Kadınlar tarımsal üretimin her aşamasında

81 ilden 120 girişimci kadın çiftçi, “Dünya Çiftçi Kadınlar Günü” dolayısıyla geçtiğimiz günlerde Emine Erdoğan’ın ev sahipliğinde “Toprağa İz Bırakan Kadınlar” programı kapsamında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ağırlandı. Danışmanlıktan kooperatifçiliğe, pazarcılıktan yenilenebilir enerjiye tarımsal üretiminin her aşamasında yer alan çiftçi kadınların başarıları gıda kriziyle yüz yüze gelinen şu günlerde sadece Türkiye’nin değil dünyanın geleceği adına da umut veriyor.

Dilber Dural Yeni Şafak
Bağda derdimi tasamı unutuyorum.

Tarımın değişik alanlarında faaliyet gösteren, yenilikçi kaynakları etkin ve verimli kullanan pek çok kadın çiftçi var. Bu kadınlar bulunduğu çevreye rol model olarak tarımsal üretiminin her aşamasında yer alıyor, gelecek adına umut oluyorlar. Geçtiğimiz günlerde “Dünya Çiftçi Kadınlar Günü” dolayısıyla Emine Erdoğan’ın ev sahipliğinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 81 ilden 120 girişimci kadının katılımıyla “Toprağa İz Bırakan Kadınlar” programı düzenlendi. Rahatsızlığı nedeniyle programa katılamayan Emine Erdoğan’ın yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürpriz katılım gerçekleştirdi. Programın ardından Şeref Kapısı önüne gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, burada girişimci kadınlarla fotoğraf çektirdi.

Ayrıca etkinlik kapsamında sunulan “Milli Mücadelenin Kadın Kahramanları” konulu tiyatro gösterisi için “Kara Fatma” rolüne giren oyuncu Ümmiye Koçak, Erdoğan’ı kostümüyle karşıladı. Programa katılanlar kurutulmuş meyve, sebzeli makarna, doğal salça ve reçellerin yer aldığı stantları gezerek, çiftçi kadınların yetiştirdiği ürünleri tatma fırsatı buldu.

ANADOLU TOPRAKLARI BİR İKRAM

Rahatsızlığı nedeniyle programa katılamayan Emine Erdoğan da çiftçi kadınlar için bir mesaj gönderdi. Gönderdiği mesajında, Anadolu topraklarının Allah’ın yeryüzüne bir ikramı olduğunu belirten Erdoğan, toprağa bu nazarla bakmanın, onu korumanın ve toprağın insanlar üzerindeki hakkına riayet etmenin herkesin ortak sorumluluğu olduğunu vurguladı. Erdoğan, “Biz bu hakkı, onu ekerek, zehirli kimyasal maddeler kullanmayarak ve her şartta doğal yöntemleri tercih ederek ödeyebiliriz. En başta su olmak üzere, tüm doğal kaynaklarımızı tutumlu kullanarak, herkese ilham olacak bir örnek ortaya koyabiliriz. Tarım ülkemizin en büyük zenginliğidir. Bu zenginliğe olan şükrümüzü, toprağımızın her bir karışını ekerek gösterelim” mesajını iletti.

KIRSALDA KADININ GÜÇLENDİRİLMESİ

“Toprağa İz Bırakan Kadınlar” ismiyle gerçekleşen programın katılımcıları arasında Tarım ve Orman Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı’nca hazırlanan ve programla aynı ismi taşıyan kitapta hikâyesi yer alan kadın çiftçiler de vardı. “Toprağa İz Bırakan Kadınlar” kitabı bakanlığın bugüne kadar kırsalda kadının güçlendirilmesi, girişimciliğinin desteklenmesi adına yürütmüş olduğu çalışmalar, vermiş olduğu desteklemeler neticesinde toprağa iz bırakan kadınların hikâyesini anlatıyor.

Yeni Şafak Pazar olarak biz de bu kadın çiftçiler arasından Aliye Esra Kaplan, Sevgi Çamurlu, Nurcan Erdoğan Güvenç, Hilmiye Hüren, Lemiye Bıdak ve Fatma Kol ile buluşup hikâyelerini dinledik.

