Genç yaşta aramızdan ayrılan şair İlhami Çiçek’in bu yıl vefatının 40. Yılı. Kardeşi Latif Çiçek ağabenin vefatının 40. Yılına özel hayatını anlatan bir kitap yazdı. Bir Hüznün Mesnevisi Yazıldı adlı kitap İlhami Çiçek’in çocukluğundan ölümüne kadar uzanan 29 yıllık hayat hikayesine odaklanıyor. Aynı zamanda dostlarının İlhami Çiçek’in vefatının ardından yazdığı yazılara da yer verilmiş. Yine İlhami Çiçek’in aile albümü, mektupları da ilk kez okurla buluşuyor.
Aşık geleneğinin hala canlı yaşandığı bir köyde çocukluğu geçen İlhami Çiçek, ilkokuldayken ailesiyle birlikte babasının tayininin çıktığı Oltu’ya taşınırlar. Çocuk yaşlarından itibaren oldukça narin ve hassas bir yapısı olan Çiçek, kitap okumayı çocuk yaştan itibaren çok sevmiş. Erzurum Lisesi’nde okurken yerel gazetelerde halk şiiri üzerine yazılar yazan Çiçek yine bu yıllarda okullar arası şiir yarışmalarında dereceye girmiş.
YAZIYOR OKUYOR
Latif Çiçek abisinin edebiyata ilgisinin okul yıllarında başladığının altını çiziyor. O yıllarda Erzurum’da açılan Dergah Yayınları’nda bir müddet çalışan İlhami Çiçek, daha sonra İstanbul’a giderek Nurettin Topçu’yla tanışır ve bir süre orada çalışır. Erzurum Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdikten sonra öğretmenlik için Kırıkkale’ye giden Çiçek, burada Edebiyat Dergisi’nin çevresinden Cahit Yeşilyurt ile aynı okulda öğretmenlik yapar ve sıkı dostluk kurarlar. Bu dostluk onu Edebiyat Dergisi’nin çevresine taşır. Nuri Pakdil ile tanışan ve Edebiyat Dergisi’nde şiirler yayımlayan Çiçek, edebiyat dünyasında genç yaşta dikkatleri üzerine çeker.
SAĞLIK SORUNLARI
Evlendikten sonra İstanbul’a taşınan Çiçek Nuri Pakdil ve çevresiyle bağlantısını sürdürür. Latif Çiçek ağabeyinin 25 yaşında geçirdiği bir rahatsızlıktan sonra ilk kez sağlık sorunu yaşadığını belirtiyor. Kırıkkale’de öğretmenlik yaptığı dönemde sık sık Ankara’ya kardeşinin evine giden İlhami Çiçek’in uzun uzun suskunlukları ve şiddetli baş ağrıları ailenin dikkatini çeker ancak bir anlam veremezler. “Bİr gariplik seziyorduk ancak hastalık konduramıyorduk” diyen Latif Çiçek, yavaş yavaş ağabeyisinin uyku düzeninin bozulduğunu ve öfke nöbetleri geçirip ve unutkanlıkları başlayınca bir doktora gitmeye karar verdiklerini anlatıyor. Ancak Latif Çiçek o yıllarda MR çekimi mümkün olmadığı için İlhami Çiçek’e kesin bir teşhis konulamadığının da altını çiziyor. Doktorun verdiği ilaçları kullanmaya başlayan Çiçek, birkaç yıl sonra da kısa dönem askerlik için Tokat’a gidiyor. Latif Çiçek, ağabayinin askerlik yapmaya el verişli olmadığı halde sağlık raporu almayıp onu askere gönderdikleri için ailece uzun süre kendilerini suçlu hissettiklerini de kitabında anlatıyor. Çünkü Çiçek altı aylık askerlik döneminde hava değişimi alsa da yaşadığı sıkıntılar askerlik döneminde daha da artıyor ve askerliğinin bitmesine 15 gün kala geçirdiği bir kriz sonrası kendisini binanın üçüncü katından boşluğa bırakıyor.
Mehmet Latif Çiçek, ayrıntılı bir şekilde ağabeyisi İlhami Çiçek’i anlattığı kitapta bugün hayatta olmayan Nuri Pakdil’e ve Edebiyat Dergisi çevresine yönelik bazı suçlamaları da zaman zaman dile getirmiş. Kitabın sonunda ise Nuri Pakdil’in İlhami Çiçek’e gönderdiği mektuplara yer vermiş. Ancak kitabın baskısı kötü olduğu için mektupların okunamadığı bilgisini de bu vesileyle paylaşmak isterim. Bir güzel insana rahmet dilerken sözü İlhami Çiçek’e bırakalım: “ve İnsan/- ne şu ne bu-/İyi oyunundan sorulmayacak mıdır?”