6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunundaki amaçlar ile sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerezler kullanılmaktadır. Detaylı bilgi için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.




Danimarka’da 1 Ağustos 2018’de yürürlüğe giren “Örtünme Yasası”nı ihlal etmekten dolayı 60 kişiye idari para cezası verildi.
Peçe takmak ve burka giymek kamusal alanda yasaklandığı için; bahse konu yasa, ülkede “Peçe ve Burka Yasası” olarak da biliniyor.
***
Söylemeye gerek var mı?
Korona salgını başladığından beri, Danimarka Başbakanı Bayan Mette Frederiksen başta olmak üzere “Kopenhag’dan bütün kabine” dahası şu Örtünme Yasağı Yasası’nı uygulayan” birimdekiler dâhil herkes “yüzlerini örtecek şekilde” maske takıyorlar.
***
Bahse konu haberi okuduğum dosyatv.com, isabetle “Maske mecburi, peçe yasak: Bu ne iş?” diye sormuş…
Kaderin “İslam düşmanlığında kafaya oynayan Danimarka devletini” nasıl da ofsayt’a düşürdüğüne dair ibretlik bir örnektir!
DANİMARKA’DAN İSVİÇRE’YE GİDELİM
Kopenhag Kriterleri’ni pardon Kopenhag’taki “İslam düşmanlığı” örneklerini sıralamadan evvel; yeri gelmişken, burada bir “Ara Kalıp” yapalım ve İsviçre’ye seyahat edelim…
***
Dört sene önce İsviçre’nin Ticino kantonunda kamusal alanda peçe takma yasağı yürürlüğe girdiği vakit, Nora Illi adlı İsviçreli bir Müslüman aktivist bu yasağı protesto etmek için yola çıktı.
Peçesiyle Ticino’nun Locarno kentinde dolaşan Nora’ya “bu eylemden” dolayı 10 bin İsviçre Frangı ceza kesildi.
Dört yıl sonra: geçtiğimiz 23 Mart’ta…
Peçe hadisesinin kahramanı 36 yaşındaki Nora, Bern’deki bir hastanede “sekiz yıl önce yakalandığı amansız hastalığa” yenik düştü!
Nora 26 Mart’ta koronavirüs salgını bağlamında uygulanan tedbirler sebebi ile çok az kişinin katıldığı bir cenaze töreniyle defnedildi.
Yani, neydi?
Nora, peçe taktığı için İsviçre polisinin kendisini “hedef almasından” dört yıl kadar sonra…
İsviçre’de -Avrupa’da, dünyanın her tarafında- insanların maske takmaya mecbur kaldıkları bir dönemde VEFAT etmişti…
-Kaderin cilvesidir!
***
Bu vesileyle…
Nora’nın yaşadığı dramın, “hayat öyküsünün kilometre taşlarının” ayrıntılarıyla Taha Kılınç’ın köşesinde (Yeni Şafak, 28 Mart 2020) anlatıldığını not edelim.
BİR DÜŞMANLIK “MARKA”SI
İsviçre’den tekrar AB üyesi şu Danimarka’ya dönebiliriz.
Bu ülkede İslam düşmanlığının zirveye çıktığı 2005 yılındaki “Karikatür Krizi” malum…
Danimarka’daki Jyllands Posten adlı gazetede pardon paçavrada Peygamberimize hakaret içerikli aşağılık karikatürler yayınlanmıştı!
***
“Yazılı Olmasa da, Uygulamadaki Kopenhag Kriterleri!” kapsamında, son beş yıldaki üç örnekle yetinelim:
“Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da düzenlenen iftar programını protesto eden aşırı sağcı gruplar Kur’an-ı Kerim’i yaktı ve ‘Avrupa Bizimdir’ diye pankart açtı!”
(AA, 2 Haziran 2019)
***
Eş zamanlı olarak Kopenhag’ın 35 kilometre batısındaki Hedehusene’de Fetih Camii’nde yangın çıktı!
Yani, cami yakıldı!
***
-Kopenhag’da Cami Kütüphanesi kundaklandı!
