|

Duam kabul olmadı diye mahzun olma, dua edebilenlerden olduğun için memnun ol. Lütuf, el açıp istediğin şeyin sana ihsan edilmesi değil; bilakis el açıp isteyebilenlerden olmanın sana ihsan edilmesidir. Birinde istediğin hâlde sana verilmeyen var, diğerinde sen henüz istemeden sana ihsan edilen... İstediğini vermeyen kudret, sana istemeyi vermiş, daha ne gam?



Fakir olan, gücü yetmeyen, işini kendisi göremeyen ister. Zengin olandan, gücü yetenden, işi görebilecek olandan ister. Dua etmek, “ben fakirim ganî olan sensin” demektir. “Ben kulum, Rabbim sensin” demektir. Seni bir ihtiyaca düşürüp sana el açtırıyor, dil döktürüyorsa bil ki sana kulum demekte. Muhtaç olmayı zenginlik bil öyleyse, ihtiyacı olmamayı en büyük fukaralık.



Rabbinin huzuruna çıktığı vakit dağlarca sevabı görüp de “ben bunların nereden geldiğini bilemedim” deyip sevinçle şaşıran kulu işitmedin mi? Hani denmişti ki ona: “Bu senin kabul olunmadığını zannettiğin dualarının buradaki karşılığıdır.” O da “ah keşke” demişti, “bütün dualarımın karşılığı buraya kalsaydı.” Hadi ihsanın ne olduğunu bilmiyorsun cancağızım, hiç olmazsa vermeyişi bile ihsan olana el açtığını bil.



Ne duana icabet edilince sevilenlerdenim zannına kapılıp kibirlen ne de istediğin olmayınca sevilmediğine vehmedip kederlen. Bazı zaman sevmediğinin bet sesini duymamak için hemen verir de, sevdiğinin yakarışı hoşuna gittiği için vermeyiverirmiş o Sultan.

Koy melekler şaşırsın cilveye, sen hileye düşüp de şaşkınlardan olma. Sevmek senin muradının olması değil; senin muradın hilafına onun dilediği oldu diye sevinmektir, unutma. Hem, ol deyince olduranın dilediğinden gayrı ne olur ki olmaz olası dünyada? Hiç olmazsa, Allah'la aranız nasıl denilince; “nasıl iyi olmasın, hep O'nun dediği oluyor” diyen dervişi hatırla.



Kendin için ettiğin dua an gelir sana imtihan sebebi olur da kardeşin için edeceğin dua önce sana nimet olur, demişler. Sen sana bir şey isterken günah senin, dudak senin, âmin senin, âkıbet meçhul. Kardeşin için elini açarsan günah onun, dudak senin, âmin melekler dudağından. Bir melek: “Ya Rabbi bu kulunun kardeşi için istediğini önce ona ver” diye dua edermiş hani, diğeri de âmin diye mukabele edermiş daha sen elini yüzüne götürmeden. Bu sırrı bilince aman ha gaflete düşüp de bana verilsin diye ona isteme. Yol saflar yoludur, uyanıklık yol vurur.

Verilecek olan nimet, bana verilsin diye kardeşine isteyenlere değil, kardeşime verilsin diye kendisinden vazgeçenlere verilir.

Hem zaten onun olana seninmiş gibi sevinemiyorsan, senin olanı senden çok onun bilmiyorsan, hangi kardeşlikten nasıl söz edeceksin?



Bırak yalnızca kendine, sevdiklerine, tanıdıklarına dua etmeyi. Mübarek gecelerde imam efendilerin dualarına âmin deyişlerini hatırla. Hani dertlilere devâ, hastalara şifâ, borçlulara edâ diye başlayan... Hiç tanımadığın kardeşlerine edilen bu duaya âmin derken gözünü yaş, kaddini vav, kalbini dudak eyle. Şifâ isterken hastalar gibi, edâ isterken borçlular gibi, devâ isterken dertliler gibi ol. Bilemezsin ki yeryüzünün hangi köşesinde hangi garibin ettiği dua yeryüzünün hangi diğer köşesindeki bir garibin derdine derman vesilesi olur. Yeryüzü bana mescid kılındı hikmetini bir mescidde bu duaya âmin derken tefekkür et bir de.



Kalbini kardeşlerine yeryüzü eyle, köşene çekil, her dem garip ol.



Sıddık-ı Ekber'i düşün. “Bedenimi öyle büyüt öyle büyüt ki cehennemde benden başkasına yer kalmasın, benden başkası girmesin” diyen ikinin ikincisini... Cenneti de bilirdi o, cehennemi de. O güzeller güzelinin tebessümünü cennet bilirdi, hüznünü cehennem. Ümmetinden tek bir kişi cehenneme gider de O (s.a.s) mahzun olur diye korktu, elini açıp böylece dua etti. Bu duayı edecek dilin yok madem, hiç değilse âmin diyecek hâlin olsun. Bu duanın âmini sanma ki kâl ile olur

. Bütün ümmetin yerine yanacak kadar yiğit değilsen de ümmettensin. Kendini cehennemden kurtaracak bir hayat yaşa ki, hâlin âmin olsun Sıddık'a.


