|

Kaçınılmaz rota: Türkiye limanı

04:00 - 19/02/2024 понедельник
Güncelleme: 01:46 - 19/02/2024 понедельник
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.
Havvanur Fadila /Gazeteci - Dubai/BAE

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır ziyaretlerinde iki önemli tema ön plana çıktı. Ziyaret ettiği bu iki ülke ile ekonomik ve siyasî iş birliklerinin arttırılması ve Gazze’deki insanî trajedi için bölge ülkeleri ile dayanışma…

Cumhurbaşkanının BAE ziyareti 12-14 Şubat arası Dubai’de gerçekleştirilen 2024 Dünya Hükümetler Zirvesi vesilesi ile oldu. Türkiye, Katar ve Hindistan ile birlikte ev sahibi ülke tarafından onur konuğu olarak davet edildi. Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem de eşi Emine Erdoğan konuşmacı olarak zirvede davetlilere seslendiler. BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed ile iki ülke arasındaki ilişkiler ve bölgesel gelişmeleri değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirveye katılan Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdülhamid Dibeybe, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Mesrur Barzani ve Ruanda Cumhurbaşkanı Kagame ile de basına kapalı görüşmeler gerçekleştirdi. Diplomatik görüşmelerin yanı sıra Cumhurbaşkanı ve heyeti Dubai’de uluslararası yatırım şirketleri ve emirlik ailelerine ait şirketlerin temsilcileri ile de görüştü. BAE’nin, Türkiye ile ticaret hacmini 20 milyar dolar seviyesinden 50 milyar dolar seviyesine çıkarma hedefi ziyaretin ekonomik iş birliği alanında öne çıkan başlıklarından biri oldu.

GÜNDEM: GAZZE’DEKİ İNSANİ TRAJEDİ

Hem iki devlet başkanı arasındaki görüşmeye hem de Cumhurbaşkanı’nın zirvedeki konuşmasına damgasını vuran önemli konulardan biri de Gazze’deki insanî trajediydi. Burada zirveye bir parantez açıp BAE’nin 7 Ekim’den bu yana Gazze’de olanlara nasıl yaklaştığı ile ilgili bilgi vermek gerekir. BAE hatırlanacağı üzere 2020 yılında İsrail ile İbrahim Anlaşmalarını imzalamış ve diğer Arap ülkelerinin de İsrail ile normalleşmesine öncülük etmekteydi. Bu anlaşmanın ABD’de Cumhuriyetçi Parti’den Trump’ın başkanlığı sırasında olması tesadüf değildi. Trump ile perde arkasında sözü geçen danışmanı ve damadı Kushner, İsrail’in bölge ülkeleriyle normalleşmesini başkanlığının en önemli hedeflerinden biri haline getirmişti. BAE’nin açtığı yoldan Bahreyn ve Fas geçmiş, Sudan ve Suudi Arabistan normalleşme görüşmelerini pazarlıklarla devam ettirmekteydi. ABD’de 2021 seçimini Demokratlar kazandı ancak Trump döneminin İsrail politikasını devam ettirdiler. 2023 yılı itibarıyla İsrail bulunduğu coğrafyada artık rahat hissediyordu ve ABD’ye Moritanya, Nijer, Somali ve Endonezya ile de normalleşmede aracı olması için taleplerde bulunuyordu.

İHTİLAFLAR BİR KENARA BIRAKILDI

İbrahim Anlaşmaları’na konu olan ülkeler ise İsrail ile normalleşerek ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinin Filistinlilere de siyasî olarak yarayacağını düşünüyordu. Suudi Arabistan normalleşmesinin şartlarından biri olarak 1967 sınırlarında iki devlet koşulunu öne sürdüğünü çeşitli vesilelerle basına yansıtmıştı. Suudi Arabistan ve BAE diplomasi yoluyla İsrail’in iki devlete ikna olacağı kanaatindeydi ya da bu bahaneyi İsrail ile normalleşme için kullanıyorlardı. İhvan ve Hamas gibi Arap siyasî hareketlerini terör örgütü olarak gören bu iki devlet, 7 Ekim olaylarının arkasında İran’ın olduğunu ve bugüne kadar elde edilen diplomatik “kazanımların” bu saldırı ile baltalandığını düşünüyor. Tabii olaylar böyle düşünenler için bile Hamas’ı çoktan aşmış ve Filistinlilere yapılan toptan bir soykırıma dönmüş durumda…

