|
Mecidi bu acımasızlığı hak ediyor mu?

Yönetmen Mecid Mecidi'nin Peygamberimizin (SAV) hayatının ilk 13 yıllık bölümünü, yani çocukluğunu anlattığı Hz. Muhammed Allah'ın Elçisi adlı filmi nihayet görebildim. Doğrusu filmi; bir hafta günü, 17.30 seansında, özellikle kıyıda köşede kalmışlardan seçtiğim orta boy bir AVM'de tek başıma izleyeceğimi düşünüyordum; ama beklediğim olmadı, salonun neredeyse yarısı doldu -ki bu hafta sonu seansların ful olduğu anlamına gelir-, ilginçtir izleyici grubunun, yaş ve sınıf yelpazesi de genişti. Genç sevgililerden tutun; sinema salonu ritüeli davranış kodları acemisi oldukları her hallerinden belli olan dindar orta ve üstü yaşlı evli çiftlere, tek çocuğunu kapıp gelmiş single annelere, ergenlere, 20'liklere, tek kadın ve erkeklere dek...



Filmden önce gündeme fırtına gibi düşen o tartışmayla başlarsam; şahsi kanaatim görüşüm Peygamber'in böyle bir yapıt için bile resmedilmesinin efdal/şık olmayacağı yönünde. Ama bildiğim kadarıyla bununla ilgili Kur'ani bir hüküm de yok. Kutsal kitabımızda vurgulanan Peygamber'in (SAV), senin benim gibi bir ben-i adem olarak, bir anne ile bir babadan dünyaya gelmiş olmaklığıyla insanlığa örnek teşkil ettiği...



Ama yine de biz, Hz. Peygamber'den bahsederken bir arkadaşımızdan bahseder gibi ifadeler kullanmayız, O'na salat ve selam getiririz. Peygamber'i herhangi bir surete büründürmeyi zul sayarız. Zira bu edebe aykırıdır. Sırf şirke -düşme bile değil- yaklaşma kaygısı nedeniyle tarihi boyunca güzel sanatların çoğundan uzak duracak denli hassas, nazik, müeddeb bir yaşam geleneğinden geliyoruz. Osmanlı'dan… Sözgelimi, Müslümanların evinde heykel bulunmasına alışık olunmayan bir iklime sahibiz. Dolayısıyla filme gösterilen tepkiyi çok anlaşılır buluyorum, hatta kısmen katılıyorum.



Gelgelelim Mecid Mecidi'nin filmde yaptığını ajandalara, İslam'ı yıkmalara filan bağlayanlar da abartıya, haksızlığa varmaktan imtina etmeli. Anlatılan direkt olarak portre, dolayısıyla Peygamber'in neredeyse her sekansta yer alması gerekiyor. Yönetmen bu sahneleri, Peygamber'in suretini birebir göstermeden, profilden, sırttan ya da üstten, uçuşan masalsı dokunuşlarla –bence- iyi kotarmış. “Peygamber'i kısmen de olsa bir insan suretinde tarif ederken Hz Ali'yi göstermemesine ne demeli?” diyenlere, yönetmenin Farisi Şii olduğunu hatırlatmak ve “ne bekliyorduk ki? Madem o kadar rahatsızdık, Sünniler olarak biz çekseydik de dünya doğrusunu öğrenseydi?” demek isterim.



Her sanatçının eserine kendi perspektifini yansıtması demek, kendi kültürünü yansıtması demektir zira ve Mecidi'nin yaptığı da tam olarak budur. Ama yönetmenin nihai hedefinin İslam'ın mahfı ya da peygambersiz bir din tesisi olduğunu sanmıyorum. İlk yarı bitip de antrakta çıkarken, kalbimden geçenler sadece ve sadece, “keşke o dönemde yaşasam, Allah Rasulü'ne (SAV) ilk inananlardan biri olsaydım, O'nun varlığı gönlümüzü de dünyamızı da cennete çevirirdi” düşünceleriyse ve pek çok kişinin benzer şeyler hissettiğini biliyorsam, Mecidi'nin filmi yerine, yani gönüllere ulaşmış demektir.



Filmdeki mucize bolluğu ve nurlar da eleştirilebilecekken, eleştirmemeyi tercih ediyorum. Nitekim İslam peygamberi, denizden karaya balık yağdırmadıysa, kaynaklardan öğrendiğimiz ve inandığımız gibi, onu fersah fersah sollayacak mucizeler gösterdi. Sırf Peygamberliği, sırf ümmi olduğu halde, Kur'an-ı Kerim'in kalbine ilka edilmesi bile yeterince büyük bir mucize zaten kanaatimce…



Ancak. Filmin akış tekniğinde, yapımın tüm başarısına sirayet edecek denli büyük bir sorun var. Sadece akış tekniğinde de değil, parça parça son derece görkemli sahneler bir araya geldiğinde, eseri görkemli yapamıyor. Mecidi, efsanevi sahneler çekmiş çekmesine ama filmini bir klasik, bir başyapıt, Çağrı gibi janrında ve alanında bir efsane yapamamış.



Bunun sebebi, tıpkı diğer İranlı sinemacılar gibi Mecidi'nin de minimal bir sinema stilinin olması. Ama başarılı olduğu alanda kalmak yerine açılması, tıpkı Çağrı gibi görkemli bir Hollywood efsanesi yapmaya çalışması…



Sonuç; Hz. Muhammed Allah'ın Elçisi kötü bir film değil, hatta vasatı hayli geride bırakmış bir yapım ama bir Çağrı da değil. Çünkü Mecidi'nin koparmaya çalıştığı elma kendi bahçesinin sınırları içerisinde değil…



Yine de Peygamber (SAV) sevgisini birazcık perçinleme, gönülleri bir parça kıpırdatma, gözpınarlarına bir damla yaş indirme potansiyeli var; bizim hiç yapamadığımızı yapma ihtimali yani… Fazla acımasız olmayalım derim…


#Mecid Mecidi
#Hz Ali
#Hollywood
7 yıl önce
Mecidi bu acımasızlığı hak ediyor mu?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak