Göçmenlerin evi İstanbul: İstanbul kimin evi?

Pera Müzesi’nin yeni sergisi “Zamane İstanbulları” bugünün İstanbul’una yönelik farklı yaklaşımları bir araya getiriyor. Belgesel ve portre fotoğrafçılığı ile öne çıkan Ahmet Sel, sergide yer alan çalışması “Bizim Orada”da göçmenlerin evi olarak İstanbul’u fotoğraflıyor. Ziyaretçileri “Kimin İstanbul’u?” sorusuna yanıt aramaya davet ediyor.

Latife Beyza Turgut Yeni Şafak
İstanbul.

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nin yeni sergisi “Zamane İstanbulları” 11 fotoğraf sanatçısının yakın tarihli çalışmalarını farklı temalar altında buluşturuyor. Silva Bingaz, Osman Bozkurt, Ci Demi, Kıvılcım Güngörün, Ekin Özbiçer, Emin Özmen, Ahmet Sel, Ali Taptık, Kerem Uzel, Erdem Varol ve Cansu Yıldıran’ın işlerinden oluşan fotoğraf sergisi, sanatçıların kenti kişisel bir etkileşim alanı olarak yorumlama pratiklerini gündeme getiriyor. Bugüne dek birçok sanatçıya ilham olan İstanbul, pekçok fotoğrafçıyı da kendi ile özdeşleştirdi. Zamane İstanbulları sergisi ise İstanbul manzaraları ve şehir hayatının fotoğraflanmasının ötesinde bir seçkiyi sanatseverlerin huzuruna çıkartıyor.

Sergide, son 15-20 yılda İstanbul’da gerçekleşen kent dönüşümlerini kendine dert edinen, İstanbul ile kişisel bir bağ kurmaya çalışan ve bunu fotoğraflarına yansıtan isimlerin çalışmaları yer alıyor. Kentteki göç meselesi, sosyal politik hareketlilikler, kentin değişen topografyası, taşra estetiğinin kente hakim olması ve kentte her gün karşımıza çıkan olağanüstü ama artık burada yaşayanlara çok da olağan gelmeye başlayan o tuhaflıkların her biri ana teması “İstanbul” olan serginin alt başlıklarını oluşturuyor.

KİMİN İSTANBUL’U?

Serginin dikkat çeken köşelerinden biri Ahmet Sel’in çalışması. Belgesel fotoğraf ve portre fotoğrafçılığı alanlarında çalışan Ahmet Sel, kriz veya dönüşüm içindeki toplumlara, gruplara, bireysel hikayeler üzerinden baktığı çalışmalarıyla tanınıyor. Sel’in sergide yer alan çalışması “Bizim Orada”da ziyaretçileri “Kimin İstanbul’u?” sorusuna yanıt aramaya davet ediyor. Göçmen karşıtı söylemlerin çok ötesinde, çeşitli sebeplerden İstanbul’a göç eden ve geri dönmeyi düşünmeyen göçmenleri hikâyeleriyle objektifin karşısına alıyor. Bizim Orada’da, son 15-20 yılda, savaşlar, ekonomik zorluklar, politik baskılar, salgınlar, iklim değişikliği gibi nedenlerle İran, Kongo, Afganistan, Irak, Suriye ve Rusya gibi ülkelerden İstanbul’a yerleşmiş göçmenler yer alıyor. Sel, yaşadıkları evlerde, çalıştıkları mekanlarda veya kent içerisinde onlar için özel bir alanda, İstanbul’daki hayatlarından ipuçları barındıracak bir kurguyla fotoğrafladığı göçmenleri, kısa hayat hikayeleri eşliğinde Zamane İstanbulları’na taşıyor.

GÖÇ HERKES İÇİN YAKIN İHTİMAL

Seçkinin hemen yanında sergilenen metni kaleme alan N.Gamze Toksoy, “Savaşlar, ekonomik zorluklar, politik baskılar, salgınlar, iklim değişikliği ve daha birçok nedene bağlı insan hareketliliğinin geldiği bu noktada, göç artık her birimiz için yakın ihtimal” diyor. Ve yüzlerimizi aynı kentte yaşadığımız, ait hissettikleri yaşamdan koparılmış, haklarından mahrum bırakılmış insanların gündelik hayat mücadelelerine çevirmeye davet ediyor.

İslamabad’dan 2019 yılında İstanbul’a gelen Muhammed ve eşi Hanifa Tarlabaşı’nda Pakistan ev yemekleri sunan küçük bir restoran işletiyor. Eşi ve iki çocuğuyla birlikte Angola’dan göç eden İbrahim, Sultangazi’de bir tekstil atölyesinde çalışıyor. Omassombho, Kongo'dan 2018 yılında gelmiş ve İstanbul’da tanıştığı Belvira ile Jadene adında bir çocukları var. Hacer Suriye rejiminin baskılarına karşı sokağa çıkan ilk kadın muhaliflerden. Hemşire olarak çalıştığı hastanenin bombalanması üzerine sol gözünü kaybediyor. 2019 Türkiye’ye gelen Hacer, mahallelinin yardımlarıyla geçiniyor. Sergi, 30 Nisan 2023 tarihine kadar Pera Müzesi’nde ziyarete açık.

Pera’da hikâye zamanı