|
Meselelerin meselesi
Bu sütunlarda çeşitli vesilelerle dikkat çekmeye gayret etmiştim. Evet sâhada Rusya ve Ukrayna var. Ama bu savaş Rusya -Ukrayna savaşı olmanın çok dışına çıkmış durumda. Evvelâ taraflara bir bakalım. Daha baştan bir tuhaflık olduğunu;
Rusya ve Ukrayna’nın aynı karat
veyâ kalibrede iki kuvvet olmadığını rahatlıkla görebiliriz. Dünyâ ligindeki konumları birbirinden çok farklı. İlki bir süper güç, diğeri ise apaçık olarak değil. Yâni ortada bir dengesizlik, orantısızlık var. Ringte asla karşı karşıya gelemeyecek olan ağır sıklet bir boksör ile orta sıklet boksörün sokakta kavga etmeye başlaması gibi bir durum bu. Olağan şartlarda, ne kadar tahrik edilse de
ağır sıklet boksörünün, kavgadan uzak durmasını beklersiniz.
Çünkü yumruklarını konuşturarak kendisinden daha zayıf olan rakibini yere sermesi ona prestij kazandırmayacak; tam aksine
prestij kaybına uğramasına
sebebiyet verecektir. Bununla berâber, ağır sıklet boksörün orta sıklet boksörünü bir çırpıda nakavt etmesini de kimse yadırgamayacaktır.
Rusya-Ukrayna savaşı böyle seyretmedi. Orta sıklet boksör, hiç beklenmedik bir şekilde ağır sıklete kök söktürmeye başladı. Evet, çok ağır bir hasar aldı almasına, ama kavgasını(?) hâlâ devâm ettiriyor ve rakibine hayli zarar veriyor. Zâten kurguda onun payına düşen kendisini fedâ etmesi, bir nev’i
kamikaze
rolü oynaması (Ukrayna’nın yakılıp yıkılması Zelenski ve onu kuşatan Nazi artığı kadroların umurunda bile değil). Verdiği insan ve maddî zâyiatlar bir tarafa, ordusunu sevk ve idâre etmekte çok sayıda zaaf yaşayan Rusya ağır bir prestij kaybına uğruyor. Herkes, Rusya’nın bir süper güç olmak niteliğini hakîkaten hak edip etmediğinden şüpheye düşüyor. Evet, gerek
Napolyonik savaşlarda
gerek
II. Umûmî Harp esnâsında Hitler
karşısında Rusya evvelâ dağıldı, daha sonra toparlanıp kazandı. Ama bu senaryoyu Ukrayna karşısında iknâ edici bir şekilde kullanmak pek de mümkün değil.
Zelenski ne Napolyon ne de Hitler; vasat, eski bir komedyen.
Ukrayna ise ne Fransa ne de Almanya; “gariban” Ukrayna. Rusya’nın sıkışmışlığı burada. Kazanması durumunda bile
prestij savaşını kaybetmiş
olacak. Maddî kayıplar bir şekilde giderilebilir; lâkin prestij savaşının mağlûbiyetini tâmir etmek en zorudur. Rusya bu açıdan savaşı zâten kaybetti. Bu iki kardeş milleti karşı karşıya getirmek ve savaştırmak kimin tezgâhı ise o tezgâhın çok yaman bir tezgâh olduğunu teslim etmek gerekiyor.
Rusya-Ukrayna
savaşının aslında başka bir sûretiyle
Almanya (AB)
ile
İngiltere-ABD (Atlantik)
arasında yaşanan bir savaş olduğunu sık sık zikrettim. Bu savaş diğer bir yüzüyle de Çin’e karşı. Çin’in Avrupa’ya erişmesini,
bilhassa Almanya -Çin kavuşmasını sabote etmeyi hedefleyen
kıt’alararası çok katmanlı bir oyunun kanlı bir epizodu. Avrasya, Asya ve Avrupa’nın buluşmasını ifâde ediyor. Bilhassa seçilmiş durumda. Avrasya’yı cehenneme çevirmek Asya ile Avrupa’yı birbirinden koparmaktır. Kafkasya ve Balkanlar üzerinden
muhtemel bir Karadeniz savaş
ı oyunun sâhasını büyütüyor. Afganistan, Pakistan ve Hazar’dan başlayarak Türkistan coğrafyasını istikrarsızlaştırmak bu trajik oyunun diğer epizodları. Çin’in uzun seneler boyu emekle kurduğu ve geliştirmek istediği karasal ticârî ağları darmadağın etmek istiyorlar. Denizlerde de durum farklı değil.
Pasifik’te
Çin’in deniz yolundan çıkışını Tayvan ve Malakka Boğazı üzerinden muhasara ediyorlar. Japonya’yı, Avustralya’yı devreye alarak muhasarayı büyütüyorlar.
Buna mukabil Çin; T
ürkistan devletleri, Afganistan, Pakistan, İran ve nihayette Körfez Arapları’n
ı yakınlaştırmayı gâye edinen bir karşı hamle yaptı.
Atlantik
cevap vermekte gecikmedi. Afganistan’ın İran husûmetiyle sahneye çıkması, Kırgızistan’daki darbe girişimi, Hazar’da zâten mevcut olan Âzerbaycan-İran gerilimine ekleniverdi. Bu işlerin bir ucu da şaşmaz bir şekilde bizi tutuyor.
Ama meselenin daha az konuşulan, ama yukarıda saydıklarımızdan çok daha belirleyici olan başka bir boyutu daha var. Küresel ısınmanın neticesi olarak
kutupların erimesiyle oluşan yeni ticâret yolu
tekmil hesapları yeniden yapmayı gerektiriyor. Çin ticâret gemilerinin rotasını kuzeye çevirerek Sibirya’nın kuzeyinden kolayca Baltık’a; oradan da Avrupa’ya ulaşması mümkün oluyor. Bu su yolu imkânı, Asya karayolu bağlantılarını yok etmiyor belki, ama ikinci dereceye düşürüyor. Savaş karada çıktı, ama mücâdele esas olarak denizlere taşınıyor.
Kanada, ABD ve Rusya
bu havzanın birinci derecede patronları. Japonya, Baltık Avrupa’sı ise bu sürece müzahir kuvvetler. Rusya’nın Ukrayna ile savaştırılması, irili ufaklı Baltık devletlerinin Rusya karşıtı bir çizgide hemhiza yapılması kutuplardaki paylaşımın ayak sesleri. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya dâhil edilmek istenmesi bu sebepten. Bir diğer boyut ise küresel ısınma neticesinde uçsuz bucaksız ve iskânsız Sibirya topraklarının yüksek bir zırâî verimliliğe kavuşacak olması. Bu topraklar, nüfusu azalan Rusya’dan alınmak isteniyor. Yâni esas mesele ne Asya, ne Avrupa ne de Avrasya. Esas mesele Kuzey Kutbu’ndaki hâkimiyet ve Sibirya’nın yağmalanması. Diğer meseleler elbette varlığını ve bölgesel ağırlığını devâm ettiriyor; lâkin artık bu merkezî meseleye eklemlenme kapasitesine göre meseleleşiyor.
#Rusya
#Ukrayna
#ABD
#Almanya
#Çin
1 yıl önce
Meselelerin meselesi
Kurucu Meclis, "Türk milleti" miydi?
Herkes Türk müdür, Türk mü olmalıdır?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar