İstanbul ile adeta özdeşleşen Ayasofya’nın, geçen cuma günü yayınlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle müze statüsü kaldırıldı. Nitekim 24 Temmuz’da yani 86 yıl sonra yeniden kapılarını ibadete açması için bütün hazırlıklar sürüyor. Biz de bu hafta Ayasofya’yı ilk defa geniş çaplı olarak restore eden, bu esnada mozaikleri açarak inceleyen Fossati’den ve muhteşem gravürlerinden söz edeceğiz.
Bilindiği gibi Bizans devrinde İstanbul’un en büyük kilisesi olan Ayasofya fetihten sonra camii haline getirilmiş, zamanla etrafında bir külliye de tesis edilmiştir. Fatih Ayasofya’nın tahribini önlemiş, burada ilk namazı kılmış ve cami için bir vakıf kurmuştur. Fethin sembolü olan Ayasofya Camii asırlar boyunca padişahların ve halkın katıldığı kandiller, kadir gecesi, Cuma selamlığı, kılıç kuşanma gibi birtakım törenlere sahne olmuştur. Zaman içinde Ayasofya’da deprem gibi çeşitli doğal afetlerin sebep olduğu tahribat yapılan onarımlar ile giderilmiştir. Her bir onarımda külliyeye ilaveler ve yenilemeler yapılarak yapı kompleksi günümüzdeki halini almıştır.
FOSSATTİ’YE ÜN GETİREN RESTORE ÇALIŞMASI
Ayasofya onarımları içinde en dikkat çekici olanı Sultan Abdülmecid emriyle İsveçli mimar Gaspare Fossati’nin 1847-1849’da gerçekleştirdiği büyük tamirattır. Ancak Fossatti’nin İstanbul ile ilişkisi daha eskilere dayanmaktadır. Rus Çarlığı 1831’de büyük Beyoğlu yangınında yanan Rus elçilik binasının yerine gösterişli bir elçilik sarayı yapması için Mimar Fossati’yi İstanbul’a davet etmiştir. 1837’de İstanbul’a gelen Fosssati başta Rus elçilik binası olmak üzere San Pietro kilisesinin onarımı, ilk Darülfünun binası (sonra Mebusan Meclisi, Evkaf ve Adliye Nezareti olarak kullanılan bina), Beyoğlu’nda Nahum tiyatrosu, Babıali avlusu içinde arşiv (Hazine-i Evrak) binası olmak üzere çeşitli mimari eserlerin inşa ve onarımını gerçekleştirdi.
8000 İŞÇİ ÇALIŞTI
Ancak bütün bunlar Mimar Fossati’nin Ayasofya’yı onarma işini yanında çok küçük kalır. Ayrıca Ayasofya’yı tamir etme Fossati’ye de bir şöhret kazandırmıştır. Nitekim böyle geniş çaplı bir işin tahmin edileceği gibi masrafı da o nispette çok olacaktır. Bu amaçla çocuksuz öldüğü için Şeyhülislâm Mekkîzâde Mustafa Âsım Efendi’nin devlete kalan serveti bu tamirata tahsis edilmiştir. 800 işçinin çalıştığı bu onarımda bina mimari bakımdan takviye edilmesinin yanı sıra iç ve dış süslemesi yenilenerek bazı eklemeler de yapılmıştır.
MEDRESE YENİDEN İNŞA EDİLDİ
Bu onarımda Padişahların camiye gelişinde istirahat etmesi ve bazı kabuller yapması için yeni bir Kasr-ı hümâyun ile bir hünkâr mahfili inşa edilmiştir. Ayrıca avlu kapısı yanına muvakkithâne yapılmış ve avluyu çeviren duvar da yenilenmiştir. Aynı tamir sırasında duvar ve tonozlarda mevcut olan mozaiklerin hepsinin üzerleri açılarak bunların Fossati ile o sırada İstanbul’da bulunan Alman W. Salzenberg tarafından resimleri çizilmiştir. Yine bu tamirat esnasında medrese, temellerinden başlanarak yeniden inşa edilmiştir.
NAKIŞLAR YENİLENDİ
İşin en ilginç yanı, onarım devam ederken badana tabakaları altından eski Bizans mozaikleri meydana çıkarılmasıydı. Fossati ilk mozaiğe rastladığında Sultan Abdülmecid’i davet etti, hünkârın bu resimlerin
ortaya çıkarılmasını istemesi üzerine de mozaikleri temizletti. Bu sırada yapılan çalışmalarda bezeme mozaikleri açık bırakılarak sadece eksik kısımlar boya ile tamamlandı ve aralardaki Hıristiyan alâmetleri de boya ile örtüldü. Ayrıca binanın içine iskeleler kurularak nakışlar yenilendi, yeni kandiller takıldı, kıble duvarındaki pencerelere bir Türk ustanın eseri olan revzenler yerleştirildi.
Fossati’ye mecidi nişanı verildi
Fossati’ye İstanbul’da yaptığı hizmetlerden dolayı Sultan Abdülmecid tarafından Mecidi nişanı ihsan edildiğini de belirtelim. Mimar Fossati yirmi bir yıl İstanbul’da kaldıktan sonra 1858’de memleketi Morcote’ye döndü ve 5 Eylül 1883’de öldü. Arkasında güzelleştirerek bıraktığı Ayasofya eseri yıllarca gelip geçenlere hayranlık vermeye devam etti. Bununla birlikte Fossati’yi inceleyenler de hep Ayasofya’yı hatırladı. Nitekim Osmanlı sütun başlığı şeklinde yapılan mezar taşının başucunda bir de Ayasofya rölyefi bulunmaktaydı.
Gravür albümü hazırlandı
- Mimar Fossati Ayasofya’nın onarımları sırasında caminin içini ve dışını pek çok cephelerden gösteren bir gravür albümü de hazırlamıştır. Hazırladığı bu zengin albüm Sultan Abdülmecid’in ihsanıyla 1852’de Londra’da basılmıştır. Fransızca olan albümde Ayasofya hakkında tarihi ve mimari bilgilerin yanı sıra 26 adet muhteşem Ayasofya gravürü yer almaktadır. 19. yüzyılda Ayasofya’nın durumu hakkında önemli bilgiler sunan bu albüm ihtiva ettiği zengin görsel malzeme ile seyredenleri Ayasofya’nın tarihinde bir yolculuğa çıkarmaktadır.
Ünlü hat levhaları yerleştirildi
Bugün birer hat şaheseri olarak görülen 7,5 metre çapındaki devasa hat levhaları da bu tamirat esnasında Ayasofya içine yerleştirilmişti. Hat levhaları Hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi tarafından altın yaldızla cami içinde yazılmıştı. Bu sekiz hat levhasında “Allah”, “Hz. Muhammed”, “Ebubekir”, “Ömer”, “Osman”, “Ali”, “Hasan” ve “Hüseyin” ibareleri bulunmaktadır.
Büyük bir törenle açıldı
- Fossati’nin Ayasofya’daki çalışmaları 13 Temmuz 1849’da tamamlandı ve cami 27 Temmuz 1849 Cuma günü büyük bir törenle açıldı. Bu vesile ile İngiliz hakkâk ve fotoğraf ustası J. Robertson’a yaptırılan bir de hâtıra madalyası basılmıştır. Madalyanın ön tarafında Sultan Abdülmecid’in tuğrası ve bitki motifleri arka yüzünde ise Ayasofya camii tasviri ile tamir eden Fossati ve hakkak Robertson ifadeleri yer almaktadır. Bu madalyon bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi İslamî Sikkeler bölümünde yer almaktadır.