Dil ile olanın taklidi kolaydır, hâl ile olanın taklidi dile gelesi değil. Dilini lâl, hâlini kâl eyle.



Senden isteyene gücünün yettiğini ver ki; her şeye gücü yetenden bir şey istemeye yüzün olsun. Ama sakın ola ki; “verdim, istemeye de yüzüm var” diye isteme. Yüzlerin korku ile karardığı o günde yüzünü secdeye koyup Rabbinden seni isteyecek olanın yüzü suyu hürmetine iste. Her duadan evvel getirmeyi âdet ettiğin salavatın ne olduğunu, niye olduğunu böylece bil.



Duayı âdet eyleme, ibâdet eyle. Her namazın ardından tesbihatın peşi sıra ezberden tekrarladığın cümleleri dua zannetme. Dua, alıp verdiği her bir nefeste tefekkürü Sübhanallah, tezekkürü Allahu Ekber, teşekkürü Elhamdülillah olanların duası... Kalbi tesbih olanların taneye ihtiyacı yoktur. Sen elinden tesbihi düşürmedin diye derviş oldum zannedersin, onlar dillerini tespih, azalarını dil eylerler de yine dervişlik iddiasından uzak dururlar. Dava varlık iddiası değil a benim canım, yokluk ispatı. Öyleyse onlar gibi ol, olamazsan onların duasını al.



Dua senin kendin için değerli olduğunu zannettiğin şeyi Hak'tan dilemen değil; bilakis Hakk'ın seni dua edenlerden eylemesi sana değer vermesidir. “Duanız olmasaydı Rabbim size ne diye değer versindi” fermanını hatırla. Değerli olanı istemek için vakit harcama, vaktini değerli kılmak için dua et.



Otur gecenin bir yarısı, kapat gözlerini, hayâlden bir kanat tak gönlüne, al başını bir hastane kapısına git. Hasta evlâdının âkıbetini gözyaşlarıyla bekleyen bir anne bul, hiç tanımadığın ve seni hiç tanımayacak olan o annenin derdiyle dertlen. Aç ellerini semâya, başını secdeye göm, yakar Rabbine. Öyle yalvar ki rahmet kapıları açılsın, bir nida sarsın gökleri: “Kulum hiç tanımadığı kardeşi için böyle kendisini paralıyor, ben ki Rabbü'l-Aleminim, şifâsını vermez miyim kulumun?” O annenin yüzündeki tebessümü gizlice seyret, o çocuğun yanaklarına bir buse kondur, sessizce çık oradan. Doktorları yüzlerinde şaşkınlık, kalplerinde ürpermeyle baş başa bırak.



Biter mi? Bitmez. Dünya büyük, zulüm çok, yapacak nice işler var daha. Kapat gözlerini Halep'e koş, ellerini bir silah gibi aç bu defa. Yetim bir çocuk bul, babasının kanlı başını dizlerine yatırıp, sessizce ağlayan. O çocuğun başında dikilen eli silahlı yüzü karanlık adamın arkasına geç usulca, ellerini dudaklarına götürüp çocuğa sessiz ol diye işaret et.

Bedenin hıçkırıklarla sarsılsın, ellerin göklerin gayret kapılarını zorlayasıya açılsın, o çocuğun âhından bir nakarat yap duana ve yalvar Rabbine.

O adam nereden geldiği belli olmayan ebabil kokulu bir mermiyle yere yığılana kadar indirme ellerini. O çocukların yüzü gülene kadar yüzünü ellerini götürme.



Çocuğunun dizlerine uzanmış babanın gözlerine bak, son nefesini vermemiş daha... Parmağıyla seni işaret edip bir şeyler söylüyor. Son bir gayretle yavrusunun elini tutup kaldırıyor sana doğru. Ellerinden sımsıkı tutuyorsun o çocuğun. Babanın yüzü gülüyor. Evlâdını sana emanet etmiş yüzü gülüyor babanın. Emaneti sahibine verirken, yüzü gülüyor...



Sen omzuna alıyorsun o çocuğu, duanı bir silah gibi sürüyorsun geceye, gözyaşından mermiler kuşanıyorsun, omuzların mahzun yetimler bahçesi, seccadende hıçkırarak koşmaya devam ediyorsun, daha yetişecek çok Halep var.


#Dua
#Lütuf
7 yıl önce
Dua
Müzikte dînî-lâdînî ayrımı çarpık Türk modernleşmesinin ve laikliğin ürettiği bir yanılsamadır
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim