Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılış konuşmasıyla başlayan törende Erdoğan “5. İslami Dayanışma Oyunları spor faaliyetlerini başlatıyorum. Tüm emeği geçenleri şahsım, milletim adına tebrik ediyorum. Hayırlı uğurlu olsun” dedi. Erdoğan, töreni, protokol tribününde, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Filistin Başbakanı Muhammed Iştiyye, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Cezayir Başbakanı Eymen bin Abdurrahman ve İslami Dayanışma Spor Federasyonu Başkanı Prens Abdülaziz Bin Türki Al Faysal Al Suud ile izledi.
BİRLİK VE DAYANIŞMA MESAJI
Konya, 4 kıtadan 56 ülkeden 24 farklı branşla spor şölenine ev sahipliği yapıyor. Sporun birleştirici gücü, böylesine organizasyonlarda çok daha farklı şekilde ortaya çıkıyor. İslam ülkeleri arasındaki bağın ve kardeşliğin gelişmesine sebep oluyor. Aşkın ve sevginin vatanı, hoşgörünün temsilcisi Konya’nın böylesine önemli bir organizasyona ev sahipliği yapması da ayrı bir güzellik katıyor. Hayat dini olan İslam’ın, barış ve esenlik vurgusu öne çıkıyor. Ülke olarak son 20 yılda hem sportif başarılarımız ve hem de madalyalarımız arttı. Ülkemiz her branşta talep edilen bir spor ülkesi haline geldi. İnşallah Konya’da unutulmayacak bir spor şöleni olacak. Bu etkinliğin insanlığa mesajı, birlik, kardeşlik, şefkat ve dayanışmadır.
İslam coğrafyasında yer alan sporcuların gelişimi, sporcular arası kardeşlik ve dayanışma kültürünün artırılması adına düzenlenen, üye ülkelerde Müslüman olmayan vatandaşların da katılabildiği İslami Dayanışma Oyunları›nın ilki 2005 yılında Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde gerçekleştirildi. Konya 2021’de bütün branşlarda yarışacak Türkiye, 203’ü kadın, 258’i erkek olmak üzere 461 milli sporcuyla oyunlarda yer alacak. Konya’da düzenlenen “5. İslami Dayanışma Oyunları”nın açılış töreninde muhteşem ışık ve dans gösterileri yapıldı.
İSLAM COĞRAFYASI KİMSESİZ DEĞİL
Osmanlı Devleti, Batılı güçler tarafından çeşitli oyunlarla Ortadoğu’dan zorla çıkartıldıktan sonra Balkanlar’da olduğu gibi bugün Afrika dâhil Arabistan bölgesi olmak üzere İslam Dünyası, sulh ve huzura hasret kalmıştır. Onun devamı durumundaki Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı’nın miras ve misyonuna sâhip çıkmak mecburiyetindedir. Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada Osmanlı’nın misyonunu yürütecek, kalıcı barış ve huzuru sağlayacak daha uygun bir güç görünmüyor. Bu sebeple Türkiye, tarihten gelen bölge ile alâkalı sorumluluğunun gereğini yerine getirmelidir. İsrail’in Ortadoğu’da yaptığı vahşet görmezden gelinemez.
Osmanlı Cihan Devleti, İslam Dünyası’nın tek hâkimiydi. Hatta cihanın hâkimi idi. Huzur ve güveni o sağlıyordu. Osmanlı bölgeden çekilince, sınırları cetvelle çizilerek kurulan devletçikler, süper güçlere karşı kendilerini müdafaa etmekten âciz oldukları gibi, iç huzuru da sağlayamadılar. Osmanlı’nın kuruluşuna müsaade etmediği İsrail devleti, dünyanın dört bir tarafına dağılmış olan siyonistlerin desteği ile bölgenin çıbanbaşı oldu.
İslâm dünyasının yeniden yücelmesi mümkün olacaksa bunun kaynağını siyasî alandan ziyade, tefekkür sahasında, kültürde, sanatta ve sporda aramak gerekir. İslâm davasının asıl yükü, fikir adamlarının omuzlarına yüklenir. Müslüman aydınlar ve din adamları, âlimler, mütefekkirler, bu sorumluluğun şuuruna ermek mecburiyetindedirler. Medeniyet âlimler ve sanatkârların işidir. Yeni bir İslâm medeniyeti de elbette ilim, fikir ve sanat eseri ortaya koyanların omuzlarında yükselecektir. Eğer onların gayretiyle Müslümanların arasında bir silkinme ve kalkınma olursa, siyasî hedefler kendiliğinden elde edilecektir.
Amerika ve Avrupalı müttefikleri bugün başta Suriye ve Irak olmak üzere dünya üzerinde büyük bir güç gösterisi peşinde... Ancak unutulmamalıdır ki, hiç kimse kimsesiz değildir: Kimsesiz gibi görünenlerin bir kimsesi vardır. Hiçbir şey yapamıyorsak kimsesizlerin kimsesine duâ edelim! Barış ve huzur için çalışmayı elden bırakmadan…
Türkiye’nin Konya’da ortaya koyduğu ve İslam Dünyası’na verdiği birlik ve beraberlik mesajı son derece önemlidir. Bugün Filistin başta olmak üzere Doğu Türkistan, Burma (Myanmar), Keşmir, Kırım, Ukrayna ve diğer mazlum coğrafyalarda yaşanan zulümlere son verileceği inancımla yazımı şâir Rûşenî’nin çok hoş bir beyit ile sonlandıralım:Kimsesiz hiç kimse yok her kimsenin var kimsesi... Kimsesiz kaldım, yetiş ey kimsesizler kimsesi!
