Türk-İslam Dünyası için stratejik iki hedef Kıbrıs ve Afganistan

Karabağ Zaferi’nden sonra, Türkiye merkezli iş birliği girişimleri olarak Kuala Lumpur’da denenen, Karabağ’da beliren, İslamabad ve Bakü’de ivmelenen ilişkiler Türk-İslam dünyasının geleceği için önemli bir zemin oluşturdu. Asya’nın geleceğinde, Türk dünyasının ilgisinde ve İslam dünyasının içinde yer alan Afganistan ve Doğu Akdeniz’in stratejik merkezi Kıbrıs, Türk-İslam dünyasının dayanışması için yeni bir süreci başlatabilir.

Haber Merkezi Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Mustafa Öztop / Dış Politika Uzmanı

Dünyada yaklaşık son yüz yılda, İslam ülkeleri ve Türk devletlerinin bulunduğu bölgelerde uzun yıllar süren sorun ve krizlerin öne çıktığı bir dönem yaşandı. Ortadoğu ve Türkistan bölgesi; sınır sorunları, ırkçı ve mezhebi yaklaşımlar, dış müdahaleler ve içte iktidar savaşları gibi sorunlarla boğuşarak enerjisini bu sorunlara sarf etmek zorunda kaldı. Ayrıca bu sorunlar mevcut uluslararası sistemin de etkisiyle adeta körüklendi. Çözüme yönelik girişimler hep akim bırakıldı. Ancak son birkaç yıldır bazı sorunların çözümü için umutların yeşerdiği bir zeminin oluştuğu görülüyor. Bu zemin, dünyadaki güç dengelerinde yaşanan değişimin sunduğu bazı fırsatlar ve Türk-İslam dünyasında geçmişe nispetle gelişen ilişkilerden besleniyor.

Bu anlamda Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan, Türk devletleri arasında iş birliğini güçlendirmek amacıyla 2009 yılında Türk Konseyi adı altında örgütlenmeye gitti. İlerleyen yıllarda örgüte Özbekistan tam üye statüsüyle, Macaristan ve Türkmenistan da gözlemci üye statüsüyle katıldılar. 2019’da Türk Konseyi’nin Azerbaycan’da düzenlenen Devlet Başkanları 7. Zirvesi Sonuç Bildirgesi’nde, Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı’na destek kararı, bölgede ve dünyada yaşanan güç dengesinin değişiminde örgüt için adeta yeni bir süreci başlatmıştı. Türk Konseyi, 2021 yılında İstanbul’da Devlet Başkanları 8. Zirvesi’nde Türk Devletleri Teşkilatı adını aldı. Bu zirvede alınan kararlar ve gelişen ilişkiler, Türk Birliği düşüncesinin yeni bir evreye girdiğini gösterdi.

TÜRK DÜNYASI KAPASİTESİNİN FARKINDA

2020 yılında Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırıları sıklaştı ve bölgede gerilim yeniden tırmandı. Buna mukabil Azerbaycan ordusu, Karabağ’ı özgürleştirme operasyonlarını başlattı. Operasyonlarda Azerbaycan ordusunun başarısı, Türkiye’nin güçlü siyasi desteği ve tedarik ettiği SİHA’ların sahadaki belirleyici etkisi, Ermenistan’ı anlaşmaya zorladı. Böylece 10 Kasım 2020 tarihinde Azerbaycan ordusunun operasyonları karşısında Ermenistan teslim olmak durumunda kaldı. Bu gelişme sonucunda Karabağ Zaferi, Türk ordularının SİHA’larla kazandığı zafer olarak anılmaya başlandı. Ayrıca bu zafer, Türk Konseyi için de yeni bir sürecin temelini attı ve Türk dünyası bu gelişmeyle birlikte kapasitesinin farkına varmaya başladı.

ZAFER TÜRK VE İSLAM ÜLKELERİNE İLHAM OLDU

Karabağ’ın işgalden büyük ölçüde kurtarılması, bölgede ve dünyada yeni güç dengelerinin oluşması ve belirginleşmesi bakımından önemli bir gelişme oldu. Karabağ konusunda Azerbaycan’a açık destek veren diğer bir ülke de Pakistan oldu. Bu gelişmelerin hemen akabinde 13 Ocak 2021’de Pakistan’ın ev sahipliğinde Türkiye ve Azerbaycan’ın da katılımıyla İslamabad Deklarasyonu imzalandı. Karabağ’ın işgalden kurtarılması mücadelesinde Türkiye ve Azerbaycan’ın askeri ve siyasi dayanışması, diğer Türk devletleri ve Türkiye ile yakın ilişkiler içinde olan Pakistan gibi İslam ülkeleri için adeta bir ilham kaynağı oldu.

Bu gelişme özellikle Türk dünyası ve İslam dünyasında merkezde Türkiye’nin olduğu askeri ve siyasi gelişmeleri hızlandırdı. Mart ayında Türkiye ve Özbekistan arasında gerçekleştirilen askeri tatbikatı, haziran ayında Pakistan, Azerbaycan, Arnavutluk, Kazakistan ve Katar’dan özel kuvvetlerin katılımıyla Anadolu 21 Tatbikatı takip etti. İlerleyen süreçte Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan arasında Bakü Beyannamesi imzalandı. 2021’in sonlarına doğru Türkiye-Azerbaycan ve Türkiye-Pakistan arasında hava kuvvetleri kapsamında tatbikatlar gerçekleştirildi.

