Başka yolu yoktu.
Bu vatanın sahibi aziz milletimizin özgür iradesiyle seçtiği
da millet adına bunlarla “
” mücadeleyi seçti.
Bu vatan asla “
” teslim edilmeyecekti.
Özellikle insan kaynaklarını kurutmaya yönelik “
” mücadelenin ilk adımıydı.
Buna tahammül edemezlerdi.
Etmediler de;
'te, tarihin görüp görebileceği en sinsi, en alçak darbe girişiminde bulundular.
Nasıl ki
'da
savaş uçağı ve tanklarla saldırıya geçti,
'te de
teröristler saldırıya geçmişlerdi.
Millete, 15 Temmuz'da korkup sinmesi ve seçtiği liderin katledilmesine seyirci kalması için,
.
Lakin millet korkmadı. “
” milim geri durmadı.
Gitti, çıplak elleriyle tankların önünde durdu; yaralandı, kan revan içinde yere düştü, ama bayrağı yere düşürmedi.
Hülasa, iradesine tecavüz etmek isteyenlere fırsat vermedi.
Peki, bu aziz millet, 17-25 Aralık'ta ne yapabilirdi? Nihayetinde gösterilen ayakkabı kutuları, para sayma makineleriydi. Karşı çıksa, “
” demek için hazır kıta bekletilen psikolojik harp müfrezeleri saldırıya geçecekti.
Zaten “yolsuzluk susturuculu” mahut darbelerini desteklemeyen herkesi töhmet altında bırakmışlardı.
Dünyada hiçbir sivil demokratik irade bu kumpasa direnemezdi.
Köşe yazarları derseniz,
alayı birden, “
” dönüşmüştü.
Uzun lafın kısası, “
” da müthiş katkısıyla, FETÖ 15 Temmuz'a hiç gerek kalmadan, 17-25 Aralık 2013'te, vatanı, ağrısız pansumansız ele geçirecek, herkese de bunu, “
” diye köküne kadar yedirecekti.
Dönemin Başbakanı Erdoğan harekete geçti.
Liberal maskeli çakallar da hiç vakit kaybetmeden “
” mavalı okumaya başladılar.
Evet, maval; şayet siz
'in “
” dediği şekilde içerden kuşatılmışsanız, kimi bildik hakikatlerin terennümü, “
” demekten öteye geçmez.
bütünüyle
'nün elinde olduğu dönemde, 17-25 Aralık 2013'te,
'in ifadesiyle “
” başlamışlardı.
Memlekette ne kadar
varsa, bu ameliyat (yani Erdoğan ve AK Parti'nin alaşağı edilmesi) başarılı olsun diye, “
” deyip duruyordu.
Herhangi bir
da çıkıp, “
” veya “
” diye sorgulamadı.
Hiç unutmam, yargının “
” elinde olduğunu bilen bu
birine o günlerde şöyle takılmıştım: “
”
Hayır, dedi, paralel yapıyla elbette mücadele edilsin…
İyi de, dedim, paralel yapı hukuku araçsallaştırarak yargıyı ele geçirdi, yargıya müdahale etmeden nasıl olacak o iş?
Orda haklısın, dedi, orası problem.
'nün 17-25 Aralık'ta darbe girişiminde bulunmasının nedeni de zaten bu problemdi.
(Atatürkçü, solcu, ülkücü, alevi ve muhafazakarlardan müteşekkil) da söz konusu problemi çözmek için harekete geçmişti.
seçimlerinde şayet (kıl payı da olsa)
yerine FETÖ kazanmış olsaydı, 15 Temmuz'dan sonra darbeciler serbest bırakılır, tanklara çıplak elleriyle direnen gazilerimiz içeri tıkılırdı.
Şuncağızı aklımızdan çıkarmayalım:
FETÖ'nün taşeron olduğu küresel güçler, 15 Temmuz'da mağlup olduk, kuyruğumuzu kıstırıp çekip gidelim demeyecek, hayasız akınlarını sürdüreceklerdir.
Dün yargı üzerinden “teknik nakavt” yapamadılar, bugün ekonominin üzerinden “finans nakavt” yapmaya kalkışabilirler.
Paniğe gerek yok, hiçbir halt edemezler.
Yeter ki, “
” yani,
'la sürgit fotoğraf çektirmeye devam edenleri sevindirmeyelim.
Yeter ki…
Biz, 15 Temmuz'da mağlup edilemeyenler, birbirimize daha da sarılalım.
Yeter ki…
“
” gibi entipüften meselelerle veya “
” gibi ayrıştırıcı tartışmalarla “
” tavsatılmasına izin vermeyelim.