Her alan gibi gastronomi de magazine doğru kayıyor. Enstrümanlar yerli yerinde kullanılmıyor. Magazinleşmenin gastronomi olarak sunulması ne acı. Şovmenlerle fenomenlerin varlık ve gösteri alanı olan sahne bu. Sahnedekiler her tartışma ile adeta ekmeklerine yağ sürmeye devam ediyorlar. Gastronomi dünyasının suni tartışmaların odağı haline getirildiğini gözlemlemiş olmalısınız. Durumu daha iyi anlamanın yolu bir misal vermekten geçiyor. Tartışma öğeleri lahmacun veya çiğköfte gibi en çok tercih edilen lezzetlerden seçildiğini söylemeye gerek yok. Tatil yerlerindeki astronomik fiyatlara satılan lahmacunun yenip yenmeyeceğinden tutun da lahmacuna soğan katmalı mıyız katmamalı mıyız veya çiğköfte etli mi olur etsiz mi türünden tartışmalar bunlar.
Tartışma demişken çiğ bahsini açmadan edemeyeceğim. Türkçe'nin dertleriyle dertlenmeyen TDK (Türk Dil Kurumu) işi gücü bırakıp küçük imla hatalarına kafayı takmış. Dilimizi geliştirmek, kapsayıcı bir kurum olmak yerine polemiklerin, tartışmaların kurumu haline geldi ve gelmeye devam ediyor maalesef. Hakkını yemeyelim. Diğer işlerine nazaran dergicilik ile ilgili çalışma beğeniliyor. Türk Dili Dergisi muhtevasıyla olsun, edebiyat dergilerimizin yüzakı olmasıyla takdire şayan. 1951'den beri yayınlanan ve 55 sayıya ulaşan dergi devamlılığıyla oldukça başarılı. En son güncellediği sözlük üzerinden kurumun siyasi alana çekilerek yıpratılmak istendiğine bilmem söylemeye gerek var mı? Geçtiğimiz günlerde sözlüğe “Türkiyeli” kelimesi eklemiş diye kurumu topa tutanlar, suyu bulandırmak isteyenler, öküz altında buzağı arayanlar () bu yeni kelime sözlükten silinince ancak rahat bir nefes aldılar. Türkiye'de yaşayıp kendini Türk saymayanlara sakın “nerelisiniz?” diye sormayın. Çünkü bu baskın anlayışa göre Türkiyeliyim denilmesine müsaade ve tahammül yok.
Dil deyince gelecek adına kaygılandığımı, üzüldüğümü peşinen belirtmeliyim, Dilimizin internet ve globalizasyon etkisiyle yozlaşması, yabancılaşmasını, iyiden iyiye İngilizcenin tahakkümü altına giriyor olmasını sebepler babından sayabilirim. Türkçe 'Türkilizce' olmaya doğru koşaradım ilerliyor. Güçlü kudretli devletler dilini dünya çapında yapma çabasındayken biz küçük tartışmalarla zaman ve güç kaybediyoruz.
Gelelim çiğ bahsine. Eskişehir mutfağı lezzetlerinden çiböreğin çiğ diye yazılmaması gerektiğini, “çibörek” ile “çiğköfte” kelimelerinin ayrı yazılması gerektiğini buyurmuşlar. Kurumumuz aynı şekilde “yeşilsoğan”, “yeşilbiber”, “yeşilzeytin” kelimelerini de bölmüşler. Her bileşik kelimeyi tutup ayırmaya kalkan bir kurum cumhurbaşkanı, bilgisayar gibi bazı kelimeleri henüz ayırmadı. Buna sevinelim mi, bilemedim. Neyi ayırıp neyi ayırmayacağız karmaşası “bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış” sözünü hatırlatıyor. Eğer dert yanlışları düzeltmekse “çizkek” mi yazalım “cheesecake” yerine veya “vafıl” mı desek “waffle” için. Kelimeler İngilizce ise bizim memlekette dokunulmazlığı var, farkındayım. Benimkisi sadece masum bir öneri. Bakınız adamlar “cheese cake” dememişler. Bir kelimeyi ortadan karpuz keser gibi bölmemişler.
Mehmet Kaplan'ın dil canlı bir varlık olduğu sözünün tam olarak anlaşılmamış. Dilin bir 'kuru'ma ihtiyaç duymayacağı gerçeği ne yazık ki unutuluyor. Devletin şehirleşmede milletin önünden, dilde milletin arkasından gitmesi icap eder. Ancak ülkemizde bunun tam tersi yapılıyor. Gecekondular yapıldıktan sonra bir şehir devşirilmeye çalışılıyor. Dil konusunda ise halkın konuştuğu kelimeler beğenilmeyip yerine yenileri ikame edilmeye, adeta dil üzerinde canlı canlı ameliyat yapılmaya çalışılıyor.
Mesele dil olunca mevzu lastik gibi uzar. İyisi mi biz bahsi fazla uzatmayalım. Eğer yazı yeterince pişmemişse, bir çiğlik durumu varsa kusura bakmayın. Kısık ateşte piştiği içindir. Çok demlendirip bekletemedim. Çiğ değilse de “al dente” olmuş olabilir. Hadi, afiyet olsun.