Aileden tarım sevdalısıyız

Aliye Esra Kaplan ya da Şanlıurfa’daki namıyla söylersek “Bitkilerle konuşan kadın”. “Doğuştan çiftçiyiz” diyerek başlıyor hikâyesini anlatmaya. Çiftçi bir aileden gelen Kaplan, “Toprağı, bitkiyi, doğayı, hayvanları seven, değer veren ve bu sevgiyi kendi çocuklarına aşılayan bir ailem var. Başta babam olmak üzere aileden tarım sevdalısıyız” diyor. Hem çiftçilik yapan hem eğitimini veren Kaplan, 2013’ten beri aynı zamanda tarım danışmanlığı yapıyor. Kaplan, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından açılan Tarımsal Yayım ve Danışmanlık sınavını kazanınca ziraat mühendisliği kariyerine yeni bir rota çizmiş ve sonrasında kendi ofisini açmış. Her şey yolunda gidince Kaplan, çevresindeki kadınlara yardım etme gayesi ile kadınlara yetiştiricilik, hastalık ve zararlı yönetimi, gübreleme, sulama gibi birçok konuda eğitimler vererek üretimde verim ve kalitenin artırılmasında öncü biri olmuş.

OKUMA YAZMAM YOK İLK BELGEM

Çiftçilikte işin sevgisi kadar tekniğinin de çok önemli olduğunu söylüyor Kaplan. “Tarımda olduğu kadar her şeyde işin tekniği, işe olan sevginizle bütünleştiğinizde ortaya harika sonuçlar çıkarır. Bunun sonucu tarım da kaliteli ürün ve daha çok verim elde etmenizi sağlarken bilinçli üretici olduğunuz kadar bilinçli tüketici olma farkındalığınızı da oluşturuyor” ifadelerini kullanıyor. Kaplan, aynı zamanda kadınlara verdiği eğitimlerde kadınların öğrenmeye ve yeniliklere açık, meraklı ve istekli olmalarından dolayı kadınlarla çalışmanın keyifli olduğunu dile getiriyor. Hatta Kaplan, eğitim verdiği kadınların öğrenme heveslerine hayranlık duyuyor ve eğitim verdiği kadınlardan birinin katılım belgesi hikâyesini şöyle anlatıyor: “2018 yılında Şanlıurfa Bozova Çarmelik Tarım Müzesi’nde gerçekleştirdiğim çiftçi toplantısında, Şanlıurfa ve ilçelerinde ilk kez 17 kadın çiftçi toplantısına katılım sağlamış ve ben o gün gerçekten aile baskısı ve tabuların yıkılabileceğini, doğru bilinen yanlışların yerini doğruların alabileceği gururunu yaşamıştım. Günler sonra çiftçi ziyaretine gittiğimde 67 yaşındaki kadın üreticimizin toplantı sonunda takdim ettiğimiz katılım belgesini çerçeveletip duvarında gördüğümde kadın çiftçimizin ‘Okuma yazmam yok, ilk aldığım eğitim belgem. Herkes görsün diye astım’ demesi hayatım boyunca unutamayacağım bir andı.”

5 kavanoz reçelle yola çıktık

Adıyamanlı Nurcan Erdoğan Güvenç de toprak sevdalısı biri. “Bu kooperatif sevdası toprağa olan sevdamızdan geliyor” diyor Güvenç. Özünde onunki de tıpkı binlercesi gibi anadan babadan gelen toprak sevdasından. Bağ ve bahçeyle uğraşan Güvenç’in üretme ve çoğaltma aşkı 2021 yılında köylerine gelen Besni kaymakamının kadınlara kooperatifin önemini ve değerini anlatması üzerine daha da pekişiyor. Daha sonrasında kaymakamlık ve valilik sayesinde bir kooperatif çatısı altında diğer toprak sevdalısı kadınları da işin içine katarak ete kemiğe bürünüyor. “Bu sayede onun bize kazandırmış olduğu öz güven sayesinde yola çıktık” ifadelerini kullanıyor Güvenç. 11 kadın ve 5 kavanoz reçelle yola çıkan kadınlar Atmalı Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’ni kuruyorlar daha sonra. Hem üretiyorlar hem de satıyorlar.

AMACIMIZ 11 KADININ 11 BİNE ULAŞMASI

Güvenç, hedeflerinin markalaşmak ve amaçlarının 11 kadının 11 bin kadın olması olduğunu söylüyor. Güvenç, “Biz kooperatif olarak sadece kendi ürünümüzü değil, bölgenin tüm üreten kadınların ürününün satışını yapmak istiyoruz. Aldığı değeri ve kaliteyi doğrudan üreticiden tüketiciye ulaştırmak aradaki kârı esnafa vermemek istiyoruz. Doğrudan çiftçinin emeğini almasını istiyoruz” şeklinde dile getiriyor. “Bu yola 5 kavanoz reçel ile başladık” diyen Güvenç, “Dağlarda topladığımız otları satıp kendimize muhasebeci tuttuk ve daha sonra fuarlara katılıp kendimizi geliştirmek istedik” diyor. Gece gündüz tarlada ve kooperatifte çalışan kadınlar çiftlikte; nohut, susam, mercimek, biber, patlıcan, domates, incir, besni üzümü, urmu dut pekmezi, üzüm pekmezi, reyhan şerbeti, pestil, biber salçası, domates salçası ve menengiç kahvesi üretiyorlar.

