Müziği sevmek anlamakla doğru orantılı

“Müziği sevmenin, anlamakla doğru orantılı olduğuna inanıyorum” diyen Şef Orhan Şallıel, seyirci ile samimi sohbetlerle geçen konserlerine Bursa Senfoni Orkestrası’nın köy, kasaba ve bölge konserleri ile başlamış. Kültürünün, kulak zevkinin çok dışında müzikler dinlemeye gelen bu dinleyicilerin, anlatımlar eşliğinde verdiği senfoni konserleri sonunda orkestrayı yolcu ederken “Hocam, bu müzik harika bir müzikmiş, insan anlayınca daha çok seviyor” dediklerine defalarca şahit olmuş.

Latife Beyza Turgut Yeni Şafak
Şef Orhan Şallıel.

Adını ilk olarak İstanbul Devlet Operası orkestrasını yöneterek duyuran Orhan Şallıel, bugüne kadar Türkiye’deki devlet senfoni orkestralarının tamamına şeflik yapmış bir isim olarak öne çıkıyor. Bursa Bölge Senfoni Orkestrası, Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası ve Antalya Devlet Senfoni Orkestrası’ndan sonra Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası’nın şefi oldu. Senfonik orkestra ile değişik müzik türlerini yan yana getirerek birçok projeye imza atan Şallıel, geçtiğimiz yıl büyük ilgi gören “Gazapizm Senfoni İstanbul” konseri ile yeniden müzikseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Şallıel, bu müzikal birlikteliği, “Çağı ve günceli yakalamak, bunu yaparken de ruhu bozmamak… Duru sular gibi akabilmek ve de bunu ruhlarınızın birbirini anlayabildiğine emin olduğunuz kişilerle yapabilmek…” cümleleriyle betimliyor. 121 kişiden oluşan dev orkestra, 16 Mart akşamı Volkswagen Arena’da sahnede olacak. Konserin tüm geliri ise Kahramanmaraş depremzedelerine bağışlanacak. Şallıel ile konser öncesi sohbet etme imkânı bulduk.

BENİ TETİKLEYEN MERAKIM OLDU

Birbirinden farklı türlerde müzik üreten pek çok sanatçı ile ortak projelerde buluşmaktan geri durmayan Şallıel, bir yandan Kenan Rifâî’nin beste ve güftelerinden oluşan bir repertuvar ile CSO’da sahne alırken, bir yandan “Bulutsuz Senfoni”, “Senfonik Şebnem Ferah” ve “Müslüm Gürses - Yalan Dünya” gibi görece popüler çalışmalarla karşımıza çıkabiliyor. Şallıel, “Ben çocukluğumdan beri kimyaya olağanüstü bir merak duyarım. Birçok şeyi birbirine karıştırmak, sıvılar, renkler, baharatlar ve lezzetler bu çalışmalar da benim bu özelliğimin tezahürü sonucu ortaya çıktı” diyor. Merakı kendisini tetikleyen en önemli unsur. Ancak en büyük kıstası ise bu birleşimlerin sonunda elde ettiği müziğin kaliteli olması. Neyse ki şu güne kadar pişman olacağı bir projeye imza atmamış. “Ben bu işin öncülüğünü yaptım” diyen Şallıel, bu ülkede kendisini takip etmeye çalışanlara ilkelerini maddiyat ve kısa vade göz boyamaktan çok, kalıcı ve arşivlik işler yaratma motivasyonuna oturtmaları gerektiği tavsiyesini veriyor. Bu motivasyonun üzerine bir de potansiyeliniz varsa harika projeler ortaya çıkacağını müjdeliyor.

STAND UP DEĞİL KONSER

Şallıel, sahnede iken seyirci ile sıcak diyaloglar yaşanıyor. Hatta bazı dinleyenleri, onun bir yandan konser yönetirken bir yandan stand up yaptığını söylüyor. Ülkemizde sık rastlanmasa da bu tip açıklamalı konserler, 1958’de New-York Filarmoni de Leonard Bernstein “Young People’s Concerts” serisi ile başlamış. İlgi ile takip edilen bu konserler, 1962 yılında bir TV serisine dönüşmüş ve 40 ülkede izlenmiş. Şallıel, “Aslında Bernstein da aynı orkestranın daha önceki şeflerinin gençler ve çocuklar için yaptıkları konserleri kendi kişiliğine ve üslubuna uygun olarak geliştirmiş. İşin en ilginci ondan önce başlayan şeflerin ilk başladığı tarih 1924’lere kadar geri gidiyor” diyerek bu işin bir anlamda bayrak taşımak olduğunu söylüyor.

Şallıel, müziği sevmenin anlamakla doğru orantılı olduğu inancıyla seyirci ile samimi sohbetlerle geçen konserlerine Bursa Senfoni Orkestrası’nın köy, kasaba ve bölge konserleri ile başlamış. Kültürünün, kulak zevkinin çok dışında müzikler çalmaya gittiği seyircilerin, dinleyicilerin anlatımlarıyla yaptığı senfoni konserleri sonunda onları yolcu ederken otobüsün arkasından kovalarla su döktüklerini ve “Hocam su gibi gidin su gibi de gelin. Bu müzik, harika bir müzikmiş insan anlayınca daha çok seviyor” dediklerine defalarca şahit olmuş.

MOTİVASYONLARIMDAN BİRİ MİLLİ DUYGULARIM

“Bu coğrafyada tarih boyunca insanımızın gerçekleştirdiği ve insanımıza has ne hikâye, karakter olay varsa bunları yepyeni çağdaş formatlarda gelecek kuşaklara aktarmak benim için çok değerli” diyen Şallıel, “Çanakkale Şehitleri”, “Fetih Senfonisi”, “Kuvayi Milliye” gibi birbirinden değerli işlere imza atmış. Ayrıca Yılmaz Erdoğan’ın Mevlana’yı canlandırdığı Etno-Senfonik Gösteri, Mevlana Celaleddin-i Rumi ile de büyük alkış toplamıştı. Bu proje daha önce kimsenin görmediği formatta bir gösteriydi. Mevlana’nın felsefesi binlerce yıl öncesinden, kendi çağından günümüze dek gelebilmiş ve etkisi de halen sürdürmekte. Şallıel, “Böyle bir konuyu anlatmak için Eski Yunan tiyatrosundan da 1000 yıl önce yakılmış bir Anadolu ağıtından da rubailerden ve ilahilerden de çoksesliliğin zenginliğinden de hatta ve hatta DJ müziğinden de yararlanmaz, müziği kısır döngüler içinde bırakırsan haksızlık etmiş olmaz mısın?” sorusu üzerine düşünerek bu proje için kolları sıvamış. Necati Akpınar ve tüm BKM ailesinin desteğiyle de hayata geçirmiş. “Ancak benim motivasyon kanallarımdan sadece bir tanesi milli duygular” diyen Şallıel’in aynı zamanda Japonya’da bir basımevinin bastığı bir Trompet Konçertosu, Kovid-19 salgınından ilham aldığım bir Piyano Konçertosu, pop müzik formatında şarkıları ve türküleri de var. Şallıel, “Kaynak bir yerden gelir siz ona sadece vesile olursunuz. Ben de potansiyelim ve kadarlığımca vesile olmaktan başka bir şey yapmıyorum” diyerek sözlerini tamamlıyor.

KAPAĞI AÇILMAMIŞ BİR HAZİNE

Nef Filarmoni Orkestrası ve Orhan Şallıel’in yolları yaklaşık 3-4 yıl önce Prof. Dr. Murat Salim Tokaç’ın vesilesi ile olmuş. Türk mutasavvıf Kenan Rifâî Büyükaksoy gibi değerli isimlerin ilahilerinden oluşan bir repertuvarla ilk konserlerini gerçekleştirmişler. “Proje üzerinde çalışmaya başladığımda Kenan Rifai’nin eserleri beni hem hayrete düşürdü hem de senfonik çoksesli müzik ile birlikte yapmak için büyük ilham sağladı” diyor Şallıel. Bu hayretin sebebini şu sözlerle açıklıyor: “Kenan Rifai Bey’in eserlerinde tamamen çoksesli müzik prensiplerinin eserinin estetiği ve özünü bozmadan çok ustaca gizlenmiş olduğunu gördüm. Sanki çoksesli müziğin ilk oluştuğu günlerdeki Barok bir bestecinin sadece tek sesli olarak yazdığı bir eser ile karşı karşıyaydım. Sonra da kendisinin keman ve piyano çaldığını fikirlerinin çağdaşlarının çok önde olduğunu gördüm. Bu vizyon eserlerine de doğal olarak yansımıştı. Bu bende diğer o dönemde yaşamış Türk müziği bestecilerine de bu gözle bakmamı sağladı. İnanır mısınız bilmem ama ben daha önce hiç kapağı açılmamış bir Müzik Kültür hazinesi keşfettim. Ülkemizdeki yetkililerimiz gerekli vizyonu gösterir de ben bu yolu dünyada açmaya hazırım. Ama hepimizin bildiği gibi doğru zaman zemin meselesi. Ben beklemedeyim.”

KONSERVATUVARA YAZILSIN O ZAMAN

Ailesinin tüm erkekleri müzisyen olsa da bugün dünyaca ünlü bir orkestra şefi olan Şallıel, konservatuvara girişinin aslında çok da bilinçli bir tercih olmadığını söylüyor. 1980 yılında Galatasaray Lisesi’ni kazanmış ancak profesör olan karşı komşuları o dönemde ülkede yaşanan siyasi karışıklıklar sebebiyle normal bir okula gitmesini pek tavsiye etmemiş. “Bir yıl kaybetmeyi bile göze alabilirsiniz, bu çocuk zeki bir çocuk, aradaki farkı kolaylıkla kapatır” diyerek eğitime ara vermesini teklif edilmiş. Ardından iki ünlü saksafon virtüözü Anıl ve Batu Şallıel’in babası olan amcası Mümin Şallıel’in, geçecek senenin boşa gitmemesi adına, “Bari konservatuvara verelim hem biraz müzik de öğrenmiş olur” önerisiyle konservatuvara yazılmasını teklif etmiş. Babası Rıfat Şallıel, “Gidecekse Batı Müziği Konservatuvarı’na gitsin ve dünya müzisyeni olsun. Bizim alanda ne kadar saygıdeğer işler yapsan da halkımızın gözünde basit bir çalgıcıdan ibaretsin” demiş. Böylece Şallıel, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın giriş sınavını kazanarak okumaya başlamış. Şallıel’in, fiziki yapısına uygun olarak kendisini fagot bölümüne kaydetmişler. Ardından da Kompozisyona girerek iki bölüm birden okumaya başlamış. Üç yıl boyunca Hollanda’da Rotterdam ve Amsterdam konservatuvarlarında orkestra şefliği, kompozisyon ve caz piyanistliği okudu orkestra şefliğinden diploma almış.


Türk halkının metanetinden çok etkilendim: Şehitler ve hayatta kalanlar

Yaralarımızı sanatla saracağız: Basralılar tuvalde acıyı paylaştılar