Ralph Waldo Emerson: "İnsanlar ancak adaletle doyurulur."
Pişmesi 12 saat, ömrü 6 ay
Tandırda odun ateşinde 12 saatte pişen, uzun süre tok tutan kuru ekmeğin lezzeti bambaşka. Sertliğiyle bilinse de suya hafif batırıldığında hemen yumuşuyor. Üstelik 6 ayda tüketebileceğiniz kadar uzun ömürlü.
Siirt mutfağının meşhur lezzetlerinden biri olan kuru ekmek lezzeti artık koruma altında. Yöre yemek kültüründe çok önemli bir yere sahip olan ve geçmişi çok eskiye dayanan bu lezzete coğrafi işaret tescil belgesi verildi. Valilik koordinasyonunda Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından 29 Kasım 2021'de Türk Patent Enstitüsüne tescil için yapılan başvuru onaylandı. Şehrin coğrafi işaret alan yedinci ürünü oldu.
Adı “İğbeys Keek” olarak da bilinen bir ekmek çeşidi. Diğer ekmeklerden ayıran en önemli özelliği tandırda hava almadan, ateşte kuruyana kadar bekletilerek pişirilmesi ve uzun süre bozulmadan tüketilebilmesidir. Halka şeklindedir. Ayrıca uzun müddet tok tutuyor.
Hamuru yaklaşık 40 dakika boyunca yoğruluyor. Tandırda odun ateşinde pişiriliyor. Dinlendirilen hamurun tandıra vurulmasıyla yani duvarına yapıştırılarak elde ediliyor. Ekmeğin pişmesi için tandırda en az 8 saat kalması gerekiyor. Ancak ideal pişme süresi 12 saattir. Tandırın sıcaklığının 200 derece olması icap ediyor.
Adından da anlaşılacağı gibi kuru olduğu için ısırırken dişinize zarar verebilir. Suda birkaç saniye bekletildikten sonra yenebiliyor. Otlu peynir ve çayla birlikte yiyebilirsiniz.
Uzun ömürlü olmasıyla bilinen bu ekmeği piştikten sonra 6 aya kadar tüketilebiliyorsunuz. Bu özelliği sebebiyle şehir dışındaki akrabalara bozulma endişesi olmadan gönderilebiliyor.
Zeytinin atası 4500 yaşında
4 bin 500 yıllık zeytin çekirdeğinin Oylum Höyük'te bulunduğunu belirten Kilis Zeytin Araştırma ve Geliştirme Derneği (KİZADER) Başkanı Prof. Dr. Nazım Şekeroğlu yapılacak olan genetik çalışmalar sonrası Kilis'in yağlık zeytin ağaçlarının dünyada zeytinin atası olarak kayıtlara geçeceğine inandığını söyledi.
Gözümüze takılanlar
Pestisitlere yasak geldi
İnsan sağlığı açısından riskli veya çevre ve hayvan sağlığını tehdit eden 6 aktif maddeyi içeren bitki koruma ürünü kullanımı Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yasaklandı. Pestisitlerle ilgili karar AB ülkeleri ve dünyadaki gelişmeler dikkate alınarak verilirken, 2009'dan bu yana 217 aktif maddeye ait bitki koruma ürününün kullanımı sonlandırıldı.
Lahmacun yine zirvede
Trendyol'un ilk 6 ay verilerine göre geçen yıl olduğu gibi bu yıl da en çok sipariş edilen yemek lahmacun oldu. Lahmacunu Adana dürüm, tavuk döner, çiğ köfte dürüm ve pizza takip etti. Ülkemiz çapında üç büyükşehir hariç en çok sipariş veren iller Bursa, Kocaeli, Antalya, Eskişehir ve Mersin oldu. Yemeklerin yanında ise sırasıyla en çok ayran, gazlı içecekler, su ve ice tea tercih edildi.
Obezite 'çocuk oyuncağı'
Hitit Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi akademisyenleri oyuncaklı fast food menülerinin çocuk obezitesi üzerindeki etkisini araştırdı. Yapılan testlerde oyuncak hediyeli menülerin çocukların fast food gıdalara yönelmesinde etkili olduğu ortaya çıktı. Çocukların oyuncaklardan etkilenerek sağlıksız menüler tüketmemesi için ailelerin bu tarz ürünlerin tüketimi konusunda bilinçlendirilmesi gerektiği belirtildi.
Murat Kurum’dan Kudüs mesajı: Cumartesi günü hep birlikte 'Dünya Beşten Büyüktür' diyeceğiz
Murat Kurum Filistinli üniversite öğrencileriyle buluştu: Senin hayalini gerçekleştirmek için her mücadeleyi vereceğiz
Kastamonu mutfağı akademide: Ustalar ve üreticiler İstanbul'da buluşacak
Niye mutfak sanatı demeliyiz?
Yemeksepeti Çevreci ve Çevik dağıtım ağını ‘bisikletli kurye’ ile büyütüyor
Şalgam, kebap, çilek, nar: İşte Adana
Her günün ayrı bir kokusu var