BAĞDA DERDİMİ TASAMI UNUTUYORUM

Himiye Hüren, İstanbul’dan Kırklareli’nin Kızılcıkdere Köyü’ne uzanan bir toprakla buluşma hikâyesi onunki. Hüren, gelin gittiği köye eskiden var olan fakat unutulmaya yüz tutan bağcılıkla yeniden buluşturan bir isim. “Eşim çiftçilikle uğraşıyordu. Bağlarımız vardı ama biz bağlarımızı üretmek ve son model bağcılık yapmak istedik” diyor Hüren. 2011 yılında yeni bir bağ ektiklerini dile getiren Hüren, kolları sıvayıp 14 genç kadın üreticiye de öncülük etmiş. “Köye şehirden gelen yeni arkadaşlarım oldu” diyen Hüren, onlarda benim bağıma özendiler ve merak ettiler. Tarım İl Müdürlüğü’nden destek alarak, kursa başladık. Orada bağcılıkla ilgili teorik ve uygulamalı eğitimlere katıldık, örnek bağ alanlarını ziyaret ederek deneyimli bağcılarla tanıştık. Ayrıca Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü’nde üzümün işlenmesiyle oluşan yan ürünlerin yapımı konusunda eğitimler aldık. Ondan sonra Tarım Orman Bakanlığı’ndan yüzde “Kırklareli Bağcılığı Kadın Eliyle Çağ Atlıyor” projemizle yüzde 75 hibe alarak, 2022 yılında 14 arkadaşımla birlikte köyümüzde tekrar bağcılığa kavuştuk” diyor. Hüren ve arkadaşları bu işte o kadar uzmanlaşmışlar ki, Bağbozumu Festivali’nde en güzel bağ ödülünü bile kazanmışlar.

OĞLUNU DA YETİŞTİRİYOR

Bağda tek başına çalışmanın biraz zor olduğunu belirten Hüren, o yüzden kadınlarla birlikte el ele vererek kazdıklarını, topladıklarını ifade ediyor. “Kadınlarımız olmasa tek başımıza hiçbir şey yapamayız” diyor. Hüren ve ekibi, ekip biçtiklerini kolayca pazara ulaştırmak için Tarımsal Kalkınma Kooperatifine üye olmuşlar. Bağcılıktan elde edilen hardaliye, pekmez, sirke, salamura bağ yaprağı gibi yan ürünler ile evlerinde ürettikleri tarhana, kuskus ve makarnaları da satışa kolayca sunabiliyorlar. Bağcılığın çok zevkli bir uğraş olduğunu söyleyen Hüren, “Ben şehirde doğdum, büyüdüm ama bağda çalışmayı çok seviyorum. Derdimi tasamı unutuyorum. Vaktimin nasıl geçtiğini anlamıyorum. Bir şey yetiştirmek, onun büyüdüğünü görmek, onun bir tadının olduğunu, herkesin ağzında bir lezzet bırakacağını düşünmek beni çok mutlu ediyor” diyor.

Ayrıca Hüren, ailede oğlunun da çiftçiliğe meraklı ve istekli olduğunu söylüyor ve oğlunun bu yemyeşil dünyanın mirasçısı olarak yetiştiriyor.

Robotik çiftlik kurmak istiyorum

Ordu’da çiftçilik yapan Sevgi Çamurlu, Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun olmuş. 15 yılı aşkın süre boyunca özel sektörde ağırlıklı olarak finans, muhasebe, satın alma, organizasyon ve pazarlama departmanlarında çalışan Çamurlu, çiftçi bir aileden geliyor ve çiftçiliğin tüm alanlarında çalışıyor. “Aslen Karadenizli olduğum için küçük yaşlardan itibaren hep tarım ve büyükbaş hayvancılıkla iç içe çalışarak büyüdüm” diyerek anlatıyor hikâyesini. Üniversiteyi de hem okuyarak hem de çalışarak tamamladığını belirten Çamurlu, KOSGEB’in girişimcilik kursuna katılarak, girişimcilik sertifikası almış. Yapacağı projeye yönelik Tarım Bakanlığı’ndan da hayvansal sürü yönetimi eğitimi ve sertifikası aldığını belirten Çamurlu, girişimcilik kursunu tamamladıktan sonra Tarım Bakanlığı’nın “Tarımda Genç Kadın Girişimciler Güçleniyor” proje yarışmasına katılmış. Bu projesiyle önce Isparta il birincisi olmuş ardından 2018’de 4 bin 26 proje içerisinden de projesi Türkiye ikincisi olmuş.

