|

ABD'de yeni başkan eski ordu ve Türkiye

ABD ve Rusya ile ilişkilerde yapılacak her hamle, atılacak her adımın önceden iletişim altyapısı hazırlanmalı, buna göre dost-hasım-tarafsızların duygu ve düşünceleri ülke çıkarlarına en uygun olacak şekilde hazırlanmalıdır.

Yeni Şafak ve
04:00 - 20/11/2016 Pazar
Güncelleme: 21:18 - 19/11/2016 Cumartesi
Yeni Şafak
Ediz Ekinci

Bölgesel Güvenlik Analisti



ABD'deki başkanlık seçim sürecinde bitiş ipini göğüsleyecek iki adaydan Hillary Clinton ve Donald Trump'ın küresel sorunlarla ilgili söylemleriyle yapacakları arasındaki farkın ne olacağını anlamak için iki önemli gösterge vardı elimizde. Birincisi, hangi adayı hangi grupların desteklediğine bakmak ve bu adayların geldikleri gelenek. Clinton'ı destekleyen gruplara baktığımızda küresel finans ve onlara bağlı Hollywood gibi psikolojik harp merkezlerini görmekteydik. Bunun yanında çok ilginç bir grubu daha gördük; askeri-savunma-endüstri kompleksi.. ABD ordusu geleneksel olarak kahir çoğunlukla Cumhuriyetçileri desteklerdi şimdiye kadar. Ancak bu sefer ne olduysa oldu ve Demokratların peşine takıldı. Bill Clinton ilk seçildiğinde askerlerin başkent Vaşington sokaklarında üniformalı dolaşmalarının bile yasaklandığı bir asker karşıtı ortam mevcuttu. ABD ordusunun Cumhuriyetçileri desteklemelerinin en önemli nedeni onların dönemlerinde elde ettikleri olağanüstü iyi imkanlar, maaş, ek ödemeler v.s.'nin yanında özellikle 2'nci Dünya Savaşı sonrası ABD savunma anlayışının tehdidi uzaktan karşılama ve 2'nci Bush ile işlerlik kazanan önleyici vuruş doktrinin ve buna uygun küresel konuşlanmanın getirdiği ABD ordusunun ve mensuplarının ABD için vazgeçilmezliği ve sağladığı itibardı. Öyle ki dükkânların vitrinlerini askere özel indirim ilanları süslerdi. K.Karolina'nın başkenti Charlotte'da havaalanında üzerimde üniformalı beklerken sonradan avukat olduğunu öğrendiğim birinin “sizin sayenizde huzur içinde yaşıyoruz, size bir öğle yemeği ısmarlamak istiyorum” teklifine “ben Türk askeriyim Amerikan değil” cevabıma “hiç önemli değil, siz de bizim müttefikimizsiniz” sözü ABD vatandaşlarının Amerikan askerine yönelik algı durumu ile ilgili yeterli emare vermekte. Aslında Obama yönetiminin küresel siyaset, ekonomi ve güvenlikle ilgili takip ettiği politika ve stratejinin 2'nci Bush'tan farkının cevabının olmadığını bildiğimize göre Obama'yı Demokrat görünümlü Cumhuriyetçi demek de mümkün. Hillary'nin temsil ettiği ana çerçeve de aslında bu. Ve ABD ordusu Obama ile birlikte sahip olduklarında bir eksilme değil artış bile hissetti.



SİSTEMİN BAŞAT BELİRLEYİCİSİ: ABD ASKERİ-SAVUNMA- ENDÜSTRİ KOMPLEKSİ


ABD ordusu ve onun mensupları TSK'dan farklı olarak askeri-savunma-endüstri kompleksinin tam içinde ve birbirini tamamlayan alt bileşenlerden başka bir şey değil. Biz de ise böyle bir şey istisnalar dışında yok. Savunma teknolojilerinin ve üretiminin üç ayağı var. İlki akademik bilgi, ikincisi üretim/arge ve sonuncusu kullanıcı. Bunların içinden en kritiği sonuncusu yani kullanıcı. Kullanıcının görev ihtiyaçlarının ne olduğunun tespit edilememesi birinci ve ikinci ayakların işlevini doğrudan etkiliyor. Bu durum ilave maliyetlere neden olduğu gibi yerli üretimin önündeki en büyük engellerden biri haline geliyor. Savunma sanayi kolaycılıkla ve ticari olarak daha risksiz gördüğü ithal yolunu ya da yabancı ortakla çalışma yolunu seçiyor. ABD ordusundan ayrılmış neredeyse tüm personel savunma/istihbarat endüstrisinde görev alıyor. Bu bireysel çabalarla değil bizzat ordunun kurduğu bir sistemle gerçekleştiriliyor. Bu da ABD ordusunu doğrudan ve dolaylı olarak sistemin başat belirleyicileri ve araçlarından birisi haline getiriyor. Bizdeki durum ise bambaşka. Yıllarca yüksek maliyetlerle eğitilmiş ve tecrübe kazanmış askeri personel ordudan ayrıldıktan sonra ya işsiz evde oturuyor ya da eğitim ve tecrübesiyle pek ilgisi bulunmayan işlerde çalışıyor. Aslında konumuz bu değil ama ABD ordusunun ve askeri-savunma-endüstri kompleksinin ABD içindeki konumunu görmek açısından açıklamak da fayda var.



