|
Önüm arkam sağım solum…
Şişli Belediyesi'nin logosundaki üzerinden bir Türk bayrağı uzanarak dalgalanan kule biçimli eser ilçedeki tepelerden birinde dikili Abide-i Hürriyet Anıtı'nın ta kendisi.

1911'de bizzat Enver Paşa'nın katıldığı törenle açılan Abide-i Hürriyet Anıtı 31 Mart vakasında hayatını kaybeden 3 subay 71 asker için yaptırılmıştı.

Bu topraklardaki ilk ulusal anıt kabul edilen Abide-i Hürriyet'e zamanla 2. Meşrutiyet'in ve İttihatçıların önemli isimleri de defnedildi.

1996'da ise Tacikistan'daki mezarından alınıp getirilen Enver Paşa'nın istirahatgâhı oldu.

Anıttan beş altı kilometre ötede ise ondan da ünlü Taksim Anıtı var.

1928'de açılan bu anıtta heykelleri olanlar arasında Atatürk'ün hemen sağındaki iki kişi dönemin önemli Ruslarından.

Bunlardan biri, Mihail Frunze Anadolu'daki Kurtuluş Savaşı sırasında Kuvayı Milliyecilerle ilişkilerde kritik rol oynamış, yararlılığı olan isimlerin başında geliyor.

Aynı Frunze, hemen hemen aynı yıllarda Orta Asya'da Türkistan merkezli bağımsızlık hedefli Basmacılar Hareketi'nin başına geçen Enver Paşa'nın Ağustos 1922'de şehit olduğu operasyonu yöneten birliğin de üst komutanıydı.

31 Mart'ı bastırmaya gelen Hareket Ordusu'nun isim babası, beyannamesini kaleme alan ve ilk Kurmay Başkanı olan Mustafa Kemal'di. Ordu İstanbul'a yaklaştığında bu göreve Enver getirildi.

Hareket Ordusu'nun içindeki subaylar sonraki elli yılı hatta daha geniş bir perspektifle bakarsak bugünümüzü bile etkileyen en önemli kişiler oldular.

Tarih tuhaf oyunlarını oynadı her zamanki gibi. Anıtın açılışından sadece 10 yıl sonra Enver'in hayatını kaybettiği operasyonun yöneticisinin heykeli Abide-i Hürriyet'ten neredeyse yürüme mesafesi uzaklığındaki Taksim'de açılıyordu.

Frunze Enver'den sadece 3 yıl sonra, Ekim 1925'te ameliyat masasında hayatını kaybetti. Stalin'in emriyle öldürüldüğü iddiaları günümüze kadar yaşasa da adı kendisinden uzun yaşadı; SSCB içine dahil edilen Kırgızistan'ın başkentine Frunze adını verdi Ruslar.

Kırgızlar bu isimden kurtulmak için 65 yıl beklediler, Sovyetlerin dağıldığı 1991'de -kımız yapımı sırasında karıştırmak için kullanılan sopaya, kaşığa verilen isimle- tekrar Bişkek dediler başkentlerine.

Anıtlar arasında gezerken 93 Harbi sırasında ölen Rus askerlerinin anısına yaptırılan Rus Abidesi'ni hatırlamamak mümkün değil.

1. Dünya Savaşı'nda birbirimize harp ilân ettikten sonra Kasım 1914'te törenle, filme alarak dinamitleyip yıktığımız anıttan geriye -film de kayıp olduğu için- sadece ismi kaldı. Aynı dönemde Hünkâr İskelesi Anlaşması'nın ardından 1883'te Beykoz Selvi Burnu'na dikilen bir Rus Anıtı daha vardı.

Baltalimanı Köyü'nden üç metreye bir buçuk metre ebatlarında 24 tonluk, siyah, üzerinde bir iki dörtlük ve tarih olan bu kaya kütle aynı tarihlerde bizzat Vaniköy'deki Rehberi İttihadı Osmanlı Mektebi öğrencilerince parçalanıp yok edildi.

1883'te Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın isyanıyla başa çıkamayan Osmanlı'ya yardım için gemilerini başkente kadar getiren hele ki o dönemin “ezeli düşmanı Rus”un bu gösterişi zaten uzun zamandır can sıkıyordu.

Kavalalı, adından anlaşılacağı gibi Yunanistan topraklarında doğmuştu ve Osmanlı ordusunun bir askeriydi. Görevli gittiği Mısır'daki alt üst oluşları çok iyi değerlendirip sonunda bölgeye sahip olacak kadar becerikli ve kendi devletine başını çok ağrıtacak savaşlar açacak kadar da hırslıydı.

Batılı ülkelerin yardımıyla anca durdurulabilen Kavalalı'nın hikâyesi günümüzde de bir çok aktöre, baş ağrıtan meselelere ışık tutuyor aslında.

Velhasıl bir ilçe belediyesinin logosundan girip ondan daha ünlü Taksim'den geçip, meydanın simgesi heykelden artık yıkılmış Rus Abidelerine, onlardan birinden de Mısır-Suriye meselesine; Rus uçağı krizine, Demirtaş'ın Moskova ziyaretine, Kırgızistan'ın bizi buran son açıklamasına gelmek çok kolay.

Tarih dönüp dolaşıp benzer öyküler, olaylar, kişiler arasında yine çok benzer anlaşmalar, düşmanlıklar, taktik ve stratejik değişikliklere mecbur ediyor bölgede yaşayan herkesi.

Döndük dolaştık, önümüz arkamız sağımız solumuz yine Rus meselesi ve onun doğurduğu varyasyonlar; çektiğimiz sıkıntılar arttıkça –İsrail dahil- Batılı devletlerle yeni ilişkiler; bütün bunlar sürerken içeride Diyarbakır merkezli baş ağrıtan benzer konularla doldu taşıyor.

Taşıyor gerçekten…

Nereye kadar taşacak onu bilmem ama sonunda Mehmet Ali Paşa'nınki gibi bir pişmanlık kalacak bazılarında.

Beykoz'daki hem sebebi hem rengiyle “yüz karası” kabul edilen o anıtın dikilmesine neden olan Kavalalı'nın daha sonra onun karşısına hem mahcubiyetten hem kendini affettirmek için Beykoz Kasrı'nı yaptırdığı rivayet edilir.
#Abide-i Hürriyet Anıtı
#Hareket Ordusu
#Kırgızlar
#Mehmet Ali Paşa
8 yıl önce
Önüm arkam sağım solum…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi