Yıkılmayan tarihi eserlerin sırrı

Asrın felaketi depremlerde kimi tarihi eserler yıkıldı kimisi de ağır hasar aldı. Alanında uzman isimlere yüzyıllara meydan okuyan eserlerin yıkılma sebeplerini ve yıkılmayanların sırrını sorduk. Sonsuz yapı inşa etmenin mümkün olmadığını söyleyen sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz, sağlam zemin, iyi teknik ve iyi malzeme kullanılan yapıların yüzyıllar boyunca ayakta kalabileceğini aktardı.

Halime Kirazlı Yeni Şafak
Payas Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi

Kahramanmaraş merkezli depremler, büyük bir tarihe ev sahipliği yapan bölgedeki şehirleri ve tarihi yapıları derinden etkiledi. Yıllarca çeşitli depremlere direnen yapılardan Habib-i Neccar yorgunlukla yıkılırken Titus Tüneli, Payas Sokullu Mehmet Paşa ve Belen Kanunş Külliyesi hasar almadı. Özellikle tarih boyunca birçok depremle yeniden inşa edilen Hatay, tarihi eserlerimizi nasıl koruyacağımız, bu eserlerin nasıl ayakta kaldığı ya da neden ayakta olmadığına dair bize önemli işaretler sunuyor. Alanında uzman isimlerle depremlerde tarihi eserlerin neden yıkıldığı, sağlam olanların sırrının ne olduğunu ve acil müdahale yöntemleriyle eserlerin ne kadar ve nasıl korunacağı konusunu irdeledik.

TAŞ DA YORULUYOR

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Okay Serkan Angı, dünya üzerinde farklı uygarlıkların depremlere karşı çeşitli önlemler aldığını ifade etti. Angı, “Bergama ve Asos antik kentlerinde, farklı duvar örgü sistemleri ve teknikler kullanılmış. Deprem bölgesi Peru’da, İnka antik kenti olan Machu Picchu’da granit duvarlar kilit sistemiyle birbirine geçirilerek kullanılmış. Bu duvar kilit sistemi yıkılmayı önlemesi açısından önemli. En sağlam yapı malzemesi olarak granit ve mermeri sayabiliriz. Kurtarıcı olan taş değil, onun nasıl işlendiği ve mimari olarak nasıl yorumlandığı. Taşın mutlaka etkisi var ama doğrudan değil. Her yapının bir servis ömrü var. Taş da olsa bir yerden sonra yoruluyor. Bu da malzeme ve atmosferik koşullarla ilgili. Malzeme açık havada olduğu için rutubet, nem, yağışlı hava sirkülasyonunda taşlar bozulmaya uğruyor. İlk halini ve dayanımını kaybediyor” dedi.

SAĞLAM ZEMİN, İYİ TEKNİK, İYİ MALZEME

Sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz ise Hatay’ın asırlar boyunca depremlerde yıkıldığını, daha sonra yeniden inşa edildiğine dikkat çekerek, yıkımlarda malzeme, zemin ve deprem şiddetinin etkisini şu sözlerle aktardı: “Mesela Habib-i Neccar Camii özgün bir yapı değil. Her depremde defalarca zarar gördü. Yıkılan binaları da mümkün olduğu kadar yeniden yaptılar. Sadece ismi yaşadı, binaların kendisi değil. Şunu unutmamak lazım; Sonsuz yapı inşa etmek gibi bir şey yok. Birçok şehir zaman içinde ortadan kalktı. Bunlar sadece siyasi olaylarla değil, doğal olaylarla da yok oldu.”

Çeşitli büyüklükte depremlere rağmen, yüzyıllardır ayakta olan yapıların, sağlam inşa edildiği için yıllara meydan okuduğunu dile getiren Yılmaz, “Sağlam bir zeminde iyi teknik, iyi malzeme ve sürekli yapılan bakımlarla yapılar yüz yıllar boyunca ayakta kalabilir. Bir bütün olarak üç ilke sağlamsa bina tamamen çökmez, tamir etme şansınız olur. İstanbul Ayasofyası bunun en güzel örneği. Birçok depremde zarar gördü, onlar da onarıldı” ifadelerini kullandı.

YIKINTILAR ARKEOLOJİK ALANDIR

Yüksek Mimar Dr. Olcay Aydemir de yıkılan tarihi eserlerin enkazının hemen kaldırılmaması gerektiğine işaret etti. Aydemir, Türkiye gibi deprem bölgesi olan İtalya ile yaptıkları ortak çalışmalardan örnekler vererek tarihi yapılar için alınacak afet önlemlerinden bahsetti: “Tarihi yapıların belirli bir esnekliği var. Bu yapıları deprem anında insanların güvenle dışarıya çıkmalarını sağlayacak güçlendirmelerle koruyabiliriz. Deprem öncesi, sırası ve sonrası için alınmış önlemlerimiz olmalı. Bunların bilim insanları veya bu konuda tecrübeli kişilerle yapılması gerekiyor. Yıkıntıları hemen kaldırmamak, bunlara arkeolojik alan muamelesi yapmak gerekiyor. Böylece kültür molozu dediğimiz yani yapı elemanlarını tekrar kullanma şansına sahip olur, verileri kaybetmeyiz. Hasar görmüş yapıları askılama ya da dondurma işlemiyle çevredeki yapılara da zarar vermeyecek şekilde güvenli hale getirmeliyiz. Bunlar geçici önlemlerdir fakat bu sayede yeni bir deprem ya da harekette yıkımı engellemiş oluruz. Kapsamlı onarımlarla yapıları sağlamlaştırmak gerekiyor. Aksi halde yok olmaya yüz tutar.”


Hafızamız da hasar aldı: Tarihi yapıların depremden öncesi ve sonrası

Müzeler depremi az zararla atlattı