Bugün insanî yardım girişimlerine hız verip eleştirilerini bir kenara bırakmayı başaran bu iki Körfez ülkesi dâhil bölge ülkelerinin tamamı çatışmaların artmasından ve bütün bölgenin bir kaosa çekilmesinden çekiniyor. Nitekim İsrail’in Lübnan ve Suriye toprakları ile Mısır’ın Refah sınır kapısına saldırması, Yemen ve Kızıldeniz’de ABD öncülüğündeki koalisyonun agresyonu ile Netanyahu’nun İran obsesyonu bütün bölge ülkeleri için olası yeni çatışmaların tetiklenmesi anlamına geliyor. Hem bütün dünyanın gözü önünde katledilen Gazze halkı, hem uluslararası hukuku çiğnemekten çekinmeyen Netanyahu hükümetinin çevre ülkeleri de yangın yerine çevirme potansiyeli, bölge siyaseti için yeni bir dönemin zorunlu olarak kapısını açtı. Gazze’de İsrail’in topyekun yürüttüğü öç alma ve etnik temizlik politikasına rağmen Batı’nın İsrail’e siyasî ve askerî destek vermesi karşısında bölge ülkeleri arasında da diplomatik görüşmeler arttı. Trump döneminde parça parça olmuş, yer yer şiddetli karşıtlığa dönmüş bölge siyasetini bugün göremiyoruz. Bölge devletleri siyasî olarak farklı tutumlara sahip olsalar da, bugün birbirlerini siyaseten eleştiren yorumlar ve eylemlerde bulunmuyorlar. Bölgesel iş birliği en üst düzeye çıkmış durumda ve bu sürecin en bariz olumlu gelişmesi, yıllardır görece yavaş ilerleyen ve belki daha da zaman alacak Ankara-Kahire ilişkilerinin hızlı bir şekilde tesis edilmesi oldu.

YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR

Hem Gazze halkının yaşadığı soykırıma, hem de İsrail’in Sina planına karşı koyabilmek için Mısır devleti diğer bölge ülkelerinin iş birliğine açık durumda… Mısır devleti, Kızıldeniz’deki gelişmelerin Süveyş Kanalı’ndan gelen gelirlere olumsuz etkisini ikame etmek, Mısır halkında artan İsrail karşıtı öfkenin aşırıcı olaylara dönmesini engellemek gibi ekonomik, sosyal, toplumsal ve siyasî pek çok dengeyi gözetmek zorunda... Mısır için, İsrail ve Batı ülkelerinin, güvenliğini tehlikeye atan politikalarını dengeleyecek bölgesel bir güç olarak beliren Türkiye limanı artık kaçınılmaz bir rota denebilir. Türkiye de Gazze diplomasisi ve insanî yardımların ulaştırılması başta olmak üzere Mısır devleti ile koordinasyonu en üst düzeyde tutuyor. Bu koordinasyonun Libya, Sudan, Somali ve Doğu Akdeniz gibi diğer meselelere olumlu etki edecek yolu açması uzun yıllardır beklenen potansiyelin gerçekleşmesi anlamına gelecek. Bu sürece 12 yıl aradan sonra gelinse de, Akdeniz’in iki yakasındaki iş birliğinin rahatsız edeceği güçler olsa da; güvenlik, ticaret, savunma sanayii, enerji kaynakları ve turizm alanlarında engel olunamayacak bir Türkiye-Mısır döneminin adımı atıldı.



#Diplomasi
#Politika
#BAE
#Mısır
#ABD
2 месяцев назад