“Kopenhag’ın merkezindeki Nordvest semtinde bulunan İslami İnanç Toplumu’na ait caminin kütüphanesi ateşe verildi.” (AA, 17 Ağustos 2015)
CAMİLERİ YAKTIRTAN LAİK AVRUPA BİRLİĞİ
Sadece Danimarka’da değil, “başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerinin birçoğunda” camiler yakılıyor!
Alman devleti, genellikle himayesindeki PKK’lı teröristlere yaptırtıyor, işbu kundaklamaları…
Yahut Almanya’sından Danimarka’sına Avrupa (Terör) Birliği ülkelerinde, “aşırı sağcı gruplar” diye maskelenen yani “Sahte Bayrak” sallamak suretiyle kamufle edilen “derin örgütler” görevlendiriliyorlar!
Ezcümle, nedir?
Hıristiyan Kulübü AB’nin “gizli protokollerinde” cami kundaklamak/yakmak temel esaslardandır!
***
Ayasofya’nın 86 yıl sonra Cami olarak ibadete açılmasından dolayı kaygılanan, bozuk çalan, boş gürültüler çıkaran, tepki gösteren İslam Düşmanı AB’den söz ediyoruz...
***
2017’de Vatikan’da Papa’nın önünde “el pençe divan” vaziyette duran, sıraya giren “Süper Laik” AB liderleri, değil miydi?
***
PKK’lı teröristleri ve FETÖ’yi kucaklayan Avrupa (Terör) Birliği, Bağımsız Müslüman Türkiye’nin azılı düşmanıdır.
A be, hangi AB’dir bu?
Batı Putu’na tapan Etki Ajanı Ertuğrulgillerin...
Türkiye’mizi ısrarla “itelemeye çalıştıkları” Avrupa Kahpeler Birliği’dir!



Papa Muhibbi Mister Yüzsüz, Topkapı Sarayı Darphane-i Amire binasında açılan bir sergiyi gezmiş, sergi defterine takdirlerini içeren birkaç cümle yazmış…
Serginin konusu mu; Yirmi Sekiz Şubat döneminde üniversitelerde başörtülü öğrencilere uygulanan baskılar.
28 Şubat Cuntasının, başörtüsü yasağı dâhil olmak üzere bütün icraatlarını ayakta alkışlamış bir Bay Yüzsüz olarak, şimdilerde “günah çıkarma” ayaklarında!
Aslında Vatikan’a gidip Papa’sının huzurunda günah çıkarma şovu dahi yapacak; amma velakin koronavirüsnedeniyle başta Roma, İtalya tepeden tırnağa karantina altında!
*
“Papa Françesko” filminde Papa ile yapılmış bir mülakatta verilen cevaplara “kendi sorularını yazarak” Papa’sına hayalindeki KHK mesajını verdirten de Mister Yüzsüzden başkası değildi…
Hayali sorusu şuydu: “Sayın Papa, KHK ile atılanlar önünüze gelse affeder miydiniz?”
“KHK’lıları Papa’sına kurtartma!” hayali kuran işbu Yüzsüz; Fetullah’ın dönemin Papa’sı İkinci Jean Paul’ü ziyaretini (1998) alkışlayanlar arasındaydı.
SİLAH KUŞANAN MANŞETLER
Fetullah, Papa’yı ziyaretinden beş hafta kadar önce yani “1997’yi, 1998’e bağlayan yılbaşında” 28 Şubat’ın “şöhretli” generali Çevik Bir’e övgüler düzen bir mektup göndermişti.
O mektuptan altı buçuk ay evvelinde ise…
Genelkurmay Başkanlığı, medyaya “İrtica Brifingi” verdi! (11 Haziran 1997)
Aynı gün, Mister Yüzsüz yanına Emin Çölaşan’ı alıp Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir’i ziyaret etmişti:
Medyanın Lee Van Cleef’i Çölaşan, Mister Bir’e “28 Şubat kararlarına karşı direniş olursa ve gerekirse silah kullanacak mısınız?” diye sormuş…
Sam Amca’sının Orgenerali Bir de “Gerekirse tabii ki kullanırız” cevabını vermişti!
