Gezi ve Anti-Kanal İstanbul Hareketi’nin İtalyan selefi: NOTAV HAREKETİ

İtalya’da gerçekleşen yüksek hızlı tren karşıtı protestolar başlarda solcu kasaba ahalilerinin, sosyalist beyaz yakalıların ve popülist sağcı bölge kırsal halkının destek verdiği muhalif bir tınıda seyretti. Hareket, İtalya’daki tüm hızlı tren projelerine de direnç göstermeye ve Torino şehir merkezi başta olmak üzere çeşitli bölgelerde kendisine taraftar toplamaya başladı. Kısa zamanda, başta kurgulandığı üzere, başka şeye dönüştü ve aşırı sol/marjinal hatta tedhişçi grupların içine doluştuğu bir hareket halini aldı.

Haber Merkezi Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

CEM SAHİR İSLAM - YAZAR

İtalya’da 2005 sonrası dönemde Torinolu ebeveynler genç çocuklarını karakollardan daha çok toplar oldular. Elbette geceleri içkili gençlerin çıkardığı ufak tefek asayiş problemleri sıradan ve sabit bir sebep olmaya devam ediyordu ama andığımız dönemde yeni bir sebep eklendi buna: “NOTAV eylemleri”

NOTAV NEDİR ?

  • NOTAV, 1995’te Torino-Lyon hızlı tren hattı inşaatının fizibilite aşamasında uç veren, kendisini bir “taban hareketi” olarak tanımlayan ve “Treno Alta Velocita (TAV) yüksek hızlı trenine hayır” anlamına gelen hareketin şemsiye ismi/markasıdır. Bu yönüyle NIMBY (Not In My Back Yard / Benim Arka Bahçemde Değil) yani kamu finansmanına yük getirdiği çeşitli hesaplama yöntemleriyle ispatlanmaya çalışılan, çevreci olmadığı, kent ve kasabalardaki yaşamı kötü etkileyeceği iddia edilen projelere karşı geliştirilen siyasi protest hareketlerin başlığı altına girer.

MESELE SADECE TREN DEĞİL ARKADAŞ, SEN HALA ANLAMADIN MI?

NOTAV protestoları başlarda solcu kasaba ahalilerinin, sosyalist beyaz yakalıların ve popülist sağcı bölge kırsal halkının destek verdiği muhalif bir tınıda seyretti. Susa Vadisi’nde başlayan hareket, İtalya’daki tüm hızlı tren projelerine de direnç göstermeye ve Torino şehir merkezi başta olmak üzere çeşitli bölgelerde kendisine taraftar toplamaya başladı. Tabii ki kısa zamanda, başta kurgulandığı üzere, başka şeye dönüştü ve aşırı sol/marjinal hatta tedhişçi grupların içine doluştuğu bir hareket halini aldı.

İLK EYLEMLER

  • 1995-2003 arası söylem-yoğun dönemden sonra, somut olarak Susa Vadisi’ndeki birçok arazi ve ev için başlatılan istimlâklere ve aynı zamanda 2004 yerel seçimleri arifesi ve sonrasında, bölgede dirence destek veren mülk sahiplerinin de dâhil olduğu bir vatandaşlar listesi oluşturuldu. Sonra da bu listeden süzülerek Bussoleno’da bir komite kuruldu. Emekli bir banka çalışanı ve İtalya’nın en büyük sendikalarından CISL’ın eski Genel Sekreteri olan Alberto Perino hareketin lideri haline geldi.

2005 yılında, önce haziranda Susa’dan Venaus’a büyük bir yürüyüş, sonra kasımda Susa’dan Mompantero’ya bir fener alayı düzenlendi. Aynı yıl, kasımın ikinci yarısı ve aralık ayında da yürüyüşler devam etti.

EN ŞİDDETLİ KIRILMA NOKTASI

  • 2011 yılında, NOTAV taraftarları en büyük tünellerden birinin inşaat alanını işgal etti ve üç hafta boyunca, Chiomonte köyü yakınlarında “Özgür Maddalena Cumhuriyeti” adını verdikleri bir komün kurdular. İtalyan Hükümeti de doğal olarak 27 Haziran’da bölgeyi tahliye etmek için binlerce çevik kuvvet polisi ve asker gönderdi. Susa Vadisi’ndeki eylem alanı göz yaşartıcı gaz kullanılarak boşaltıldı. Vadide bu tarihten sonra ilave polis ve asker konuşlandı. Olaylar altı gün sürdü. Olaylar sonrasında polisin vatandaşa “orantısız güç” kullanıp kullanmadığı çok tartışıldı. Bu da NOTAV lehine bir mağdur sempatisini beraberinde getirdi.