Tüm bu gelişmeler ekseninde Karabağ’ın özgürleşme süreci uluslararası sistemde, on yıllardır devam eden haksız işgallerin sürdürülmesi ve çözümsüzlüğün sıradanlaştırılmasına karşı bir başkaldırı olarak yerini aldı. Böylece uluslararası sistemde değişim beklentilerinin bir boyutu olan anlaşmazlıklara çözüm arayışı, sahada çözüme dönük somut ilerlemelerle yeni bir rota arayışına girdi.

KARABAĞ’DAN KIBRIS’A TAŞINAN UMUT

Azerbaycan’ın, 30 yılı aşkın zamandır işgal altında kalan toprağı Karabağ’da kazandığı zafer, dünyada diğer işgal altında olan bölgelere adeta bir mesaj oldu. Karabağ’da zaferin kazanıldığı gün, BM çatısı altında kurulu uluslararası sistemin çözmek istemediği ve kronik hale getirdiği sorunların çözümü için yeni bir umut doğdu. Bu umut aynı zamanda dünyada mevcut sorunların çözümü yönünde bazı gelişmeleri tetikledi. Böylece uzun yıllardır çözümsüzlüğün hüküm sürdüğü bir işgale karşı haklı olan taraf aynı zamanda sahada güçlü olmayı başararak bir ilke imza attı.

BM’nin uzun yıllardır çözüm üretemediği bir sorun da Kıbrıs’ta devam ediyor. Bölgede Rum tarafı uzun yıllardır beklenen barış ve çözümün en büyük engeli oldu. 2004’te BM destekli Annan Planı’na hayır diyerek çözümsüzlüğün adresi olan Rumlar, bu uyumsuz tavırlarına rağmen tek taraflı olarak AB’ye üye yapıldı. Yani bu örnekte de uluslararası sistem çözümsüzlüğe yeşil ışık yakmıştı. Türk tarafının ısrarlı uzlaşı arayışlarına ve çözüm odaklı adımlarına rağmen Rumlar uzlaşmaya bir türlü yanaşmadı. Bu nedenlerle Kıbrıs’ta Türkler için tek çözüm yolu iki devletli çözüm haline geldi.

13 Temmuz 2021’de KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs’ta federasyon defterinin kapandığını ifade etti. 17 Temmuz’da ise Azerbaycan Milli Meclisi’nden bir heyet ilk kez KKTC’de resmi temaslarda bulundu. Kasım ayında Türkmenistan’da düzenlenen Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 15. Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan, KKTC’yi tanıma çağrısı yaptı. Tüm bu gelişmeler, Kıbrıs’ta Türk devletinin tanınması sürecinin işlediğini gösteriyordu.

KIBRIS’TA TÜRK DEVLETİNE DOĞRU

Bir süredir dünyanın gündemini Ukrayna’nın işgali meşgul ediyor. Ukrayna’da yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin bölge ve dünya siyasetinde artan önemini tescilleyen bir tabloyu ortaya çıkardı. Buna ek olarak Pakistan’dan Mart ayının sonunda Kıbrıs konusunda Türkiye’ye tam destek açıklaması geldi. İngiltere Savunma Bakanlığı’nın sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda ise Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kınayan ve buna karşı çıkan ülkelere yer verildi. Bu paylaşımda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin sınırları, Türkiye’nin Kıbrıs’ta izlediği iki devletli çözümü tescilleyen sınırlar şeklinde yer aldı. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de artan etkinliği, Kıbrıs konusunda uluslararası aktörlerin zımni ya da açık desteği veya iki devletli çözüme ayak diremeyeceğine ilişkin emareler Kıbrıs’ta Türk devletinin tanınması konusunda zemini güçlendirdi.

Bu bağlamda Türk Devletleri Teşkilatı, mevcut koşulları değerlendirerek dünya Ukrayna ile meşgulken Türk-İslam dayanışması temelinde Kıbrıs’ta somut kazanımlar elde edebilir ve Kıbrıs’ın tanınma sürecinde ilerleme sağlayabilir. Böyle kriz dönemlerinin sunduğu fırsatlar her zaman bulunmayabilir. 28-30 Mart’ta Bursa’da düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı Uluslararası Diaspora Forumu’nda Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım’ın açıklamaları bu sürecin işlediğini gösteriyor. Yıldırım açıklamasında “Yakında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni de Türk Devletleri Teşkilatı içinde göreceğiz” ifadesini kullanarak bu sürecin yakın zamanda somut bir girişimle destekleneceğinin işaretini verdi.

