|

Ben Charlie Hebdo değilim

Charlie Hebdo dergisi 2015 yılında Fransa’nın başkenti Paris’te Peygamberimiz Hz. Muhammed ile alakalı hakaret içeren karikatürü yayınladıktan sonra büyük tartışmalara yol açmış ve sonrasında 12 kişinin hayatını kaybettiği bir saldırıya uğramıştı. Saldırı sonrasında “ifade özgürlüğüne kasıt var” diyerek bir araya gelen ve dayanışma gösteren ülke liderleri ve kamuoyu, Charlie Hebdo dergisine “Je suis Charlie” (Ben Charlie’yim) diyerek destek verdiler. Lakin söz konusu dergi, Müslüman karşıtlığı da dahil olmak üzere uzun bir ırkçı söylem ve içerik geçmişine sahiptir.

04:00 - 20/02/2023 Pazartesi
Güncelleme: 03:41 - 20/02/2023 Pazartesi
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
Ahmet Turan Atmaca - Latife Özdemir Atmaca / Lahey, Hollanda

Charlie Hebdo dergisi 2015 yılında Fransa’nın başkenti Paris’te Peygamberimiz Hz. Muhammed ile alakalı hakaret içeren karikatürü yayınladıktan sonra büyük tartışmalara yol açmış ve sonrasında 12 kişinin hayatını kaybettiği bir saldırıya uğramıştı. Saldırı sonrasında “ifade özgürlüğüne kasıt var” diyerek bir araya gelen ve dayanışma gösteren ülke liderleri ve kamuoyu, Charlie Hebdo dergisine “Je suis Charlie” (Ben Charlie’yim) diyerek destek verdiler. Lakin söz konusu dergi, Müslüman karşıtlığı da dahil olmak üzere uzun bir ırkçı söylem ve içerik geçmişine sahiptir.

KURT KIŞI GEÇİRİR AMA YEDİĞİ AYAZI UNUTMAZ

Charlie Hebdo dergisi iki hafta önce Türkiye’de gerçekleşen deprem ile alakalı bir karikatür yayımladı. “Günün Karikatürü” olarak paylaşılan ve asrın en büyük felaketlerinden birinin kurbanlarıyla alakalı ifade özgürlüğü adı altında alay eden, insanlıktan nasibini al(a)mamış kişilerin kaleminden çıkmış bu korkunç çizimin ardından başta Türkiye olmak üzere dünyanın farklı yerlerinden çok sayıda olumsuz tepki aldı. Eleştirmenler, karikatürün mizah veya ifade özgürlüğü ile hiçbir ilgisinin olmadığını ve yalnızca yaşanılan felaketi fırsat görüp binlerce kişiyle dalga geçtiği görüşünde birleşiyor. Avrupa’nın farklı yerlerinden tepki veren kişiler karikatürü sosyal medya mecralarında yaptıkları yorumlarda ‘iğrenç’ ve ‘tatsız’ olarak nitelendiriyor. Peki tepkilere neden olan bu ırkçılığa rağmen neler yaşandı?

Türkiye’nin yanı sıra çizime öfkeli olan Avrupalı Türklerden ve mensubu oldukları Sivil Toplum Kuruluşlarından da tepkiler geldi. Ancak, bir yandan yas tutup bir yandan ana vatanlarında gerçekleşmiş olan felaketin yaralarının sarılmasında bir nebze katkıları olması için yardım faaliyetleri ile meşgul olan Türkler tepkilerini ulusal medya ve gazetelerde fazla seslendirme imkânı bulamadılar. Acıyı yüreklerinde hisseden Avrupalı Türkler, depremin ilk saatlerinden itibaren ‘deprem bölgesine nasıl yardımda bulunabiliriz?’ düşüncesi ile harekete geçmişti. Sivil toplum kuruluşları, cami dernekleri, spor kulüpleri ile gönüllü yardımseverler, depremin ilk saatlerinden itibaren yardım malzemesi toplamaya başladı. Fakat, nefret söylemi odağı haline gelen derginin yayımladığı karikatüre dair Avrupalı Türklerin ortak kanaati “kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz” yönünde…

MENSUBİYETTEN MESULİYET DOĞAR

Yurtdışında yaşamanın olumsuz yönlerinden bir tanesi de yaşadığımız toplum içinde olanları sadece büyük kitlenin içinde küçük bir topluluk olarak hissetmemiz ve yaşamamız. Uzakta olmanın vermiş olduğu yalnızlık içerisinde en yakınında olanla, senden olanla paylaşıyorsun duygularını ve acını. Hollandalı arkadaşlarımızla olan sosyal ortamlarda “ülkemin güneydoğusunda deprem oldu ve milyonlarca insan etkilendi” dediğimizde alabildiğimiz cevap en fazla “evet… haberlerde okudum, çok acı ve çok kötü, ne mutlu sana ki ailen İstanbul’da yaşıyor” oldu.

Ailemin İstanbul’da yaşaması veya akrabalarımdan kimsenin o bölgede olmaması acımı hafifletmiyor…Ülkemin her bir karış toprağında yaşayan herkesin acısına ortağız. Bu his uzakta olunca daha da artıyor. Buna ek olarak bir dergi tarafından ifade özgürlüğü adı altında ırkçılığa ve nefret söylemine uğramak daha yolumuzun çok uzun olduğunun göstergesidir. Kendimizi daha çok anlatmamız gerekecek. İnsanların bu denli büyük bir dram üzerinden ırkçılık yapmasının arkasındaki hastalıklı düşünceye karşı mücadele etmek her Müslümanın görevidir. Belli ki bu ırkçıların Kahramanmaraş özelinde bize karşı bir kuyruk acıları var. Maraş’a Kahraman unvanını veren dedelerimizin torunları olarak bu ırkçılara karşı fikri mücadele vermek her bir vatan evladının boynuna borçtur. Belki hiçbir gün yaşayamayacağımız ama yüreğimizde yaşattığımız o vatanın acısını hisseden ve derdiyle dertlenen insanlarız. Mensubiyetten mesuliyet doğar şuuruyla hareket ederek Müslümanların ve Türklerin karşısında olan bu hastalıklı zihniyetin karşısında dimdik duracağız. Gün bir olma günüdür, gün çağımızın en büyük hastalıklarından biri olan ırkçılık, ayrımcılık ve cehaletle mücadele etme günüdür. Bu söylemlere ve ırkçılığa bizim medeniyetimizde yer yoktur…


#Charlie Hebdo
#Deprem
#İslamofobi
1 yıl önce