|
Yenilikçilerle tutucuların karşılaşması
Ben bu seçimi yenilikçilerle tutucular arasındaki savaşımın siyasaya yansıması olarak görüyorum.

Ne var ki, burada, kim yenilikçi (ya da devrimci), kim tutucu sayılmalı sorusunun cevabını açık seçik vermezsek, her zaman olduğu gibi at iziyle it izini birbirine karıştırma hailesinden kurtulamayız.

Bu ülkenin özgül koşullarında, kendini devrimci sanan eski militer kafalı darbe taraftarlarıyla darbenin her türlüsüne karşı çıkan sivil siyasa erbabı arasında özellikle 1983'ten itibaren Turgut Özal'ın başlattığı savaşım halen devam etmektedir.

2015 Kasım genel seçimlerinde siyasa meydanında bu iki taraf karşılaştı.

Bir yanda ülkenin geleceğiyle ilgili herhangi bir öngörüsü olmayan, olayı salt ideolojik boyutlu görüp o çerçevede ele almayı matah sayan; ekonomi dendiğinde memurun ve işçinin ücretine zam yapmaktan başka bir ufuk tanımayan; petrol fiyatı sanki tek faktörlü bir keyfilikle belirleniyormuş gibi onu ucuzlatma vaadiyle seçmenden oy isteme kurnazlığı düzeyinde bir popülist mülahazayı sahiplenen fakat yatırım konusunda zihninde hiçbir projesi bulunmayan bir anlayış sahibi zümre ile hukuk, siyasa, yürütme konularında köktenci değişimleri sahiplenen, ekonomide yatırımı önceleyen anlayış sahipleri arasında bir savaşım verildi.

Bu savaşımda ikinci bölümde yer alan devrimci zihniyet halkın teveccühünü kazandı ve dördüncü kez oylarını arttırarak yeniden tek başına iktidar olmaya liyakat kesp etti.

İmdi, siyasa alanında neyin savaşımının verildiği konusunda salt ideolojik çerçevenin dışına çıkamayan eski tutucu sözde devrimciler, gerçekte her seçimde niçin kaybettiğinin muhasebesini çıkarmakta bile tökezliyor. Halkın kendilerini anlamadığını düşünüyor veya oyunu körlemesine kullandığını sanıyor. Kendi nefsinde bir murakabeye girme yerine seçmeni suçlama kolaycılığına kaçıyor.

Amerika'da veya Avrupa'da bu tür seçimlerin nasıl yapıldığına bakarak kendine oralardan teselli payı çıkarma çaresizliğine düşüyor. Örneğin kimileri şöyle bir iddiayla ortaya çıkmaya gocunmuyor. Diyorlar ki, Fransa'da seçimde kaybedenler hayatlarını tehdit altında hissetmez... Böylece ortada fol yok yumurta yokken peşin bir yanlış algı oluşturma çabasına girişiyorlar. Demek istiyorlar ki, hayatımız tehdit altında. Acaba ne oldu da hayatını tehdit altında hissetti bunlar? Belli değil. Görüş farklılığı onlara göre kutuplaşma... Bu kutuplaşma altında yaşanabilir mi, diyorlar.

Böyle bir kutuplaşmanın olup olmadığı ayrı bir mesele, ama daha önemlisi Fransa'nın Türkiye örneğine kıyas birimi oluşturup oluşturmayacağı fikrine bakılmalı... Türkiye, aslında sadece kabuk değiştirmiyor; devrim adı altında ülkeye kakalanmış bir takım eskimiş umdelerle hesaplaşmanın ortamını da oluşturmaya çalışıyor. Tutucuların anlamamakta ısrar ettiği nokta, tam da burada temerküz ediyor. Eski devrimciler şimdinin tutucusu olduğunu hâlâ fark edebilmiş değil. Bu nedenle halkın tercihini içine sindirmekte zorlanıyor.

Yeni hükümet önümüzdeki ilk genel seçim ortamına kadar zor süreçleri arkasında bırakmak zorunda kalacak. İşi kolay değil, ancak mesele de zorun üstesinden gelebilmekte...
#devrimci
#yenilikçi
#Turgut Özal
8 yıl önce
Yenilikçilerle tutucuların karşılaşması
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti