|
Zimem defteri

Eski Ramazanlarda hali vakti yerinde olan kişiler, tek başlarına hiç tanımadıkları, bilmedikleri mahalleleri dolaşmaya çıkarlarmış.



Oralardaki bakkal, manav veya başka esnafa uğrar, dükkanın ıssız bir anını kollar ve dükkan sahibiyle baş başa kalınca sorarlarmış:



“Zimem defteri var mı?”


Zimem defteri, borçlunun ismini ve ne kadar borcu olduğunu gösteren, günümüzde mahalle bakkallarının kullanıldığı şekliyle veresiye defteri.



Zimem defterinin olduğunu öğrenen kişi, kimin ne kadar borcunu ödediğini bilmeden, öğrenme gereği de duymadan

, “Baştan, ortadan ve sondan şu kadar miktar sayfanın borcunu hesapla.”

dermiş.



Hesabı ödedikten sonra da

“Haydi Allah kabul etsin”

deyip dükkandan çıkarmış.



Borç ödeyen kişi kimin borcunu ödediğini, borcu ödenen kişi hayır sahibinin kim olduğunu bilmezmiş. Bilme gereği de duymazmış.



Gösteriş yok, gurur kibir yok, başa kakma yok, minnet altında bırakma yok.


*


Zimem defteri borçluların borçlarının yazılı olduğu defter.



Osmanlı zenginleri, borçlarını ödeyemeyenlere yardımcı olurlardı.

Bir de kendi isimlerinin bilinmemesini, gizli yapılmasını isterlerdi.



Durumu iyi olmayanların borçlarını öderlerdi.



Eğer tespit ettikleri veya tavsiye edilen bir isim yoksa, borç defterini açıp rastgele bazılarının borçlarını öderlerdi. Bu olay, zimem defteri diye şöhret bulmuştur.



Unutulmuş bir geleneğimizdir Zimem Defteri.


*


Bugünkü kartlı sistemler, taksitli satış ve tüketici kredisinin yükünü o gün


esnaf

“Veresiye defteri”

ile çekerdi.



Şimdi dev sermayeli sokaklara kadar giren marketlere karşı direnen mahalle bakkallarının halen birçoğunda veresiye defteri işler.



İhtiyacı olan ve elinde nakit parası olmayan vatandaşlar bugün de

mahallenin esnafından alış verişini yapar, dükkan sahibi de alacaklarını Veresiye defterine yazar. Eline para geçen borçlu da en kısa sürede borcunu öder.



*


Mahalle bakkalları özellikle Anadolu'da halen mahallelinin faizsiz bankasıdır.


Günlük ihtiyacın olan parayı kısa vadeli faizsiz alırsın.



Beş para ödemeden bir ay boyunca evinin bütün ihtiyacını bakkaldan görebilirsin.



Ama aynı şeyi marketten yapamazsın.



Marketler parasız, kredi kartsız sakız bile vermezler.



Örneğin cebinizde 10 lira var süpermarkete gittiniz ve aldıklarınız 10.75 kuruş tuttu, hemen aldığınız bir ürünü bırakmak zorunda kalırsınız ama bakkal öyle mi? daha hesabı yapar yapmaz;



- Abi 10.75 tuttu 10 lira ver yeter deyiverir.


Bir anda sizi o mağdur durumdan kurtarıp mağrur şahsiyetler seviyesine çıkartır.



*


Mesela süpermarketlerde 19.90 olan bir ürüne 20 lira verdiğinizde size 10 kuruşu iade etmezler, ama bizim bakkal;



-Abi oradan bir sakız al tamam olsun diyerek hak geçmesini engeller.


Mesela süpermarketten aldığınız bir ürün bozuk çıktı.



Önce müşteri hizmetlerine gidersiniz, ardından aldığınız ürünün fişi istenir, aldığınız fiş ile onların kestikleri fişin kopyası karşılaştırılır.



Eğer ellerinde aynı ürün var ise kasaya gidip oradan ürün değiştirme işlemi yapılır.



Peki bakkal ne yapar;


-Abi yahu bu bozuk çıktı



-Koy kardeş tezgaha git dolaptan yenisini al.


Bu kadar basittir.



*


Ay sonuna kadar veresiye alırsın, maaşı alınca gider ödersin.



Ödeme yapılırken de küsuratlar mutlaka düşülür, ve düz para alınır.



Arada bir uğrarsın, çayını kahvesini içersin, soda, gazoz filan ikram eder, bu da benden olsun birader der.


*


Süpermarkette yüzlerce liralık alışveriş yaparsın.



Önüne poşetleri atarlar.



Bir yandan poşetleri açmaya çalışırken öbür yandan doldurursun.


Fırsat bulursan o telaş içinde cebinden paranı


çıkartıp hesabı ödemeye çalışırsın. Tabi bu kargaşa esnasında verilen para üstünü saymadan atarsın cebine.



Peki ya bakkal?


Ekmek dahi alsan özenle sarar, poşetine koyar paranın üstünü güzelce eliyle takdim eder.



Leyla ile Mecnun dizisindeki, Erdal Bakkal'ın dediği gibi Siz süper marketten alışveriş yaparsınız ama cenazeye Erdal Bakkal gelir.



Market ucuz, bakkal pahalı diyenler şunu unutuyor;

Bakkaldan sadece ihtiyacını alırsın, marketten ihtiyaçtan çok fazlasını.


Alkışı hak edenler

TEOG BİRİNCİLERİ:

Muş'un Seyit Kamer mezrasında Yatılı Bölge Orta Okuluna giden Ezgi Beytaş, PKK yüzünden evini terk eden Nusaybinli Süheyla Dilek, Tatvan'da 10 kişilik ailenin en küçüğü İmam Hatipli İrem Toprak.



ELVAN GIDA:

2014'te İSO İnovasyon Ödülü aldı. 2015'te Ar-Ge lideri seçildi. 2013'te Sosyal sorumluluk alanı olarak zeka gelişimini seçti ve Elvan Zeka Kulübünü kurdu. Geçen pazar da ilk Çocuk İnovasyon Ödülünü verdi.



KUVEYT TÜRK:

Müşterilerinin haklarını şikayet oluşmadan korumak için Müşteri Hakları Müdürlüğü'nü kurdu.


#Eski Ramazanlar
#Zimem defteri
8 yıl önce
Zimem defteri
* Siz, Türkiye’ye saldırdınız, biz kendimizi savunuyoruz! * İkinci İsrail planı çöktü. Türkiye korkacak sandılar! * Selçuklu, Osmanlı aklını unuttular. Türkiye’yi sadece Cumhuriyet dönemi, bu ülkeyi sadece Anadolu zannettiler. * PKK’yı vururken arkasındaki kirli koalisyonu da vurduk. 21. yüzyılın büyük hesabını bozduk. Bu gürültü ondan!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?