|
Mutluluğunu istiyorlar; vermeyeceksin!

Piyano virtiözü, uykusuz güzel gözlere sahip gizemli siyahi kadın; "Yeni bir Ortadoğu'nun zamanının geldiğini" söylüyor. Acaba neler oldu bitti de olduğu yerde sınırlarıyla şeyhleriyle kıpırdamadan duran bölgenin "zamanı" geldi? Sakın o "zamanı" siz Afganistan'dan başlatarak getirmiş olmayasınız, güzel uzun piyano parmaklarına sahip şuh kadın. Hem, zaten sizin istediğiniz gibi olmuyor muydu her şey şimdiye kadar.

***

Siz istediğiniz için, sizin istediğiniz gibi olmadı mı her şey?

Temiz çöl havasından kızarmış, soyulmuş domatesleri andıran suratlarıyla o şeyh herifler siz istediğiniz için çörekleniyor değiller miydi Ortadoğu'nun üzerine. Siz istediğiniz için boynu bükülmüş zavallı halkların bükük boyunları üzerinde ağır mı ağır sıkletleriyle bağdaş kurmuş değiller miydi? Siz istediğiniz için hortumlarının uçlarını halklarının cehalet yaralarına yapıştırmış değiller miydi? Dünyanın medeniyet göbeği burada kesildi. İnsan ateş yakmayı, yazmayı, konuşmayı, fiziğin, metanın ötesini algılamayı burada öğrendi. Tekerleği yuvarlamayı, arpa fidanını dibine kadar su arkını getirmeyi bu topraklarda öğrendi. Peki, bütün insanlık ideallerinin, dinlerin, inanışların, insanı aşan bütün yüce insanlık disiplinlerinin kutsallıktan vahşice arındırılmasını ve para gibi ölçülebilir olmasını siz istemediniz mi? E, peki zaten onlar da uyguladılar işte! Bakın, adam ağzında bir ceset çiğner gibi sakalını oynatıyor ve "Hizbullah'ı tasvip etmek caiz değildir; Hizbullah'a destek vermek haramdır" diye fetva veriyor işte. Siz bunu istemediniz mi? Doğru söyleyin, sizin hayallerinizi bu fantastik acımasızlık, bu grotesk manyaklık süslemiyor muydu? Siz istediğiniz için değilse ve bu çirkin zehirli fetva mantarı canlıları zehirleyen bir bitki olarak gizlice Ortadoğu'da sürgün vermediyse nerden geldi? Nasıl oldu?

***

Oysa çölde gurur ve asalet vardır. Müslüman Hint dünyasının büyük şairi ve filozofu Muhammed İkbal, uyuşmuşluğundan ve eylemsizliğinden yakındığı Hint Müslümanlarının Arap asaletini ve sertliğini örnek alması gerektiğini ileri sürüyordu. Bunun için de bütün dünyanın bildiği şiirlerine Arap şiirinden örnekler serpiştiriyordu.

Yaşasaydı da görseydi şimdi. Delhi'den, Bombay'dan İslamabad'dan altın dişlerini ağızlarından sökerek, bileziklerini, alyanslarını kollarından parmaklarından sökerek Türkiye'nin özgürlük savaşına gönderen uyanık, asil kardeşlerini hatırlayarak üzülseydi. Ve Lübnan'ı kirli bir halı gibi insanlarından çırpmakta olan İsrail'e değil de Hizbullah'a dil uzatmak cüretinde bulunan "alimlere" bakakalsaydı!

***

Olsun. Devran döner elbet. ABD'nin maaşlarıyla dönen diller durulur. Otuz uçakla, iki yüz hizmetçiyle ve kırk karıyla tatile gitmeler, Monaco, Monta Carlo gibi site-devletleri kapatacak kadar böbürlenmeler bir gün sona erer.

***

Taşlı yumruğu sıkılı, tank namlusuna doğru dimdik yürüyen ve sonunda sayı alan üzüm başlı küçük boksörlerin günü gelir. Küçük yumruk arsızlığın, utanmazlığın, acımasızlığın alnında patlar.

***

Küçük boksör! Seni şimdiden uyarıyorum. Bu ak sakallı göbekli amca sana; "Mutluluğunu istiyorum" diyor. Vermeyeceksin!

18 yıl önce
Mutluluğunu istiyorlar; vermeyeceksin!
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?