YERLİ VE TEMİZ ENERJİ ÜRETİYOR

Girişimciliğini ispatlayan ve ona ödül getiren ilk projesi hayvansal atıklardan biyogaz üretimiyle ilgili olan “Tezekteki Cevher” projesi olmuş. Çamurlu, bu projesiyle 20 büyükbaş hayvanın yıllık 221 bin kilo gübresinden çevre dostu, yenilenebilir enerji kaynağı biyogaz üreterek, yerli ve temiz enerji üretimine katkı sağlıyor. Böylece Türkiye’de ilk defa bir kadın çiftçi gübreden yenilebilir enerji üretip bunu da kendi ihtiyacı doğrultusunda kullanıyor. Çamurlu, biyogaz üretimini artırmak amacıyla ham maddesi hayvan gübresini artırmak için de Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) ile görüşmelerinin devam ettiğini söylüyor. Bu görüşmeleri neticesinde hayvan sayısı arttırılarak robotik çiftlik kurmak istediğini dile getiriyor.

Otizmli oğluyla toprakla buluştu

Lemiye Bıdak, Artvin’in Şavşat ilçesinde doğmuş büyümüş, oradan İstanbul’a, oradan Kastomonu’ya gitmiş. Onun hikâyesinin başkahramanı otizmli oğlu Mustafa Yiğit aslında. Çocuklarının toprakla haşır neşir olması ailenin hayatını şekillendirmiş. Bıdak oğlu ile birlikte, memleketlerine, İbrahimli köyündeki dede evinde tarımla toprakla uğraşmaya başlamış. İlk olarak hayvancılıkla uğraştıklarını söyleyen Bıdak, daha sonra karabuğday ekmeye başladığını söylüyor. Bıdak, daha sonrasında ise Kastamonu’nun coğrafi işaretli ürünü genetiği değiştirilmemiş buğday çeşidi olarak bilinen siyezi üretmeye başlamış. Şu anda yaklaşık 20 tane keçisi olduğunu belirten Bıdak, çiftliğinde hem karabuğday üretiyor hem de patates, fasulye ve sebze üretiyor. Bıdak’ın çiftçilikle hayatını şekillendiren başta oğlu ve diğer çocuklar için bir hayali var. Bıdak’ın bir otizm köyü projesi var. Bu projeyi kendi deneyimlerinden yola çıkarak hazırladığını dile getiren Bıdak, oğlu ve onun gibi otizmli diğer çocuklar için “Otizm Yaşam Köyü Projesi”ni hayata geçirmek istiyor. Bunun için destek bekleyen Bıdak, bu projeyi tüm engelli bireyleri hayata katabilmek için istiyor.

Yetiştirdiği ürünlerle çocuklarını okutuyor

Fatma Kol, Giresun’un Darıköy’ünde yaşıyor. Neredeyse küçüklüğünden beridir toprakla uğraş içerisinde olan Kol, yaklaşık 15 yıldır çiftçilikle hemhâl. İlkokuldan sonra okumasına engel olunduğunu söyleyen Kol, daha küçük yaşlarda ailesinin ürettiği süt ve yumurtaları okuldaki öğretmenlerine satarak aile bütçesine katkı sağladığını dile getiriyor. Küçük yaşlarda başlayan çiftçilik hayatı, evlendikten sonra da devam ediyor. Kol, üç çocuğa ve bakıma muhtaç iki hastaya rağmen yılmıyor.

BAKANLIĞIN EĞİTİMLERİNE KATILDI

Kol, seracılık ve yetiştiricilik alanlarında bakanlığın düzenlediği eğitimlere katılmış, teknik gezilere gitmiş. Bakanlıktan aldığı destekler ve eğitimlerle de Kol, çiftçiliğini iyice pekiştirmiş. Bugün 11,5 dekarlık fındık bahçesi, 240 metrekarelik sera, 140 metrekare alçak tünel örtü altı sahada yetiştiricilik yapıyor Kol. Aynı zamanda da kışın; ıspanak, soğan, roka, tere, marul, pazı, lahana, pırasa yetiştirdiğini, yazın ise; domates, fasulye, biber, kabak, patlıcan, maydanoz yetiştirdiğini dile getiriyor. “Yetiştirdiklerimi pazarda satıp hem evimin geçimini sağlıyorum hem de üç çocuğumun üniversite eğitimlerini karşılıyorum” diyor.