Pekin'de başka bir dünyanın varlığına dair üst düzey toplantı sona erdi.

Açıklamalar yapıldı, Putin piyano çaldı, aile fotoğrafı çekildi.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ev sahibi olarak bir yanına Putin'i diğer yanında Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğu halde girdi kareye.

Çin gibi alfabesi bile simgelerden oluşan bir medeniyetin aile fotoğrafı çekilirken en küçük detaya kadar dikkat edip bir düzenleme içinde bu kareyi hazırladığından şüphe yok.

Tarih boyunca Çin'de başlayıp Avrupa'ya sıçramak için Anadolu'da konaklayan İpek Yolu bugün yeniden ve çok daha dayanıklı olarak hayata geçirilirken fotoğrafın merkezinde Çin ve Rusya ile beraber Türkiye'nin olması kaçınılmaz.

Cumhurbaşkanı'nın uçağı Pekin'den Washington'a geçti sonrasında.

Burada da dünyanın diğer yarısı, Batı'nın en güçlü temsilcisi var.

Pekin Olimpiyat Merkezi'ndeki Çin Ulusal Kongre Merkezi'nde düzenlenen 'Kuşak ve Yol Forumu'nda çekilen fotoğrafın yarısı İpek Yolu'yla ilgiliyse yarısı tabii ki Ortadoğu'yla ilgili.

Ve işin bu sefer yarısı değil neredeyse tamamına yakınının konuşulacağı Amerikan başkenti olacak.

Bugün Türkiye saati ile akşam 20.00 gibi Trump'la yapılacak görüşme çok kritik önemde.

Konuşulacaklar belli, çıkacak sonucu henüz bilmiyoruz. Bir yandan stratejik müttefik, bir yandan NATO'da ortak bir yandan bu gezinin hemen öncesinde Türkiye'nin başından beri terörist ilân ettiği PYD'ye silah sevkiyatını başlatmış bir ABD.

Ve mesele tabii ki sadece PYD ile sınırlı değil.

DEAŞ'la mücadele, PKK'nın PYD üzerinden kurmaya çalıştığı gelecek, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin bağımsızlıkla iktidarını koruma kapanı arasına sıkışmışlığı, Suriye'nin geleceği birbirine bağlı, bir çırpıda çözülmesi çok zor düğümler olarak ortada duruyor.

Bu düğümler İskender'in kılıcıyla yaptığı gibi tek hamlede hep birden mi çözülecek, sırayla ve sabırla mı çözülecek, bazıları çözülürken diğerlerinin kördüğüm olmasına mı sebep olacak… hepsini ancak yaşayarak göreceğiz.

Ama bildiğimiz tek bir şey varsa bu toprakların çocuğu olarak; göreceklerimiz bizi şaşırtmayacak.

Tarih boyunca bahse konu bütün bu topraklarda neler yaşandı, olmaz sanılan neler oldu, en sıkışık zamanda en büyük çıkışlar, en rahat dönemlerde en büyük çöküşler yaşandı.

Bölge de toprağı da insanları da bu açıdan şerbetli.

Değil mi ki 1. Dünya Savaşı başladığında kaymakam (yarbay) rütbesindeki başarılı kurmay subay Bağdatlı Yasin Hilmi aslında Suriye'deki Arap milliyetçisi subayların lideriydi. Ama İskenderun Körfezi'ne yapılacak bir İngiliz çıkarmasını desteklemek için Suriyeli birliklerin isyan etmesi projesinin hazırlayıcısı olarak biliniyordu. Ve Osmanlı yönetimi onunla arkadaşlarını tutuklamak yerine tümeniyle beraber Trakya'ya sevk etti ve Galiçya Cephesi'nde 20. Tümeni'yle başarılı olunca mirliva (tuğgeneral) yapıp madalyalar verdi. Savaşın sonunda 1918'deki ağır yenilgi alınan Filistin Cephesi'nde 8. Kolordu'nun komutanı olarak Nablus'tan geri çekilirken Şerif Faysal'ın gönüllülerinin saldırısında ağır yaralandı. Sağlığına kavuştuğunda ise Faysal'ın Suriye hükümetinin Genelkurmay Başkanı oldu.

Ne acayip değil mi?..

Ama durun, daha bitmedi…

Mesut Uyar ve Edward Ericson'ın

eserinde de özellikle vurgulandığı gibi “Şaşırtıcı bir şekilde Kurtuluş Savaşı sürerken, 1921 senesi sonunda Türk ordusuna katılmak için başvuruda bulundu. Reddedilince 1922'de yeni kurulan Irak ordusuna katıldı. Irak'ta Başbakanlık da dahil birçok önemli görevde bulundu.”

Velhasıl hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı bu topraklarda bakalım bu düğümler çözülmesin diye uğraşanların aldığı yol sonunda kim için kördüğüm olacak?

Satranç, dama ve tavlanın aynı anda aynı oyun içinde oynandığı bu süreç nasıl sonuçlanacak?