Çıkışta, Hürriyet’in Başındaki Bay Yüzsüz, yazarı Çölaşan’a şöyle sesleniyordu: “Helal olsun, Emin; yine manşeti kurtardın!”
*
12 Haziran 1997 tarihli Hürriyet “Gerekirse Silah Bile Kullanırız” manşetiyle çıktı: Manşette, Org. Bir’in adı geçmiyordu...
Alt başlıkta ise “Genelkurmay Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışan İrtica ile mücadelede gerekirse silah kullanılacağını açıkladı” deniliyordu!
BİR “SERGİ” DE BİZDEN
Bu manşet atıldığı vakit; Mister Yüzsüzü, Topkapı Sarayındaki o sergiye girişte karşılayan ve ona gönüllü rehberlik yapan “güler yüzlü genç kızın” doğmasına daha üç sene vardı!
*
Bay Yüzsüzün şimdilerde icra ettiği “günah çıkarma” gösterisine yahut “pişmanlık duyuyor-muş gibi” yapan şu sihirbazlık numarasına aldanıp “hapı yutacak” değiliz…
28 Şubat’ın Apoletli Medyasında başı çeken Yüzsüz Eski Genel Yayın Yönetmeni; 1997’deki darbeye candan desteğini sonraki yıllarda da Hürriyet’teki kirli sütununda muhtelif vesilelerle hatırlatma ihtiyacı duydu…
Mesela, 12 Eylül 2003’te; “Ben gazeteci olarak, 28 Şubat’ı destekledim. Halen daha destekliyorum. Yarın bu ülke, 1997’nin şartlarına düşse yine desteklerim” diye yazdı!
5 Aralık 2006’da da, “Ben 28 Şubat’ı destekledim, hala destekliyorum” diye yazan yine kendisidir.
-Bitmedi…
“Galiba 28 Şubat’ı destekleyen tek ben kaldım. Evet destekledim, desteklemeye devam ediyorum” diye yazdı, 28 Şubat 2007’de!
-Dahası var…
Gezi Kalkışmasının başladığı günlerdeki (2 Haziran 2013) bir röportajda “28 Şubat darbe değildi” diyordu, Yüzsüzlüğün Şahikasındaki Ertuğrul!
CUNTA’NIN ÜSTÜNDEKİLER
28 Şubat sürecinde, Cuntacı Generaller “medyadan yargıya” kadar geniş bir yelpazede brifingler veriyordu…
Askerlere brifing verense “Komprador Burjuvazinin gözde kuruluşu” TÜSİAD idi!
Dönemin TÜSİAD yöneticileri Genelkurmay’ı ziyaret ederek Çevik Bir, Erol Özkasnak ve “J Komutanları” ile görüşmüşlerdi. (3 Aralık 1997)
*
28 Şubat darbesinin yaşandığı 1997’de TESEV’in başkanlığına getirilen Nafiz Jan Paker, aynı zamanda bir TÜSİAD üyesiydi.
TESEV’in 1994’teki kuruluşunda Nafiz Jan Paker ile “Derin Baron” İzhak Alaton ilk Yönetim Kurulunda idiler!
*
FETÖ Çatı Soruşturması kapsamında ifadesi alınan Cem Fadıl Bozkurt, Bay Alaton’un “28 Şubat’a dair kimi sözlerine şahit olduğunu” da söylemiştir.
Böylelikle, İzhak Alaton’un “Bu ülkede tankları yürütebilmek için dört tane ev verdim” dediği, yıllar sonra ortaya çıkmıştır!
Bozkurt, İzhak Alaton ile “ortak şirket kurdukları Mehmet Günyeli (Leyla Alaton’un eski eşi) aracılığıyla tanıştığından” ve “bu aile ile ortaklığının 2015’e kadar devam ettiğinden” de söz etmiştir! (16.4.2018- A.A)
*
“Askeri Vesayete” komuta eden “Üst Yapı” Mister Bir’e 28 Şubat’ta tankları yürüttüren Büyük Sermayenin Baronlarından müteşekkildi!
Vaktiyle, TESEV’inde “Askeri Vesayet” raporları falan hazırlatan Jan Paker, yıllardır bu derin gerçeğin üzerini örtenlerdendir!