ABD-RUSYA YUMUŞAMASI: BİZE NE OLUR?


Küresel sermaye şebekesi, kullanıma hazır en dinamik unsuru olarak ABD ordusunu, artık çoktan vazgeçilmiş uzlaşmacı sosyal kontrol sisteminden, zorlayıcı sosyal kontrol mekanizmasına geçiş sürecinde dünyayı büyük insan kitleleri açısından daha yaşanmaz hale getiren ilkel sermaye birikimi hedefi doğrultusunda seferber etmişti. Demokrat Parti ise bu stratejinin icracı unsuru olarak orduyu Ukrayna'da, Suriye'de ve Asya-Pasifik'te maharetle sahaya sürmüştü. Yani Cumhuriyetçilerin geleneksel dış politika ajandası Obama'yla Demokratlara pürüzsüz bir şekilde geçiş yapmıştı. Trump'la beraber yerleşik askeri-savunma-endüstri kompleksi ve bunun mütemmim cüzü istihbarat teşkillerinin Rusya'yla başlaması muhtemel detant sürecine tepkisi Türkiye'nin bölgedeki ilişkilerine doğrudan etki edecek. Buradaki temel belirleyici ABD-Rusya yakınlaşmasının çapı, kapsamı ve yönünün ne olacağı. Bu çerçeve Türkiye'yi sadece Ortadoğu bağlamında değil, ABD'nin Obama döneminde yeniden başlattığı (maksadı çok farklı olsa da) soğuk savaş dönemi Rusya'yı “çevreleme” stratejisi içerisindeki Karadeniz sahasında, Orta Asya ve enerji/su güvenliği alanlarında da derinden etkileyecek. Böyle değişim Türkiye'yi mevcut sıkışıklık noktalarından çıkmasına yardım ederken öte yandan yeni anlaşmazlık ve çatışma alanları açması da muhtemel.



GELECEK KESTİRİLEMİYORSA BİZ NE YAPALIM?


Putin'in Trump'tan alacağı tavizler, ortak düşmanın DEAŞ olarak sabitlenmesi Rusya'nın Suriye'deki pozisyonunu güçlendirirken, PYD/YPG terör örgütünün DEAŞ karşıtı mücadelede ABD'nin kara gücü olarak muamele görmeye devam etmesi büyük ölçüde Rusya'nın tutumuna bağlı olacak. Bu imkân Rusya'ya Türkiye ile ilişkilerinde bir durum üstünlüğü sağlayacaktır. Trump'ın DEAŞ karşıtı sert tutumu Türkiye'ye rağmen ABD'yi PYD/YPG terör örgütünün sözde kara gücü olma işlevinden kolay kolay vazgeçirmeyecektir. Rusya'nın Türkiye'yi Suriye rejimiyle ilişkilerini yeniden yapılandırmaya teşviki daha hız kazanacaktır. ABD'nin Karadeniz ile ilgili tutumunda eskisi kadar ısrarcı olmama durumunda Rusya açısından beka sorunu hafiflemiş olacak, Türkiye'nin Karadeniz bağlamındaki aslında hiçbir zaman kullanmak istemediği kartı da elinden alınmış olacaktır. Buradan da anlaşılan, Türkiye daha başka bir seviyede yeni dengeler kurma safhasına geçmek ve bunu şimdiden iyi planlamak zorundadır. Bu yeni denge kurma sürecinde Rus savunma sistemlerine kısmi bir yöneliş ABD-Rusya yumuşamasına uyumlu bir yaklaşım olabilir. ABD'nin F-35'leri yanında geliştirme sürecinde olan PAK FA (T-50) savaş uçaklarının envantere dâhil edilmesi, hava savunma sistemlerinde de benzer bir yaklaşıma girilmesi Türkiye'ye fiziksel ve bilişsel alanlarda göreceli durum üstünlüğü sağlayabilir. Bu süreç stratejik iletişimin her zamankinden daha çok önem kazanacağı bir süreç olacaktır. ABD ve Rusya ile ilişkilerde yapılacak her hamle, atılacak her adımın önceden iletişim altyapısı hazırlanmalı, buna göre dost-hasım-tarafsızların duygu ve düşünceleri ülke çıkarlarına en uygun olacak şekilde hazırlanmalıdır.



Trump'la beraber ABD'de Demokrat Parti görünümlü neo-con benzeri Cumhuriyetçilerin dönemi sona eriyor, şimdi geleneksel Cumhuriyetçilerin daha faydacı ve fırsatçı bir dönemi başlıyor. Yerleşik Amerikan düzeni Trump'ı süreç içerisinde ne kadar etkiler, ne kadar dönüştürür kestirebilmek zor. Bize düşen görev, yetişmiş insan kaynaklarımızı iyi kullanmak ve kurumlarımızın kapasite ve yeteneklerini ülke çıkarları merkezli artırmaktır. Kurumlararası koordinasyon ve gayret birliği ile başarmayacağımız hiçbir zorluk yoktur.




#PYD
#DEAŞ
#Hillary Clinton
#Ediz Ekinci
7 yıl önce