|
‘Beyaz’ ve ‘siyah’ darbe arasında

Yaşadığımız darbe girişimini “toplumsal-siyâsal” bir blok direnci ile durdurmuş vaziyetteyiz. Buna şükretmek lâzım. Ama zaman içinde; en azından kısa ve orta vâdede yeni dalgalarla karşılaşırsak şaşırmamamız gerekiyor. Bu yeni dalgaları karşılayabilmek için ilk ve en mühim dalgayı karşılayan direncin içinde yatan riskleri akılcı bir şekilde değerlendirmek gerekiyor.



Tablodaki krizi iyi okumak zorundayız. Önce “toplumsal” direnci gözden geçirmeliyiz. Bu direnç elyevm meydan ve sokaklara hâkim durumda. Bu, Türkiye'deki kurumsal iflâsın göstergesi. Kurumsal krizin doğurduğu boşluğu toplumsal güçler doldurmuş vaziyette. Bir açıdan bakıldığında bu gelişme kaçınılmazdır. En azından kurumsal toparlanma sağlanıncaya kadar toplumsal güçlerin doğrudan kamusal alanlara el koyması işin tabiatının gereğidir. Mısır tecrübesi herhangi bir geri çekilmenin doğurabileceği zaafları öğretiyor. Ama şimdi dikkât edelim: Süreci aşındırmak isteyen çevreler, bu el koymanın “aşırılık” haberlerini yayıyor. Camilerde okunan ezanlar ve salâlardan şikâyet etmeler; askerlerin linç edildiği, IŞİDvâri metodlarla boğazlarının kesildiği, isyancıların köprüden atıldığı meâlindeki sahte haberler yayılıyor. Muhtemel ikinci dalgada, kirli yapılar kendilerini durduran toplumsal gücü kendi leyhlerine kullanmak isteyebilecektir. Hayli az sayıdaki nesnel siyaset bilimi gerçeklerinden birisi, kitlenin kendi içinde bir kırılganlığına dikkât çekiyor. “Haydi evlerinize” demek lüksüne sâhip değilsek, süreci yönetmek zorundayız. Bu da kitleye hâkim olmak adına etkili ve güçlü bir “sivil koordinasyon ağı “kurmayı gerektiriyor. Muhtemel kışkırtmaların önüne geçebilmek için bu çok şart ve âcil. Eğer bu yapılmazsa elyevm sağlanmış olan moral üstünlük bir çırpıda kaybedilebilir.



Direncin ikinci ayağında ise sağlanmış olan “siyâsal “ direnç bloğu var. Gerçekten de bütün siyâsal partiler darbe karşıtı bir çizgide buluşmaya muvaffak oldular. Ama gerçekçi bir gözle bakıldığında MHP hâriç diğer desteklerin kritik değerini teslim etmekle birlikte bunun içerilerde bir yerlerde kırılgan olduğunu görmek zorundayız. Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Baluken'in konuşmalarında kulağımı tırmalayan bâzı ifâdelerin bulunduğunu söylemeliyim. Sayın Kılıçdaroğlu konuşmasında süreci durduran gücün parlamento olduğunu, dolayısıyla parlamenter sistemden asla vazgeçilmemesi gerektiğini ifâde etti. Bir bakıma siyâsal hesaplarını dillendirdi. Ne gerek vardı ki? Sayın Baluken de lâfı hiç gerek yokken Cizre ve Sur'a getirdi. Yeri ve zamanı mıydı? Satır aralarından şunu okuduğum bu siyâsal bloklaşmanın o kadar da güvenilir olmadığını hissettim. Unutmamak lâzım ki, bugün 15 Temmuz darbesine karşı çıkmanın sâikler dünyâsı hayli karmaşık. Eğer darbeyi kirli yapı değil de başka bir yapı yönetseydi ne yaparlardı acaba? Bâzılarının zihinlerinde “beyaz” ve “siyah” darbe ayırımı olduğunu seziyorum. Bunların gerçek eğilimlerini “edebî celebrity”nin attığı “cin fikirli” tweetlerden çıkarabiliyoruz. “Mâdem ki darbe 16:00 da deşifre oldu, neden filânca oradaydı, feşmekân buradaydı?” gibi sorgulamalar, “Yok canım, bu bir tiyatro” gibi yazanlara yazıklar olsun. Bu söylemlerde çekilen gizli bir “ah” nidâsı duyuyorum; “Ah bu darbe neden beyazından olmadı” gibisinden bir nidâ….



AK Parti saflarına baktığım zaman düşündürücü bir başka tabloyu gördüm. Aşındırma denemeleri burada zâten hayli zamandır sürüyor. Sayın Gül ve Davutoğlu'ya yönelik kampanyaları kastediyorum. Sayın Gül'ü “cemaatçi”, Sayın Davutoğlu'yu gizli komplolarla suçlayanlar, her ikisinin de derin bir sağlamadan geçen namuslu duruşları karşısında ne düşünüyor acaba? Sayın Erdoğan'a sâhip çıkmak onu yalnızlaştırmak mıdır?



Sürecin öğrettiği ve daha da öğreteceği çok şey var. Türkiye son 15 senede derin bir “toplumsal”, etkili bir “ekonomik” ve “siyâsal” dönüşüm geçirdi. Ne yazık ki bunun kurumsal bir karşılığı olmadı. Bu bâdireli günler atlatıldıktan sonra Türkiye yüz yüze kaldığı kurumsal dönüşüm zorunluluğunu da başaracaktır. Yeter ki yaşadığımız bu ağır süreçten çıkarılması gereken dersler çıkarılmış olsun..


#Darbe girişimi
#MHP
#AK Parti
8 yıl önce
‘Beyaz’ ve ‘siyah’ darbe arasında
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…