HUKUKÎ SÜREÇLER VE AYRIŞMALAR

Özellikle 2012 yılındaki olaylar aynı zamanda daha ciddî hukukî süreçlerin de başlangıcı oldu. Zira artık NOTAV bir vatandaş hareketi olmaktan çıkmış, kimi yasadışı ilan edilmiş sol örgütlerce kuşatılmıştı. Bünyedeki sağ unsurlar hızla bloğu terk etti. İlk toplu gözaltılar, Avigliana İstasyonu’ndaki bir treni bloke eden bir kısım Anarko-isyancılara uygulandı. Aynı yıl ve sonrasında, bu tip eylemlerin devamı çorap söküğü gibi geldi. Sonuçta, aralarında yıllanmış Kızıl Tugaylar (Brigade Rosse) üyelerinin de olduğu ilk tutuklamalar başladı.

  • Suçlamalar çeşitlenmiş; kamu hizmetinin aksatılması, kamu görevlisine mukavemet, şiddet, yasadışı silah bulundurma, kamu alanlarını ve mülkiyeti tahrip etme, tehlikeli madde fırlatma ve patlatma gibi başlıklar eklenmişti. Bu fiiller şehir sakinleri üzerinde, işlerine gidememe, evlerinin, araçlarının tahrip edilmesi gibi antipatik sonuçlar doğurdu. Torino Savcılığı bu aşamada, bir yandan hareketin liderleri ve aşırılıklara kaçan üyeleri aleyhine ceza davaları açarken diğer yandan da özellikle 2012’deki olaylarda orantısız güce başvurduğu söylenen polisler hakkında ciddi soruşturmalar ve davalar açıyordu. Torino Başsavcısı koltuğunda oturan, özellikle Kızıl Tugaylar, terörizm, mafya ve organize suçlar konularında uzmanlaşmış Gian Carlo Caselli’nin iddianamesi, NOTAV davasının gidişatını değiştiriyordu. Eylemcileri ise başını Claudio Novaro’nun çektiği avukatlar savunuyordu. Bu ikinci isimle çok ilginç bir yerde tekrar karşılaşacağız. O da ikinci yazımızın konusu olacak.

BU SIRADA MEDYA

Ortaya çıkan yeni tablo, harekete ana-akım medyanın bir kısmından verilen desteği hızla aşağı çekti, bu da onu marjinalleştirdi. Hızlı tren yanlısı ve NOTAV karşıtı Silvio Berlusconi’nin Mediaset grubu ve sağ gazeteleri zaten en başından beri harekete ateş püskürüyordu. Diğer büyük gruplar da başlarda verdikleri “solcu” ve “muhalif” refleksleri gevşeterek mesafe koymaya başladı.

  • Bu yeni hal, hareketi kendi medyasını kurmaya itti. Yeni dönemde iletişim kurmaya başladıkları web sitelerinin ve portallarının anarşist ağırlıklı sol tarafından yönetilmesi ve içeriğinin çoğunu gösteri hakkının suistimal edildiği, sonu molotof kokteyli atılan ve kamu malına ve özel mülke zarar verilen eylemlerin tanıtımına tahsis etmesi onları daha da marjinalleştirdi.

KAMUOYU

Beklenen bir gelişme olarak kamuoyu da ana akım medya ile aynı seyri izledi. Özellikle Komünist Parti’nin dönüşmüş hali sosyal demokratların oy deposu olarak bilinen Torino’da yeni nesil beyaz yakalılar, üniversite öğrencileri ve gelenekten sol işçi aileleri, hareketin çok aleyhine konuşmasa da eylem tarzını eleştirmeye başladı. Berlusconi’nin 90’larda Forza Italia bayrağı altında toparladığı merkez sağın dışında kalan ve kimi zaman yabancı düşmanlığına varan halleriyle bildiğimiz Kuzey İtalyan popülist sağ ise NOTAV’a desteğini kesmekle birlikte TAV ve benzeri maliyetli projelere direncini koruyordu. Eş zamanlı olarak ortada kalan popülist sağcıları da 2009’da komedyen Beppe Grillo, “Beş Yıldız Hareketi” (Movimento Cinque Stelle) oluşumu altında toplamaya başlamıştı.

