükonun gardiyanlığını yapan bir bürokrasi ülkeye sadece patinaj yaptırır” sözünden çıkarak O'nun tek adam olma hevesi taşıdığına kanaat getirmek de ancak Özgür Mumcu ve benzerlerinin varabileceği bir sonuç. Zira Erdoğan'ın bürokratik kurumlardaki görevlilerden istediği, kanun dışına çıkmak değil, kanun içinde inisiyatif alarak vatandaşın hayatını kolaylaştırmak; rejim bekçiliği yapmak değil, kanunlar çerçevesinde yasal otoriteyi temsil etmek; yan gelip yatmak değil, iş yapmaktı.



Bu, ideoloji gözlükleri çıkarılınca, zihniyetin ağır perdesi bir parça aralanınca bile görülebilecek derece açıktı.


#Bürokrasi
#Osmanlı bürokrasisi
#Falih Rıfkı Atay
8 yıl önce
Bürokrasi
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi