Asrın felaketi: Medeniyet mühürlerimiz yaşayacak

Tarihi yapıların ve kültürel varlıkların korunmasına yönelik yetkililerin dikkatli çalışmalar başlattığını öğrenmek, tarihine değer veren ve bu eserleri gönülden sahiplenen milletimizi memnun etmiştir. Hasar görüp yıkılsalar dahi bu eserler vatan topraklarındaki medeniyet mühürleri olarak görülmeye devam edeceğinden ivedilikle bazı çalışmaların başlatılması sevindiricidir. Bununla birlikte, depremden etkilenen illerde tarihi eserlerin hasar görmeyenler de dahil olmak üzere hepsinin gözden geçirilmesi çok önemlidir.

İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak / Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi

Tarihçiler tarafından “medeniyetlerin beşiği” olarak adlandırılan Anadolu coğrafyasının kadim kentleri ve Halep’in dahil olduğu havza son depremlerle tarihin en büyük afetlerinden birine maruz kaldı. Türkiye’de 11 il etkilendi. Komşu Suriye’de tarihi Halep kenti başta olmak üzere büyük can kayıpları ortaya çıktı. Can kayıpları yüreklerde büyük hüzünlere sebep olmaya devam ederken yakınlarını kaybeden vatandaşlarımızın acılarına ortak olmak ve onların hüzünlerini dindirmek için devlet ve millet tüm unsurlarıyla seferber oldu.

Türkiye’nin 11 ilinde ve Suriye’nin özellikle Halep kentindeki tarihi yapıların çoğu hasar aldı. “Tarihin belleği” ve “medeniyet mührü” olarak görülen eşsiz değere sahip eserler kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Zira meydana gelen depremler sebebiyle on binlerce bina yıkıldı. Yıkılan ve ağır hasar alarak yıkılması gereken bina sayısının yaklaşık 175 bina civarında olduğu resmi yetkililer tarafından açıklandı. Bunlar içinde Türk tarihi için çok önemi eserler sadece on bir ilimizde değil Halep’te de bulunmaktadır.

Yıkılan tarihi eserlerin sadece duvarları, kubbeleri, giriş kapısı, minaresi, çan kulesi, kitabesi gibi yapısal unsurları zarar görmedi, bu yapıların içinde bulunan eşsiz değerdeki hat levhaları, duvarlarındaki çiniler, mihrapların üzerindeki yazılar, mesela Antakya Sinagogu’nun kütüphane raflarında bulunan baskı veya yazma eserler, bazı camilerde var olduğu bilinen sakal-ı şerif gibi kutsal değeri haiz emanetler de büyük tehlike altına girdi. Bu tarihi yapılarda bulunan kültürel varlıkların korunmasına yönelik hassasiyet ulusal ve uluslararası düzeyde takdir kazanmıştır.

İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI HIZLA HAREKETE GEÇTİ

Zira, Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, 11 ili etkileyen depremler sebebiyle hasar gören eserler arasında Habibi Neccar Camii, Adıyaman Ulu Camii, Aziz Nikola Rum Ortodoks Kilisesi, Antakya Yahudi Sinagogu başta olmak üzere birçok tarihi yapı olduğu belirtildi. Ayrıca zarar gören kültürel varlıklar ile eserlerin korunması bağlamında öncelikle hasar tespitlerine yönelik çalışmaların başlatılıp sürdürüldüğü belirtildi. Tarihi yapılar ve eserlerin güvenliğini sağlamakla görevli ekiplerin kurulduğu da beyan edildi. Yapılan açıklamaya göre, sahada eski eser koruma uzmanları çalışacak ve onlardan azami ölçüde destek alınacak.

Bu konuda yapılacak görevlendirmelerde uzman kişilerin büyük bir hizmet sevdasıyla sahada bütün birikim ve bilgilerini ortaya koyacaklarından şüphe yok. Acılarımız hâlâ taze ve temel gayretimiz depremzedelere her türlü destek olsa da bu konuya ehemmiyetle eğilme durumundayız. Deprem sonrasında dikkatimiz doğal olarak yıkılan binalar altında kalan canları kurtarmak yönünde oldu. Bu sırada tarihi yapıların ve kültürel varlıkların korunmasına yönelik yetkililerin dikkatli çalışmalar başlattığını öğrenmek tarihine değer veren ve bu eserleri gönülden sahiplenen milletimizi memnun etmiştir. Çünkü bu eserler şehirlerin esas kimliğini oluşturan vazgeçilmez birer parçasıdır. Depremden dolayı hasar görüp yıkılsalar dahi bu eserler vatan topraklarındaki medeniyet mühürleri olarak görülmeye devam edeceğinden ivedilikle bazı çalışmaların başlatılması sevindiricidir. Bununla birlikte, depremden etkilenen illerde tarihi eserlerin hasar görmeyenler de dahil olmak üzere hepsinin gözden geçirilmesi çok önemlidir. Bu tetkik sırasında tarihi eserler ve kültürel varlıklar içinde zarar görenlerin tespiti, korunması, tamiri ve yenilenmesi ve yeniden ayağa kaldırılmasına yönelik başta üniversiteler olmak üzere eski eser konusunda uzman kurumlardan destek alınacağı açıktır.

KÜLTÜREL MİRASI İZLEME KOMİTESİ

İzleme komitesinin ilk hedefi restorasyon süreci boyunca ören yerleri ve kültürel yapıların uğradığı zararın tespiti, kaçakçılıkla mücadele, bilgi ve uzman veri tabanı oluşturulması gibi konularda yapılacakları tespit edip görüşlerini sunmaktır.

İkinci hedefte ise ulusal ve uluslararası boyutta Türkiye’nin kültürel miras varlıklarının, ören yerlerinin, müzelerin, tarihi eser ve binaların korunması için farkındalıkları artırma çalışmaları yapmak gerekir. Bu kapsamda, multimedya araçları kullanılarak, video klipler, belgeseller ve Suriye üzerine yayınların yapıldığı kampanyalar tasarlanır. Aynı zamanda çocuklar ve eğitimcilere de eğitimler verilmesi sağlanabilir.

Sahadaki acil duruma somut katkı sunmaksa Türkiye’deki kültürel miras uzmanlarına teknik destek ve kapasite artırımı sağlamaktan geçer. Bunun için yıkılmış, hasar görmüş veya kaçırılmış eserlerin veri tabanının oluşturulması, polis ve gümrük çalışanlarının eğitimi, taşınabilir miras değerleri ve müzelerin çatışma anlarında korunması için eğitimler, hasar tespit sonrası restorasyon ve konservasyon çalışmaları için eğitimler, teknik destek ve soyut kültürel mirasın yok olmaması için ilgili kurum, sivil toplum örgütleri ve topluluklarla eğitimler gibi bir dizi faaliyet tasarlanabilir.

Birleşmiş Milletler çatısı altında bulunan Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO, yardıma çağrılabilir mi? Elbette. Çünkü bu kurumun kültürel varlıkların korunmasında kayda değer tecrübesi ve kaynakları bulunmaktadır. Bu süreçte katkı vermeye hazır her kuruluşun teklifi dikkate alınmalıdır. Ancak UNESCO Suriye’de ne yaptı? Kayda değer katkısı olmadığı yönünde çok ciddi eleştiriler aldı. Buna rağmen, Halep’teki tarihi eserler noktasında Türk makamlarının öncelikle UNESCO gibi uluslararası kurumları devreye sokması yerinde olacaktır.

ACİL ÖNLEM ALMALIYIZ

Sağlıklı bir durum tespiti yapılmalıdır. Tarihi binalar ve içinde yer alan tüm eserler tek tek envanter kayıtları ile karşılaştırılarak mevcut durumlarının tespiti yapılmalıdır. Hepsini korumaya alarak mevcut koruma şartlarını yeniden gözden geçirmek gerekir. Koruma gibi ihtiyaçlara yönelik müze malzemelerinin kontrolü yapılıp gereken desteğin hemen verilmesi gerekir. Halen kütüphane, müze, tarihi kamu binaları cami ve okul vb. yerlerde görevde bulunan memur ve yetkililerin raporları alınmalıdır. Bu kurumlarda tespit edilen aksaklık ve eksiklikler hemen giderilmelidir.

Teknik tavsiye, bilimsel destek ve değerlendirme görevi olan bilimsel bir kurul kurulabilir. Kültürel miras farkındalığını artırmak için görünürlük inisiyatifleri belediye ve üniversiteler tarafından kurulabilir. Türkiye’nin kültürel varlıklarına karşı özenli yaklaşım sağlamak yanında, gasp ve yasadışı ticaretle mücadele bilinci tazelenmelidir. Bu bağlamda, dış ticaret ve gümrükler başta olma üzere ilgili alanda görev yapan kamu görevlilerine yönelik meslek içi eğitim programları düzenlenebilir.