MOVİMENTO CİNQUE STELLE (M5S) VE NOTAV

  • NOTAV ile M5S’in yolları elbette iyice ayrılmıştı. Ancak ikisinin de TAV’a (ve genelde mega projelere) karşı olmak gibi ciddi bir ortak paydaları vardı. Siyasetin yeni aktörü M5S, hızla oylarını katlamaya başladı. 2013 ve 2018 seçimlerinde parlamento ve senatodaki ağırlığını artırarak üyelerin yüzde 20-25’i gibi bir ağırlığa ulaştı. Ancak daha önemli bir gelişme 2016 yerel seçimlerinde yaşandı. Roma’yı genç anne Virginia Raggi ile alıp sürpriz yapan M5S’in diğer genç kadın adayı Chiara Appendino daha büyük bir sürprizle solun kalesi Torino’yu, üstelik solun sembol ismi, eski Komünist Parti Genel Sekreteri Piero Fassino’dan almıştı. Birinci turu Fassino birinci bitirmesine rağmen, ikinci turda NOTAVcılar dâhil diğer unsurların çoğunun Appendino’ya destek vermesi, 11 puan farkla sonuçlandı.

Birliktelik parlamento ve senatoda karşılık buldu mu derseniz, M5S’in ağırlığı arttıkça TAV konusunda, projenin her unsuruna ayrı ayrı bakmak gibi toptan retçi değil daha “revizyonist” bir çizgiye girince bu balayı da yarıda kaldı. Özellikle 2021 Şubat’ında kurulan Draghi Hükümeti’nde dört bakanlık aldıktan sonra M5S iyice törpülendi ve bu da NOTAV lideri Alberto Perino’yu onlara “… bizim dost hükümetlerimiz yok. Dolandırılmaya alışkınız, ancak Parlamento’dan ve İtalyan siyaset sahnesinden kaybolacaksınız” dedirtecek kadar öfkelendirdi.

GELİNEN NOKTA

  • NOTAV, ardı sıra gelen davalarla uğraşa dururken bir de küçülmenin verdiği sorunlarla başa çıkmaya çalışıyor. Tabana yayılması hedeflenen hareket, şimdilerde bileşenlerinin küreselleşme karşıtlığından PKK/PYD yanlısı gösterilerine kadar diğer gündemlerin adeta serbest kürsüsü oldu. Gruplar kendi özel gündemleriyle ilgili eylemlerinde birbirine destek vermeye başladılar. Yani aslında aralarındaki yakınlaşmada bir çeşit katalizör oldu. Orta sınıf belli kesimler için NOTAVcı olmak hâlâ bir “siyasal bilinç” göstergesi. Ancak eylemlere aktif katılım konusunda hareketin geldiği yer açısından çekingenler.

NOTAV’IN FRANSA’DAKİ AKRABASI: GİLET JAUNES (SARI YELEKLİLER)

2018 yılında Paris’te başlayan Sarı Yelekliler hareketi ile NOTAV’ın ilk halleri arasında, gerek hareketlerin söylemlerindeki “kendine has” çevrecilik, anti-küreselcilik, hâkim siyasete direnç gibi hususlar, gerekse katılımcıların ideolojik olarak aşırı sağdan aşırı sola dağılan yelpazede konumlanması gibi benzerlikler var. NOTAV tecrübesinden faydalandıkları aşikâr ve aynı hatalara düşmemeye çalışıyorlar. Bunu onlara benzer bir ayrışmayı henüz yaşamadıklarından anlıyoruz. Sağ-sol dengesi de şimdilik ağırlık merkezlerini ortalarda bir yerde tutuyor.

NOTAV’IN TÜRKIYELI TORUNLARI: GEZİ VE ANTİ-KANAL İSTANBUL

  • Heyecanlı davranıp niyetini erken açık eden ve bir kalkışmaya dönüşmeye çalışan Gezi, tam da bu sebepten ötürü çabuk marjinalleşti. Sahibi/lideri belli değildi, ne bir lider seçebildi ne de lider olmaya cesaret eden bir kişi çıktı. Sağcı, solcu, PKK sempatizanı ve hatta bazı İslamcı destekçileri vardı ve bir nevi NIMBY olmaya çalıştı. Ama (muhtemelen) ilham aldığı NOTAV’ı iyi okuyamadığı için şimdiden bir avuç katılımcısının andığı bir nostalji oldu bile. Sonuçta Atatürk ve APO posterlerini yan yana koymak, onlara aradığını veremedi.

Ama Gezi, hatta NOTAV ve Gilet Jaunes tecrübelerini Ekrem İmamoğlu’nun ekibi en azından bir nebze daha iyi okudu. İmamoğlu, arkasına aldığı ajansla anti-Kanal İstanbul konusunun sahibi ve lideri olmaya çalışıyor. Kendisini İBB Başkanlık koltuğuna oturtan oy karması da (HDP’den İYİ Parti’ye kadar) selef gördüğü hareketlerin destekçi kokteylini andırıyor. Yakın bir zamanda, bir merkez sağ kökenli banliyö müteahhidini bir başka NIMBY hareketinin lideri rolünde, arazide görebiliriz. Başlı başına bu durum da onun zayıf karnı ve çelişkisi olacak gibi. İzlemedeyiz.