Çakmaklı’nın kayıp filmi bulundu: ‘Kâbe Yollarında’ için özel gösterim

Milli Sinema'nın öncülerinden Yücel Çakmaklı’nın ilk kez 1969’da yönetmen koltuğuna oturduğu kayıp filmi ‘Kâbe Yollarında’ bulundu. Cumhuriyet dönemi hac yolculukları üzerine koleksiyon yapan Fatih Ketancı’nın bir el ilanı üzerinden sürdüğü iz, onu filme götürdü. Ketancı, “Avrupa’da Yeşilçam filmleri pazarlayan bir firma filmi bir şekilde bulup kopyalamış. Fakat izleyene kadar kasetten emin olamıyorsunuz” dedi. Film, restore edilerek özel gösterim olarak sunulacak.

Sevda Dursun Yeni Şafak
Milli Sinema'nın öncülerinden Yücel Çakmaklı’nın ilk kez 1969’da yönetmen koltuğuna oturduğu kayıp filmi ‘Kâbe Yollarında’ bulundu.

Birleşen Yollar, Minyeli Abdullah, Oğlum Osman gibi filmlerin yönetmeni Yücel Çakmaklı’nın ilk kez yönetmen koltuğuna oturduğu “Kâbe Yollarında” belgesel filmi bulundu. Türkiye’den hacca giden bir kişinin serüvenini anlatan film, aynı zamanda Tarık Buğra’nın da ilk senaryosu. 1969 yılında çekilen ve Milli Sinema Akımı’nın da ilk filmi olma özelliği taşıyan filmi, Cumhuriyet dönemi hac yolculukları ve hatıraları üzerine koleksiyon yapan Fatih Ketancı buldu. Hac yasağının ardından, özellikle ilk 30 yıl çok az sayıda film üretildiği için, dikkat çeken bir filmdi.

Yapımcısı Ali Osman Emirosmanoğlu’nun bir röportajından filmin kayıp olduğunu öğrenen Ketancı, filmin el ilanını yakın zamanda bir mezatta görünce, hemen satın alıp Ali Osman Bey’le irtibata geçti. Ketancı, “El ilanını imzalatmaya gitmeden önce filmle ilgili başka materyal bulabilir miyim diye internette araştırma yaparken, filmin video kasetiyle karşılaştım. Avrupa’daki Türklere Yeşilçam filmlerinin video kasetlerini pazarlayan bir firma filmi bir şekilde bulup kopyalamış ve muhtemelen 80’lerde piyasaya sürmüş. Fakat satın alıp izleyene kadar kasetten emin olamıyorsunuz” dedi. Ali Osman Bey’le buluşup kasedi izlemeye başlayınca, filmin gerçekten aradıkları “Kâbe Yollarında” filmi olduğu ortaya çıktı.

BİRLEŞEN YOLLAR’IN ÖNCÜSÜ

Yapımcısı Emirosmanoğlu, filmin kaybolma hikayesini şöyle anlatıyor: “Filmin bazı bölümlerini Oğlum Osman filmimizde kullandığımızdan elimizde negatif-pozitif hiç nüshası yoktu. 15 sene kadar önce İlim Yayma Cemiyeti’nde Kâbe Yollarında filminin gösterimini yapmışlardı. Üyelerinin birinde 16 mm kopya varmış. Yıllar sonra filmi seyretmiş oldum fakat kopyaların sahibi ısrarlarımıza rağmen vermek istemedi. Fatih Bey ‘Filmi buldum’ deyince çok heyecanladım, hazine bulmuş gibi sevindim. Bu film, Birleşen Yollar filminin bir öncüsüydü. Ondan kazandığımız sermaye ve güvenle Birleşen Yollar’ı çekmiştik.”

MİLLİ SİNEMA’NIN TEMELLERİ ATILIYOR

Altmışların sonunda, o zamanlar iyi bir reji asistanı olan Yücel Çakmaklı’yla tanıştığında henüz İlahiyat Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi olduğunu söyleyen Emirosmanoğlu, Anadolu’nun milli ve manevi değerlerine hitap eden film yapmak istediklerini belirtti. Kısıtlı bütçeyle yola çıktıklarından belgesel niteliğinde hac filmi çekmeye karar veriyorlar. O günlerin önemli kameramanlarından Ali Yaver’i de yanlarına alıp, üç kişilik ekiple Kâbe yollarına düşüyorlar. “Yükümüz; kamera, kamera ayağı, yeteri kadar ham film, lensler, aktüel sesler için bir omuz askılı teyp ve şahsi eşyalarımızdı” diye anlatıyor Emirosmanoğlu.

  • Döndükten sonra çektikleri sahneler için bir de giriş hazırlamak gerekiyor. Bir turizm firmasıyla anlaşıp, Sultanahmet’ten hacı uğurlama sahneleri alınarak filme ilave ediliyor. Yapımcısı Emirosmanoğlu, “Türkiye’den hacca giden bir kişinin serüvenini anlatarak film havası vermeyi düşündük. Hacı adayımız köyünden vedalaşarak çıkıyor, İstanbul’a gelerek ziyaret yerlerini dolaşıyor ve bir otobüs kafilesi ile Kâbe’ye doğru yola çıkıyordu” diye anlatıyor.

ALTI AY KAPALI GİŞE

Filmi izlerken müziklerinin ne kadar güzel olduğunu yeniden hatırladığını söyleyen Emirosmanoğlu, dönemin en iyileri ile çalıştıkları için filmin kaliteli bir yapım olduğunun altını çiziyor. Asıl beklenen sürpriz ise filmin gösterimleriydi. Anadolu’da altı ay dolaşan filmin ilk galası Kayseri’de yapıldı. Bilhassa kadınların ilgi gösterdiği film, belediyelerin de ön ayak olmasıyla 6 ay kapalı gişe oynadı. Emirosmanoğlu filmin en az 100 bin kişi tarafından seyredildiğini sözlerine ekledi. O dönem en çok tutan filmin 500 bin civarı seyredildiği göz önünde bulundurulursa, oldukça yüksek bir gişe. Üstelik bu ilgi hiç sinemaya gitmemiş bir kitleden geldiğini zamanın köşe yazarları da yazmıştı.

YEDİ KERE SEYREDENE UMRE SEVABI

Uluslararası Sinema Derneği olarak filmi restore edip gösterim düzenleyeceklerini söyleyen Yönetmen Nazif Tunç, filmin önemini şu ifadelerle anlatıyor: “O dönem Anadolu’da ‘Bu filme yedi kere giden umre yapmış sayılır’ diye bir dedikodu yayılmıştı. İnsanların Kâbe’yi görmek hasretiyle yanıp tutuştuğu yıllardı. Türkiye’de 1926 senesinden 1946 senesine kadar hacca gitmek yasaktı. Anadolu’da hacca gitmek o kadar kutsallaştırıldı ki, hacca giden kişinin Kâbe’yi gördü diye gözlerini ellerini öperlerdi. Bundan dolayı Kâbe Yollarında yahut da buna benzer filmlerle ilgili bu haberlerin dolaşması mümkün. O yüzden ben bu filmin bulunmasına çok sevindim. Yücel abinin milli sinema temsilini, yürüdüğü yolu ifade eden bir çalışmadır.”

Sinemamıza öğretmen olanlar