Kamuoyunun aydınlatılması ve kültürel mirasa sahip çıkması hakkında çeşitli video klipler yapılabilir. Toplumsal farkındalığı sağlamak ve bilinç oluşturmak amacıyla 10-12 dakikalık çeşitli açılardan konuyu inceleyen kültürel miras belgeselleri hazırlanabilir. Kültürel miras mekanlarına sahip çıkma ve farkındalığı göstermek yanında yaşama tutunma ve şehirlerin kadim ruhunu canlı tutma bakımından depremzede şehirlerde yas günleri ve sonrasında yapılacak psiko-kültürel faaliyetlere ağırlık verilmelidir. Bu bağlamda değişik platformlarda, acıların üstesinden gelmek amacıyla belli bir plan dahilinde sanatçılar, müzisyenler, bilim insanları ve öğrencilerin katılacağı uluslararası etkinlikler yapılabilir.

Restorasyon projelerinde çalışacakların ve ara elemanların eğitimi yapılmalıdır. Taş oymacılığı, ahşap işçiliği ve kalem işçiliği gibi alanlarda istihdam edilecek ustaların yetişmesi için sertifikalı eğitim programları ilgili kurumların gözetiminde açılmalıdır. Mevcut halde bulunan depremden zarar görmeyen tarihi yapılar, kültürel değeri haiz sivil yapılar 3D yöntemiyle kayıt altına alınmalıdır. Mesela Antakya’daki Mimar Sinan eseri Sokullu Külliyesi bu depremde hasar görmediği gibi depremzedelerin barınması noktasında eşsiz katkılar sağladı.

Bölgedeki belli başlı kamu kurumları yanında kültür ve sanat kurumlarının arşivleri tehlike altında mı değil mi? Bunların yeniden durum tespiti yapılıp acilen gereken iyileştirmeler gündeme alınıp kısa zamanda dijital hale getirilmelidir. Üniversitelerin ilgili bölümleri somut olan ve somut olmayan kültürel mirası korumak noktasında programlar yapmalı, dersler açmalı ve mevcut akademik çalışmalarını güçlendirerek sürdürmelidir. Bu faaliyetler içinde en yoğun çalışılacak alan şüphesiz kültürel miras uzmanlarına yönelik eğitimlerdir.

Eğitimler yasa dışı eser ticaretiyle mücadele, taşınmaz mirasın acil koruması, taşınır mirasın korunması ve soyut mirasın kayda alınması gibi konularda yapılmalıdır. Bu eğitimlere sadece alanın profesyonelleri değil, polis, gümrük memuru gibi kaçakçılığın önlenmesinde doğrudan ilgili mesleklerden kişiler de katılmalıdır. Türkiye’nin yanı sıra, sınır komşularından Irak, Lübnan, Ürdün ve İsrail polis ve gümrük görevlileri de durumdan haberdar edilmeli ve özel hatırlatıcı eğitimler planlanmalıdır.

KOPAN HER PARÇA ÖZENLE KORUNMALI

Yüzyılın en büyük afetlerinden birine maruz kalan on bir ilimizin her birinin kendine özgü kültürel zenginliği vardır. Farklı uygarlıklar ve tarihi devirlere ait geniş medeniyet birikimini yansıtan tarihi eserler ve şehirlerin kadim dokusu her halükarda sahip çıkılacak insanlık mirasıdır. Elbette bu kıymetli miras yıkıntılar içinde kaderine terk edilemez. Kültürel mirası korumakla mükellef birçok kurumun alarma geçmesi bu bakımdan çok önemli bir duyarlılık göstergesidir. Çünkü bölgede mutlu ve sağlıklı bir gelecek inşa etmek için tarihi ve kültürel kökleri canlı tutmaya ihtiyaç var.

Hatay Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetidir. Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Kilis, Malatya, Osmaniye, Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa ve Elazığ İstiklal Harbi’nde destan yazan şehirlerdir. Halep de onların kardeşidir. Bu şehirlerin sakinleri ve tarihi bir bütündür. Hasar alan tüm tarihi yapılar büyük bir dikkat ve özenle koruma altına alınmalıdır. Medeniyetleri yaşatan tarihi yapılardır. Yıkılan yapılar tekrar aynı malzemeler kullanılarak yerinde ayağa kaldırılabilir. Bunun için tarihi binalara ait kalıntıların her bir parçasını korumak gerekir. Bunları yıkıntı, moloz ve enkaz olarak görmemek gerekir. Söz konusu yapıdan kopan her bir parça özenle korumaya alınarak gelecekte yapılacak restorasyona kadar mevcut yerinde tutulması sağlanmalıdır. Mümkün olduğunca her bir parçanın fotoğrafının alınması ve koruma işlemlerine geçilmesi gerekir. Buradaki kültürel miras Türkiye ve dünyanın belleğidir.

Tarihiyle onur duyan Türk milletinin fertleri ve yöneticileri kültürel mirasına sahip çıkma noktasında her zamanki hassasiyetini tekrar gösterecektir.