TÜRK-İSLAM DÜNYASININ KESİŞİM NOKTASI

Afganistan demografik bakımdan Müslüman ve Türk nüfusun ağırlıklı olduğu bir ülke. Ayrıca en kısa sınırlara sahip olunan Çin haricinde komşu olduğu ülkeler de ya İslam ülkesi ya da Türk devleti. Türk-İslam kimliği, coğrafi konumu, siyasi ve kültürel yapısı gibi etkenler Afganistan’ın Türk-İslam dünyasının geleceği açısından stratejik bir önem taşıdığını gösteriyor.

ABD’nin Afganistan’dan tahliyesi ve Taliban’ın ülkede yönetimi ele geçirmesi, Afganistan ve bölgenin geleceği için yeni bir sürecin başlamasına neden oldu. ABD’nin bölgeden çekilmesiyle oluşan boşluğu her ne kadar ülke içinde Taliban doldurmuş olsa da Taliban’ın pek çok konuda desteğe ihtiyacı olduğu aşikar. Bu nedenle Taliban yönetiminin birlikte çalışmak isteyeceği aktörlere yönelmesi ve iş birliği girişimlerinde bulunması kaçınılmaz. Bu noktada şu ana kadar Çin’in çok hızlı ilerlediği ve iş birliğini geliştirmeye yönelik önemli adımlar attığı görülüyor.

Afganistan içerisinde Taliban yönetimi ile diğer bazı bölgelerdeki unsurlar arası anlaşmazlıkların devam ettiği biliniyor. Tam da bu noktada Taliban yönetimi ve Türk gruplarla iyi ilişkileri olan aktörlerin birleştirici ve uzlaştırıcı bir konumda inisiyatif alması gerektiği görülüyor. Ülkenin demografisi bakımından Taliban ile Türk unsurların iletişim ve etkileşimi halinde Afganistan’da en çoğulcu temsil sağlanmış olur. Aksi takdirde Afganistan’da uzun yıllar sürmesi muhtemel istikrarsızlığın en başta komşu ülkeler olan İslam ülkeleri ve Türk devletlerini olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır. Ayrıca Çin’in bölgede baskın şekilde etkinliğini artırması bölge ülkeleri açısından ilerleyen süreçte farklı sorunları beraberinde getirecektir. Bu nedenlerle Afganistan’ın istikrarı Türk-İslam dünyası için önemlidir. ABD’nin bölgeden beklenmedik hızda tahliyesi, Afganistan’da uzun yıllardır belki de hiç mümkün görünmeyen fırsatlar sağlayabilir. Bu zaman diliminde bölgenin dokusuna uygun yakın çevre ülkeler, Afganistan’da yeterli etkiyi oluşturamazsa daha uzaktan dış aktörlerin nüfuzuna alan açılmış olur.

AFGANİSTAN’I İSTİKRARLAŞTIRACAK ORTAK MEKANİZMA

Pakistan ve Katar, Taliban yönetimi ile oldukça iyi ilişkilere sahip. Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkeler de Afganistan’daki Türk gruplarla iyi etkileşim sağlayabilir. Hülasa; Afganistan’ın istikrarı ve Türk-İslam dünyasının geleceği için Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkeler ile Pakistan ve Katar bir araya gelerek ortak bir çalışma mekanizması kurmalıdır. Bu mekanizma hem Afganistan’ın istikrarı ve geleceği hem de Türk-İslam dünyasının dayanışmasının güçlenmesi bakımından yeni bir başlangıç olacaktır. Karabağ’da potansiyelini fark eden Türk dünyası, coğrafi ve demografik ortaklığın bariz örneklerinden Afganistan’ın istikrarına sunacağı katkılarla İslam dünyasıyla etkileşiminden doğacak potansiyeli de müşahede etmiş olacaktır.

İslam dünyasında 2019’da gelişen Türkiye, Malezya ve Pakistan iş birliği süreci dikkatleri bu ülkelere çekmişti. Bu ülkeler bu iş birliği girişimi sonrası pek çok güçlükle karşı karşıya kaldı ve iş birliği süreci ivmesini kaybetti. Karabağ’da yaşanan gelişmeler sonrası, Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan arasında gelişen ilişkileri İslamabad Deklarasyonu ve Bakü Beyannamesi takip etti. Böylece Türkiye merkezli iş birliği girişimleri olarak Kuala Lumpur’da denenen, Karabağ’da beliren, İslamabad ve Bakü’de ivmelenen ilişkiler Türk-İslam dünyasının geleceği için önemli bir zemin oluşturdu. Asya’nın geleceğinde, Türk dünyasının ilgisinde ve İslam dünyasının içinde yer alan Afganistan ve Doğu Akdeniz’in stratejik merkezi Kıbrıs, Türk-İslam dünyasının dayanışması için yeni bir süreci başlatabilir.

Hasılı, Kıbrıs’ta çözüm ve Afganistan’da istikrar, Türk-İslam dünyasının geleceği açısından bugünlerde üzerinde çalışılması gereken hedefler olarak belirmiştir. Bu iki hedef, Karabağ ile yeşeren barış ve çözüm umutlarının yeni örneklerle çeşitlenmesinin ve bu zeminin diğer anlaşmazlık ve kriz alanlarına taşınmasının önünü açacaktır.